Eşik
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Eşik

Yazan: Yeşim BAŞARAN

0

Eşik

İlk defa bir mahkeme salonuna giriyorum. Mübaşirden adımı duyunca heyecanlanıyorum. Filmlerdeki gibi değil; tanıdık olan sadece cübbeler. Duvarların ruhsuz beyazını tepedeki floresanlar hepten donduruyor. Camı olmayan, gün ışığı görmeyen dikdörtgen bir oda. Eskimiş kahverengi tahta sıralara geçiyoruz. Siyah, metal ayaklı tahta bir sıranın arkasındayım. Elim değiyor metale; buz gibi. Üşüyorum… Normal diyorum içimden ekim ortası, havalar soğuyor. Malum sonbahar. Yan yana durmuyoruz. Avukat aramızda dikiliyor. Kavga edersek bizi ayıracak! Sözde ben davacıyım o davalı, öyle anlaştık. Anlaşmalı boşanma! Hâkim dikkatle cübbesinin yakalarını düzeltiyor. Başını dosyadan kaldırıp gözlüğünü çıkarıyor. Sadece bana bakıyor. Sesindeki tarafı hissedebiliyorum, içi benden yana.

“Evet, emin misiniz? Kararlı mısınız boşanmaya?”

Bu sene Aslı’nın lise geçiş sınavları var. Doruk daha yeni alışıyor birinci sınıfa. İkisi için de zor bir dönem. Biraz daha beklesek diyorum… Evin duvarları üzerine üzerine geliyormuş, daha fazla dayanamayacakmış! Peki ben? Ben nasıl dayanacağım? Elime balyoz alıp duvarları mı yıksam? Sen, önce hep kendini düşündün ama bizi düşünüyormuş gibi yaptın. Mış gibi olmayı da yapmayı da ne de iyi bilirsin! Yaslanacak başka duvarlara doğru mu yolun? Sen! Bencil, nankör, şerefsiz, riyakâr…

Sessiz bekliyorum. Resmi olarak hâlâ kocam olan adam önce bana bakıyor. Sonra hakime dönüp,

Evet” diye cevaplıyor. İkimiz adına. İkimiz adına verdiği son cevap olduğunu biliyorum.

Hâkim ısrarcı, “ Denediniz mi her yolu? Bakın iki de çocuğunuz var.”

Onun tereddütsüz, “Evet,” deyişi gücüme gidiyor; bu sefer ilk ben başlıyorum konuşmaya,

“Denedik, çok denedik olmuyor. Kararlıyız.”

Birlikte mi denedik? Yoksa sen ayrı ben ayrı mı? Sevgi denenir mi? Âşık olmuştuk, sevmiştik ya birbirimizi… Birbirimizi büyüttük demiştik ya soranlara. Keşke pişmanlığım bu kadar kalabalık olmadan bırakabilseydim denemeyi…

“Peki; bu nafaka çocukların, sizin geçiminize yetecek mi?” diyor hâkim.

Yine sessiz bekliyorum. Hâlâ kocam olan adam bana doğru eğiliyor. Başını uzatıp;

“İstersen daha yükseltelim rakamı?”

Onun bu halinden rahatsız oluyorum. Neyin pazarlığı bu!

Hayatın pazarlığını yapmayı da iyi bilirsin sen. Meşhur iş gezilerinden aldığın hediyeler! Sus payı niyetine gelen altın kolyenin soğuğu geçiyor içimden. Gece yarılarına kadar süren, bir türlü bitemeyen yemekler. Kör karanlıkta döndüğünde üzerinden akan riyayı da eklersem bu pazarlık çok uzar! Sen! İpotek ettiğin yıllarımın rakamını nasıl yükselteceksin? Sen! Hiçe saydığım gururumun bedelini hiç bir nafakayla ödeyemezsin!

Hâkime hırsla dönüp, “Nafaka yeterli,” diyorum. Her şey bitsin artık. Üşüdüm, bu buz gibi salondan çıkmak istiyorum.

Oğlumla kızımın velayetinin bende olacağını yazdırıyor hâkim. Söylediklerinin devamını pek dinlemiyorum; Bakırköy’de ev, Çeşme’de yazlık, Çanakkale’de arsa, Kurtköy’de kooperatif… Kâtip on beş yılın dökümünü yazıp aramızda paylaştırıyor. Yıllar nasıl paylaşılır? Bilmiyorum. Az önce kocam olan adam artık neyim olacak, bilmiyorum.

Çocuklarım benimle olsun da gerisini nasıl olsa hallederim. Nasıl halledeceğim? Onu da bilmiyorum…

Mahkeme salonunun soğuğundan kurtulup kapı eşiğine geliyorum. Taşları siyah benekli uzun koridorda yürüyorum. Arkamdan sesleniyor, “ Bekle bırakırım seni eve.”

Bakmıyorum. Hızlanıyorum. 13.40 Kadıköy vapuruna yetişebilirsem çocuklar okuldan dönmeden evde olurum. Üzümlü kek mi yapsam? Çayın yanında yerler.

Eşik

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

– Eşik

İlginizi Çekebilir
ninanın elleri

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir