Fotoğraf
  1. Anasayfa
  2. Öykü
Trendlerdeki Yazı

Fotoğraf

0

Fotoğraf

Onun çektiği fotoğraflarda kendimi beğenmiyorum, diye mırıldandı elindeki fotoğraf makinasından adamın çektiklerine bakarken. Hepi topu iki tane çekmişti zaten. Birinde aşağıdan çektiği için hem boyu kısa çıkmış hem de gıdısı ortaya çıkmıştı. Diğerinin açısı güzeldi güzel olmasına ama bir tuhaflık vardı işte. Kendi gibi değildi bir kere, yüzünde garip, yapay bir gülümseme, gözleri hiç kısılmamış! Oysa gerçek bir gülüş olsa bu gözlerini kimse göremezdi. Şimdi ise ardına kadar açık. Bakışları ise enerjiden yoksun, yılların yorgunluğunu saklamıyor gibi. Oysa hazırlandıktan sonra aynaya baktığı kadına bayılmıştı. Evet son yıllarda kilo almıştı, içine giydiği korse bile tam olarak göbeğini saklamaya yetmemişti ama yine de kendini beğenmişti. Ona çok yakışan yeşil renkli elbisesini giymişti o gece için. Makyajını da ona uygun tonlarda yapmıştı. Olmuyordu işte. Sıkıntıyla üfleyerek iki fotoğrafı da sildi. Ön kameradan kendini çekti. Baktı, biraz büyüttü tekrar baktı. Daha güzeldi, hâlâ güzel olduğuna ikna oldu.

“Hadi çıkmamız lazım, geç kalacağız.” Adamın sesini duyunca telefonu kapattı, çantasının içine koydu ve montunu giydikten sonra “Ben hazırım,” diye seslendi.

“Ben hazır değilim, daha rujumu sürmedim. İki dakikaya hazırım.”

“Çabuk ol hadi. Bu gece geç kalmak istemiyorum. Sonra hep artıkların olduğu masaya kalıyoruz!”

“Artıklar?” Soru olarak sormamıştı bunu şaşkınlık ifadesiydi birden ağzından çıkıvermişti. Yoksa çok iyi biliyordu kimi kastettiğini. Onun için gövde gösterisi değil miydi zaten bu yemek? Gözü yükseklerdeydi zaten hep, kendinden aşağı gördükleriyle oturmak istemiyordu demek. Ne boşa çaba! Onu asla aralarına alamayacaklarını biliyordu, oyunda küçük bir piyondu sadece. Diğerleri gibi işi bitince fırlatılıp kenara atılacaktı. Ama şimdilik daha zamanı varken bunun keyfini çıkarıyordu işte.

Adam iyice sabırsızlanmaya başlamıştı. Odaya gelmiş, hadisene deyip duruyordu.

“O kadar hazırlığa bu mu şimdi?” dedi ona dikkatlice bile bakmadan.

“Ne dedin sen?”

“Bir şey demedim.” Israr etse de tekrar söylemeyeceğini biliyordu. Sustu. Oysaki çok iyi duymuştu söylediklerini. Eskiden olsa ağlardı. Adam gönlünü alana kadar da evden dışarı adımını atmazdı. Şimdi ise artık kimse diğerinin gönlünü alma gereği görmüyordu. Üstü kapalı imalar, uzun sessizlikler artık ilişkinin doğası olmuştu.

“Zaten hissettiklerini söyleyecek yürek olsa sende,” adamın söylediklerini duymayacağını bildiğinden sesi yüksek çıkmıştı.

“Sen sanki söyleyebiliyorsun, anca lafı dolandır, ne var diye sorunca da sus.” Onu duymuştu. Vücudu buz kesti birden, elindeki ruj havada kaldı. Hareket etmiyordu kolu. Aynada kendine baktı. Üst dudağını kırmızıya boyamış, alta ise daha dokunmamıştı. Konuşmakla konuşmamak arasında kararsızdı. Ağzını bir açsa kendini susturamamaktan korkuyordu en çok. Bugüne kadar biriktirdiği ne varsa içinde, hepsini kussa bir anda üstüne ne güzel olurdu. Rahatlardı en azından. Bu saçma gerginlik de biterdi. Ya sonra? Ah şu ya sonralar olmasa… İkisi de biliyordu bu saatten sonra ağızlarından çıkacak her lafın geri dönüşü yoktu. Her adımda sona yaklaşırlarken bu süreyi uzatmak istiyordu. Sustu, söylenenleri duymamış gibi yaptı. Havadaki elini hareket ettirdi ve rujunu sürdükten sonra seslendi.

“Ben hazırım, hadi çıkalım,”

İkisi birden aynaya son kez bakıp konuşmadan çıktılar. İkisi de yol boyu alışık oldukları üzere her zaman oynadıkları oyuna hazırlık yapıyordu kendi içinde.

Fotoğraf

Yazarın (Zeyno) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Fotoğraf

İlginizi Çekebilir
Öykü: Gizli Devrim

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir