Sandalye Kasabaya ara ara iniyorum. İhtiyaçlar oluyor. Ayın başında maaşımı çekiyorum. Esnaf lokantasına uğrayıp bir tas yemek yiyorum. Gazetelere bakınıyorum bir kahvehanede, çay içiyorum. Yürüyüş yapman gerek dedi doktor. Yoksa…
Son Yazılar
Şaraptan Ayazlar “Savaşmayı bırakıyorum, bunu veda say…” * Evrenin sonsuz örüntülerini algılamayan benliğim, geçmişin kırıntılarıyla yetiniyor şimdilik... Yekpare bir lodos fırtınası kasıp kavuruyor ortalığı. Poseidon’un mavi, haylaz suları balıkçı teknelerini…
Son Gün Konakta yaşadığı son sabaha uyandığında içini kaplayan hüzün duygusundan biraz olsun kurtulmak için odasının perdelerini açtı. Eski, ahşap cam açılmamakta kararlıydı ama o daha inatçıydı. Eline kıymık batmasına…
Askıdaki Bere Balkonun kenarında. Manzaraya dalmış. İrili ufaklı dalgalar. Kıyıya çarpan beyaz köpükler. Kızılımsı güneş. Rüzgârda salınan uzun tüller. Balkona yayılan notalar. Kadehteki kırmızı şarabı yudumluyor. Ahşap bir masa. Üzerinde…
Kurdelemin Rengi Kırmızı “Yıkadınız mı bulaşıkları? Çöpü de çıkarın dışarı.” “Yıkıyorum, az kaldı Cemal. Çöpü koydu Nihan.” “Nuran gelsene sen yanıma. Nihan yapar işleri. Kazık kadar kız oldu.” Milletin ne…
Soğuk Oyunlar İstanbul, 16 Ocak 2020 Saat 17.30. Annemin mezarının başından ayrılıp mezarlıktan çıkıyorum. Yüzümü sola çevirip, gözlerimi İstanbul’un boğaz manzaralı evlerine dikiyorum. Kar atıştırmaya başlıyor. Taşlı yollardan geçerek şehrin…
Eşik İlk defa bir mahkeme salonuna giriyorum. Mübaşirden adımı duyunca heyecanlanıyorum. Filmlerdeki gibi değil; tanıdık olan sadece cübbeler. Duvarların ruhsuz beyazını tepedeki floresanlar hepten donduruyor. Camı olmayan, gün ışığı görmeyen…
Sadece Kazaydı Elindeki kırmızı kalemle sınav kâğıtlarındaki hataların üzerini çiziyordu. Altı kere altı otuz altı eder, otuz dört değil. Nerde öğreniyorsunuz anlamadım ki siz matematiği daha en basit düzeydeki soruları…
Bahar NİSAN 1992 Biliyorum bir gün her şeyi unutacağım o vesile ile yazıyorum. Nasıl bir his bu? Niçin bu denli köklü ve derin? Ne olacak yani bütün benliğim, bütün anılarım…
Eskimeyen Sokağın güneşli tarafında vitrinlere bakarak yürüyordu. Sol eliyle her fırsatta uğradığı fırının karşısındaki çiçekçiden aldığı papatya buketini böğrüne sımsıkı bastırmıştı. Camın yansımasında babasının elinden tutmuş küçük bir kız çocuğu…
Muhatap “Eşyanın tabiatına aykırı! Almaz o kadar el kadar çanta!” Bak en sonunda dediğine geldin mi annenin? Patladı fermuarı çantanın. Bir kere dinlesen şu kadını da az mutlu olsa. ‘Otuz…
Elem ve Ekru İçerisinde; soğan, kapı, kaset, kâğıt ve tıraş kelimelerinin geçtiği bir öykü kaleme alın. Gece tüm elemleri çekiyor kendine. Varlık ve yokluk arasında gidip gelen tüm yaşamlar kendilerini…