Geride
  1. Anasayfa
  2. Öykü
Trendlerdeki Yazı

Geride

0

Geride

Evden bir hışım çıkıp koşar adım mahalleden uzaklaşırken nereye gideceği hakkında bir fikri yoktu. Hayatının alt üst oluşunu dışarıdan bir seyirci gibi seyretmekle yetinmişti uzun zamandır. Bu duruma tahammül etmenin getirdiği mutsuzlukla baş edemeyeceğini anladığı anda uzaklaşmayı seçti. Hızlı adımlarını bir süre sürdürdükten sonra nefesi kesildi. Soluklanmak için bir ağacın gövdesine yaslanıp çevresini seyretmeye başladı. Her şeyden habersiz, kendi dertlerini yük etmiş insanların bir yerlere yetişme telaşını seyredip yetişecek hiçbir şeyi olmayan varlığını sorguladı. Bekleyeni olmayan, beklediği olmayan, günleri birbirinin tekrarı olarak yaşayan bir insanın dünyadaki yeri neresi olmalıydı? Bir ada, ıssız bir ada bulabilse belki de her şey daha iyi olacaktı. Kendini uzun zamandır iyi hissetmeyişi geçecek, aklında dönüp duran soru işaretleri belki de kayboluverecekti. Fakat ıssız bir ada bulması da mümkün değildi. Kaçarcasına çıktığı o huzursuz eve dönmeyi artık hiç istemiyordu. Başladığı işi sonucu ne olursa olsun bitirmek zorundaydı. Böylesine bir hayatı sürdürmektense ölmek bile daha iyi diye düşündü; evet, artık geri dönmeyecekti!

Yavaş yavaş kalabalığın içinde ilerlemeye çalışıyordu. Şehrin en kalabalık caddesinde yürümeyeli uzun zaman olmuştu. Her şey ne kadar hızlı değişiyor diye düşündü. Her şey değişmeye ne kadar da istekli… Henüz yirmili yaşlarındayken, tek dostu Fazıl’ın hediye ettiği kabanı yirmi yılı aşkın süredir üstünde bir anıt gibi taşımakta olduğundan dolayı kendiyle gurur duydu. Şimdilerde yamalarıyla eski halini aratsa da o günlerde okuldaki arkadaşları epey kıskanmıştı. Eski günleri düşününce yüzünde bir tebessüm belirdi ama sonra bir anda tüm vücudu kedere büründü. Fazıl, kabanı hediye ettikten kısa bir süre sonra ağır bir trafik kazası geçirmiş; babasıyla birlikte vefat etmişti. Fazıl ve babasının cenazesine de bu kabanla gitmiş ve son görevini yerine getirmişti. Bu yüzden rahmetlinin hediyesine sadık kalmış ve bir daha hiç yeni bir kaban almayı aklının ucuna getirmemişti. Zaten oldum olası vedaları kabul edememişti. Babası, annesi, kız kardeşi hayattan göçüp gitmiş; eşi Hatice yaşadıkları hayatı küçümseyip başka bir adama kaçmıştı. Hatice bir gün geri döner diye evdeki eşyalarına hiç dokunmamıştı. Tüm kıyafetleri ilk günkü gibi gardırobunda duruyordu.

Kafasının içinde bir girdaba dönüşen anılardan, düşüncelerden sıyrılıp yürümeye devam etti. Köşedeki büfenin önünde sigara içen gençler dikkatini çekti. Henüz çocuk yaşlarda kuytu köşelerde içtiği sigaralar geldi aklına. Evde anlaşılmasın diye yediği naneli şekerler, üstüne başına sürdüğü kolonyalar. Nihayetinde tüm çabasına rağmen babasına yakalanışı, yediği tokat…

Sigarayı bırakmıştı. Uzun zamandır sigara içmiyordu. Birden gençlerin yanından geçip büfenin önüne dikildi. Gözüne kestirdiği ilk sigara paketini işaret edip tezgâhta bulunan envaiçeşit çakmağın arasından bir kutu kibriti de aldıktan sonra dik yokuştan aşağıya doğru inmeye başladı. Bu yolun sonu sahile çıkıyordu. Bir zamanlar Hatice’yle hayaller kurdukları sahil de değişmiş, kalabalıklaşmıştı. Eskiden sadece bir çay bahçesi ve küçük bir çocuk parkıyla şirin bir sahildi. Şimdi işe birbiriyle yarışırcasına sıralanmış kafeler dolmuş ve bu kafelerin bangır bangır çaldığı şarkılar sahilin o eski sıradan güzelliğini hiçe sayıyordu. Çocuk parkından ise eser yoktu. Çocuk parkının bulunduğu yerde renkli büyük harflerle ilçenin adı yazıyordu. Birçok insan bu çirkinliğin önünde poz veriyor ve adeta Güzelce’de olduklarını kanıtlıyorlardı. Sıra sıra dikilmiş birbiriyle alakasız ağaçlar ise üstüne tuz biber ekmişti. Gördükleri karşısında nefesi daralmıştı. Elinde tuttuğu sigara paketini henüz açmadığını fark etti. Hızla parçaladığı paketin içinden aldığı sigarayı kibritle tutuşturdu. Derin bir nefes… Bir nefes daha…

Vapur iskeleye yaklaşırken yolcuların sabırsız halleri bir anda paniğe dönüştü. Çığlıklar Güzelce sahilindekiler tarafından da duyuluyordu. Vapur iskeleye yanaşmadan durdu. Yolcular telaşla denize bakıyor, kimisi denizin içinde bir şeyi işaret ediyordu. Hemen sonra vapurdaki telaş sahildekileri de sardı. Ne olduğunu anlamak için oturduğu banktan kalkıp sahilde biriken insan kalabalığına doğru ilerlemeye başladı. Sigarası henüz bitmemişti. Bulduğu bir çöp kutusuna sigarasının kalan kısmını attıktan sonra kalabalığa karıştı. Ne olduğunu anlaması çok uzun sürmedi. Vapurda bulunan bir genç kendini denize bırakmış ve gözden kaybolmuştu. Hemen ardından denizi kaplayan kan, çocuğun vapurun pervanelerine çarpıp öldüğünü gösteriyordu. Ağlayan insanlar, olayın vahametini bir kenara bıkıp telefonlarıyla video çeken insanlar, ambulansı arayan insanlar ve sigarasını bitiremeden kalabalığın arasında kaybolmuş bir adam…

Kısa süre sonra olay yerine gelen polis, ilk yardım ve Sahil Güvenlik ekipleri vapurdan atlayan genci denizden dışarıya çıkarmak için çalışma yürüttü. Sahildeki kalabalık her geçen dakika daha da arttı. Bir süre sonra ceset çıkarıldı, vapur iskeleye yanaştı, vapurun içinde sabırsızlanan ve intihar eden o gençle yola çıkmış insanlar bir kişi eksik olarak vapurdan indiler. Sahildeki kalabalık azaldı, azaldı, azaldı… Geriye denizin üzerinde duran gencin kanı ve O kaldı. Kanın içinde balıklar belirdi. Bir sigara daha yaktı. Dün olduğu gibi bu gün de sadece kendisi için kötü bir gün olduğunu düşünüyordu. Sigara dumanından rahatsız olmuştu. Uzun bir öksürük krizine girdi ve sonra kanlı bir balgam geldi ağzına. Denize tükürdü. Oturduğu yerden kalktı ve uzaklaştı sahilden. Geride denizin üzerinde duran kan, bankın üzerinde bırakılan yamalı bir kaban ve içinden iki dal sigara eksilmiş bir paket sigarayla bir kutu kibrit kalmıştı…

Geride

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Geride

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir