Çöplük
2

Yazan: simurg

Hiç bir öykünün içinde kayboldunuz mu?

Ben oldum.

Kendi hikâyemin içinde kendimi kaybettim. Hâlbuki ilk cümlesi nasıl heyecanlıydı; bir dünyadan diğerine yolculuk…

Noktadan sonrası ne kadar da umutluydu.

İnsan kendi hayatını hem okuyup hem anlayamıyor.

Ya okuyorsun, okurken dalıyorsun başka diyarlara, rüyalar sonrası belki de rüya içinde rüya… Ya da anlamaya çalıştıkça kök salıyorsun o ana, yelkovanı beyninde akrebi koynunda besliyorsun. Bundandır belki de zaman dönüp dönüp sırtına kazıyor gerçekliğini, paslı bir bıçak nezaretinde. Geçen günler kaderin nankörü oluyor, gözünü oyan o karga var ya ellerin ile beslediğin iyiliklerindir, aç gözünü iyi bak!

Kirpiklerin arasından tavana asılıyor bakışların, aralanıyor gözlerin…

Gözünü açıyorsun, rutin işlemler otomatik pilottan idare ediyorsun, elin telefona gidiyor, mesaj gelmiş. En son nerede kaldığını unutuyorsun; bir kanepe kenarında elinde kitabınla mı yoksa masa başında bir kaleme sarılmışken mi? Mesaj numarasını arıyorsun, kelimeler havada uçuşuyor ve o ses diyor ki:

‘Bu içinden geçtiğimiz fiber optik kablolar aslında çöplükler’, dünyanın geride kalan kısmı gibi diye düşünüyorum.

‘Bu çöplükte kaybolmak mı istiyorsun?’

‘Kayboldum zaten aklımda, ruhumda, huzursuzluğumda…’

Dünya bir çöplük mü, diye sormaya başladım.

Yaşayan ağaçların yanında çürümüş yapraklar için belki, gelişen zihniyetlerin inadı gölgesinde kaldığımız baskının yanında belki de…

Hayvan sever insanlar var; ama hayvanları sevmeyenleri sevmiyorlar mesela garipsiyorum, insanlar artık başkalarının acılarını seyrediyor alışıyorum…

Kaç metre uzaktan tanırsınız ölümü?

Hangi renktir mutsuzluk bilir misiniz?

Kaç metreden insanların gözyaşları bizi de içine alır, düşündünüz mü? Hâlâ karar veremiyorum, bir çöplük üstünde mi oturuyoruz gerçekten?

Kapımı kapatınca bütün atıklar binlerce kilometre uzağımda kalıyor sanıyorum, kokusu gelmiyor sanıyorum herkesin vazgeçtiği çöp bidonlarında biriken geçmişin… Gözümüzü kapayınca rüya mı görürüz sürekli, kâbuslarda Tanrıların görmek istemedikleri midir çöpe attıkları ve bize layık gördükleri? Kapımı kapayınca yazabiliyorum, o zaman işte üstümdeki kıyafetlerden kurtuluyorum, çıplakta görebiliyorum acıları, dünyanın öbür ucunda akan gözyaşına dokunacağımı sanarak, kendimi dört duvarı ayna olan bir dünyada sanıyorum, yazıyorum… İki kalem alıp elime kelimelerle iki ters bir düz dünyaya bağlıyorum kendimi.

Kelimelerin etrafında dönerek yaşıyorum, kolay mı sanıyorsunuz kendi cümlelerinin içinde yaşamak ve kendi sonuna hazırlanmak?

Siz hiç bastığınız yerde noktalar gördünüz mü?

Kollarınızla parantez içlerini kucakladınız mı?

Bir soru işaretinden medet umarak uçabilirim sandınız mı? Ben kapımı kapatınca sanıyorum, yazıyorum… Şuan bu cümlelere gözleri değen birisi varsa onun için bile, sadece tek bir kişi aynı kayboluşu paylaşacak, söylemek istiyorum; ey kaybolmuş yalnız değilsin.

Kendi üzerime basarak, yolumu kendim yaparak gidiyorum. Kendi nefesimle eğiyorum başımı, içimdeki kan dönüp dolaşıp kendi kalbime dökülüyor, insan ne ararsa kendinde buluyor. Bu yüzden ne kadar isterse istesin, hayat o en acımasız yüzüyle gelirken kendinden kaçamıyor ne yazık ki…

Hangi şehirdeyiz, diye geçiyor aklından değil mi?

Fark eder mi?

Bir hüzün şehri çalıyor o sırada, telefonu açıyorsun.

Sesler, sesler…

Fark etmez.

Binaların yüksekliği çalıyorsa bizden gördüklerimizi, kalabalıklar kaybediyorsa içimizdeki masumiyetimi, gece ile gündüz arasındaki zaman diliminde cinsiyetimizi sorguluyorsa sokaklar, fark etmez.

Fazla uzaklaşmış olamam…

Neden?

Çünkü adımlarım mahallenin dışına çıkarmıyor beni, aynı teyzeler tutmuş köşe başlarını soruyorlar;

‘Nerede kaldın’ diye.

Aynı amcaların gözleri düşmüş yollara, ardım sıra takip ediyor beni. Koşuyorum, büyük bir harfle karşılaşıyorum başka bir sokakta soruyor;

‘Nereye’

‘Bilmiyorum’

Nasıl, diyor.

Haykırıyorum;

Ey insanlar kendimi kaybettim, daha fazla uzatmayın cümleleri, bu hikâyeye de bir nokta koyun artık (.)

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (2)

  1. Çok güzel…Duygularıma tercüman olmuşsunuz Simurg…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir