Hadi biraz dertleşelim!
  1. Anasayfa
  2. Anı

Hadi biraz dertleşelim!

0

Hadi biraz dertleşelim!

Dikkat bu bir yakarış, bir kafa karışıklığı, bu bir ne derseniz o yazısı olarak sunulmuştur!

 

Hâletiruhiyemiz suretimizi gölgeler duruma geldi geleli, yangında ilk kurtarılacakları kucaklayacakmışızcasına kişisel tehlike anında kendimizi kucaklayıp ne yana kaçabiliriz diye düşünerek adım atar bir şekilde yürüyoruz hayatın içinde.

Yeni dünya düzeni diye bize kakaladıkları bu zaman dilimi, kimi sayın çok bilmişler tarafından çabuk kabullenilmiş olsa dahi biz evrensel olarak hazır olamadığımız bir düzene ayak uydurmaya çalıştığımızı düşünerek, adapte olmaya çalışıyoruz hâlâ.

Arada bir karanlık iyidir derken, şimdi en ufak karanlıkta ışığı kim kapattı diye bağırmaya başladık. Sanki biri arkamızdan itmiş de dipsiz kuyulara düşmüşüz gibi tutunmaya çalışıyoruz ona, buna, şuna…

Hepimizin elleri hepimizin üzerinde ve hiçbirimiz farkında değilmiş gibiyiz, bir de üstüne üstlük dezenfektansızız!

Sevgiler, aşklar vs. tüm insancıl ilişkilerin yegane temeli olan yapmacık tavırların yüzümüze sosyal mesafe olarak vurulması ile rahatlayan bir güruh ile alttan alta ağız burun yapanların süper kahramanı maskeleri takmış dolanıyoruz aralarında, sözde nefesi steril edecektik, neler neler steril oldu hayatımızda…

Olur olmadık yere el öpmelerin, vücudumuza dikenlerin batmasına sebep olan sarılmaların, amaan nereden çıktı şimdi bu misafirlik kategorilerinin yok oluşuna karalar bağlayan kesimin sayısının sıfırın altında seyretmesine şaşıranlarla, ısrar kıyamet şapur şupur, Yarabbi Şükür şeklinde inatla devam edenlerin şaşırmaları arasındaki savaşı izleyen kesime dâhil olanlar derken toplumun kaçta kaçı gerçekten evinde kaldı acaba?

Yine söyleyeceğim ama yeni dünya düzeni diye bize kakaladıkları şu hayat parçası –affınıza sığınarak betimliyorum– bok gibi bir şey oldu.

“Bir kâğıt normal şartlarda 7’den fazla katlanamaz” şeklindeki önermeleri çürütmek için elinden geleni yapanlar gibi bir toplum kaç parçaya ayrılır önermeleri mütemadiyen çürütülmektedir kesim kesim farklı kombinasyonlar ile…

Hatır için çiğ tavuk yenilir diyenler arasından, hatırına başlarım canımı sokakta mı buldum diyenler çıktı.

Bir asra merdiven dayamış hayata sahip bireylerin son nefeslerini sokaklarda, parklarda, banklarda hatta marketlerde vermeye hevesli olduklarına şahit olduk biz ve daha pek çok şeye şahit oluyoruz.

Kadınların yaşamasının bile kıyamet alameti görüleceği seviyede kadın düşmanlıklarına, illa da sevişilecekse bu sadece bir kadın ve bir erkek tarafından yapılmalı diye savunanlara, arkadaşları ile evcilik oynarken bir an oyunu gerçek olan ve bu gerçekliği kendi isteğiyle sahiplendiğini savunulanlara, baharın bile kısa sürdüğü bu dünyada ömrünün baharını yaşayamadan yok olan bedenlere, komşusu açken beter olsun diyenlere, yanında canına kastedilen görünce gözlerini kapatıp kamera gözlerini açanlara, yazdıkça aklıma gelip aklıma geldikçe nefesimi kesen nelere nelere şahit oluyoruz biz.

Tarifsiz duygular, nasıl soruları ile başlayan korkular, kaygılar, çaresizliğin gözyaşları arasında sesi çıkmayanlara ses olmaya, gücü yetmeyenlere güç olmaya, kendini düşünmeye utanan insanlara evrilmedik mi?

Ay çok güldük kesin kötü bir şey olacak hurafesi, ay çok da güldük bunca şeye rağmen utancına dönüştü bu devirde ve tamamen gerçek olarak, mübalağasız bir şekilde…

İnsanlık kalmadı artık bu devirde derken insanlığın hep bu kadar vahşi, cani, vicdansız ve açgözlü olduğunu ama görmediğimizi, şahitliğimizin sebebi olan bölüm sonu canavarının ise teknoloji olduğunu savunanlara;

Teknoloji ile yapılan insanlık üstü keşifleri yüzlerine bağırarak, tekme tokat anlatmak istemiyor musunuz siz de?

Derken derken, nereden tutsak elimizde kalan bir dünya düzeninde yaşayıp sağ çıkabilir miyiz diye düşünüyorum. Velev ki sağ çıktık diyelim, sağ çıkmak için neleri feda edeceğiz, neleri kaybedeceğiz, sonunda kaç kişi kalacağız, bizi yenemesinler diye kaç farklı yöntem deneyeceğiz?

Peki ya çıkamazsak bu cendereden, karanlık çökerse üzerimize biz böyle seyrederken? O zaman şimdi fütursuzca evlenip yaptığınız çocuklarınıza ne cevap vereceksiniz? Ben bu dünyaya getirdiğim bireyden her gün için özür diliyorum ve dilerken de ona “sen doğduğunda böyle değildi yavrum bu dünya” diyorum. Geçerli bir sebep mi? Hayır. Neden? Çünkü bu dünya boka sararken ben hiç bir şey yapmamışım, bir de üstüne onu umut etmişim kendime, “sen” diyorum “sen ve senin gibi gelecek nesillerdir bizi bu çukurdan kurtaracak” ne büyük acımasızlık, ne büyük densizlik!

Öyle ya da böyle yine geçiyor işte zaman, İstanbul’un yollarındaki araçların kalabalığı gibi dolu dolu, hızlı hızlı, yer yer fazla dolu ve ağır geçiyor işte.

Bu yazıyı yazmak için aklımın iplerini hastane koridorlarında saldım bu kez. Son bir kaç aydır hastane koridorlarında geçirdim hayatımın bir parçasını ve geçirirken, hem acaba bundan sonra ne olacak diye, hem de ya şöyle olursa, ya böyle olursa diye hüsnükuruntularla daralttım gencecik ruhumu.

Hastane koridorlarında hayat defilesi izledim sıra beklerken. Evet “hayat defilesi” şaşırmayın lütfen. Gelip geçen insanlar bel hizalarında şahit olduğum dertleri ile çoğu zaman beni kendi derdine içten içe şükür eden bir insana büründürdü engel olamadan.

Hiç bir zaman kalabalık içinde yalnız olduğuma, yalnız kaldığıma hatta yalnız yürüdüğüme üzülmedim. Aksine yalnızlık bana hep güç verdi. Kanatlarımı sadece yalnız olduğumda hissederdim. Ta ki sonu asla gelmeyecekmiş gibi hissettiğim o kısacık koridorda elimde bir iki kâğıt parçası ile yürüdüğüm zamana kadar. “Beraber yürüdük biz yollarda” diye kendime söylediğim şarkılar, “Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime” diye akan gözyaşlarına dönüştü. Sanki hiç durmayacakmışçasına hıçkıra hıçkıra ağlamalar… Ömrümde ilk defa ne biten aşka, ne giden sevdaya, ne kırılan kalbime ağladım. Ömrümde ilk defa kendime ağlamıştım ve bu çok acıklıydı. Sonra düşündüm de yeni dünya düzeni dedikleri bu çıkarcı, bu tutulması imkânsız aç gözlülük hâli, bu vicdan yoksunlukları, … ile dolu bu düzen bizi bir gece böyle ağlatacak mıydı acaba?

Acaba çok mu karamsar, çok mu dramatik bir destan yazıyorum kendi içimde? Bilemiyorum fakat şu an bu drama halini bitirmem gerek diye düşünüyorum.

Velhasıl kelam dostlar, yeni dünya düzeni bize çok şey katacak steril bir şekilde ve çok şey götürecek kan revan içinde… Fakat biliniz ki gelecek ve umutlar ve diğer tüm pembelikler bir gece vakti kundaklanan nice güzel ormanlar gibi arsızca talan edilen nice tarihler gibi yok edildi. Artık elde avuçta kalanları çoğaltma vaktidir…

Sağlıcakla yeni günlere… (Daha çok dertleşeceğiz!)

Yazarın (Venüsyalı Biri) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz. Hadi biraz dertleşelim!

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz. Hadi biraz dertleşelim!

Hadi biraz dertleşelim!

Bence sadece yaşamalıyız ama nasıl? Yaşamaktan başka gaye değil de nasıl yaşamak lazım diye çok sorum var ölmeden bir kaçına cevap bulmak dileğiyle günleri geçiriyorum.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir