Bugün Günlerden
  1. Anasayfa
  2. Öykü
Trendlerdeki Yazı

Bugün Günlerden

0

Bugün günlerden, bugün günlerden… Sahi bugün günlerden neydi diye sayıklayarak uyandı Bahar. Bir türlü kafasını toplayıp bugünün hangi gün olduğunu hatırlayamıyordu. Salı mıydı pazartesi olmadığına emindi, daha hafta sonu olmamıştı. Perşembe de değildi o zaman kesin çarşambaydı. Ama çarşambaya önemli bir toplantı koymuştu, toplantıyı hatırlıyordu, yine saatlerce konuşup bir türlü karar alamamışlardı. Klasik bütün bölümler fikirlerini söyler, herkesin fikri çok önemlidir ve muhakkak üstünde durulması gerekir, ama hiçbir sorun nihayete eremez, hep havada kalır işler. En sonunda ihale kime kalırsa ki bu genelde toplantıdaki en sessiz kişi olurdu tüm iş bitirme görevi onun olurdu. Yataktan hafifçe doğruldu, oda karanlıktı ama bu saatin kaç olduğunu göstermezdi. Geçen yaz aldığı ışık geçirmeyen perdeler sayesinde hep karanlıktı zaten odası. Kolunu yorgandan çıkarıp telefonunun olduğu yere doğru uzattı. Telefonuna bir ulaşabilse hem günü hem de saati öğrenebilecekti sonunda. Şarj kablosundan çıkardı ve ışığını açtı. Telefonun ekranına bakmasıyla birlikte gözlerine inanamadı ve yatakta dimdik doğruldu. Tarih üç ekim günlerden ise cumartesiydi. Cumartesi mi hafta sonu olduğuna emin miydi? İyi bugün cumartesiyse eğer biraz daha yatıp uyuyabilirim diye düşündü. Nasılsa bugün işe gitmesi gerekmiyordu. Saate baktı tekrar, altıyı beş geçiyordu. Tarihi tekrar kontrol etti. Üç ekim. Şaka mı bu diye sayıkladı. Gözlerini kapattı biraz bekledi tekrar telefonun ekranına baktı. Tarih aynıydı üç ekim cumartesi saat altı sıfır altı. Sadece bir dakika geçmişti. Derin bir iç çektikten sonra tekrar gözlerini kapatıp yatağa yattı. Ne zaman ekim olmuştu? Üstelik bugün annesinin doğum günüydü. Of diye bağırarak yataktan fırladı.

“Bugün annemin doğum günü ve benim hazırlık yapmam gerekiyordu,” bir anda annesinin arkadaşlarıyla yaptığı yazışmalar tek tek gözünün önünden geçmeye başladı. Film şeridi gibi akıyordu hepsi. Altmış yaşına basan annesi için büyük bir parti vermeyi planlıyordu. Kahve içmeyi çok sevdiği o otelin balo salonunu ayarlayacaktı. Güya sürpriz olacaktı ama annesi tüm isteklerinin listesini ona vermişti bile. Kim gelecek, hangi hediyeler alınacak, kim hangi masaya kiminle birlikte oturacak ki bu konu çok önemliydi, sonra küsleri beraber oturtup diğerlerinin tadını kaçırmak istemezdi.

“Anne bu doğum günü, düğün değil,” demişti ama daha laf ağzından çıkar çıkmaz söylediğine pişman etmişti annesi. Vay efendim insan bir kere altmış yaşına giriyormuş, hayat zaten çok zormuş, ekonomi kötüymüş bunu da kutlamayacaksak geriye kutlanacak ne kalmışmış… Uzunca bir nutuk çektikten sonra Bahar sadece;

“Tamam anne sen nasıl istersen öyle olacak.” demişti de annesinin yüzü azıcık gülmüştü. Böyle gergin durumlardan sonra attığı dudağının sağ tarafını hafifçe yukarı kaldırıp tamam her şey yolunda bakışı… Hayır anne her şey yolunda değil, bok gibiyim, işimden nefret ediyorum, evlenmek istemiyorum ama ayrılmaya da gücüm yok, çocuk istemiyorum ama bunları sana hiç söyleyemedim. Ne zaman ağzımı açmaya kalksam her seferinde kendi sorunlarından bahsediyorsun çünkü. Baban beni ne kadar üzdü, halanlar çok fenaydı, hiç yüzüm gülmeyecek mi bu hayatta. Senin yüzün gülsün anne biz ağlasak, sıkılsak da olur, yeter ki sen mutlu ol, sen gül. Tabii bunları o gün diyememişti daha önce aklına gelip sustukları gibi bunu da bir güzel yutmuştu. Onun yerine annesine sarılıp “Sultanım merak etme sana hayal ettiğinden bile daha güzel bir doğum günü yaşatacağım.” demişti. Karşılık olarak ise iç çekme ve göz devirmesiyle karışık “Aman fazlasını istemem sen benim dediklerimi yap yeter,” cevabını almıştı.

Biliyordu işte ne yaparsa yapsın asla annesine yeterli gelmeyeceğini, onu asla memnun edemeyeceğini yine de çabalamaya devam ediyordu. Telefonuna uzandı. Mesajlara girdi ama kutu bomboştu. Ferahlasam mı yoksa paniklesem mi diye bir saniyeliğine durakladı. Bugün büyük gündü ve annesinden henüz bu saate kadar ses seda yoktu. Saate tekrar baktı. Altı buçuktu. Daha çok erken, bu saatte uyuyordur diye düşündü. Planı yapmış mıydı, ne olacaktı, kimler gelecekti? Ne zaman ayarlamıştı tüm bunları, en kötüsü ya hiçbir hazırlık yapmadıysa bugün için? Hatırlamıyordu. Sanki biri beynini ikiye yarmış ve hafızasını silmişti. Hepsini değil ama son zamanları. Bugünü hatırlıyordu mesela ama herhangi bir parti hazırlığı hatırlamıyordu. Tekrar mesajlara döndü. Annesinin en yakın arkadaşı olan Selma ile olan yazışmalara baktı. En son üç ay önce yazışmışlardı. Otelin balo salonunu ayarlamıştı. Bunun için uzunca bir mesaj yazmıştı. Aslında o gün doluymuş da çok eskiden tanıdıkları varmış onları araya sokmasaymış yer ayırması mümkün olmayacakmış ama neyse ki halletmiş. Sonrası yok!

Diğerleriyle olan yazışmaları okudu tekrar. En son üç ay öncesi. Daha sonrası yok! Bu işte bir gariplik var diye düşündü. Planlar yapılmış ama en azından tarih yaklaştıkça tekrar konuşmaları gerekmiyor muydu? En azından davetli listesinin üstünden geçme, giyecekleri kıyafetleri ayarlama gibi küçük detayları konuşmamaları garipti. Sevgilisiyle olan yazışmalarını açtı. En son yazışma yine üç ay öncesine aitti…

“Sevgilim ben eve geçiyorum sen de çok geç kalma özledim. Bu arada sabah kahvaltıya Ender’i davet ettim. Merak etme Selin’in işi varmış, gelmeyecek,” başka yazışma yoktu.

Mesajları kapattı. Sosyal medya hesaplarını açtı ama giremedi. Maillerine girmeye çalıştı ama yok, onlara da ulaşamadı. Neler oluyor diye panik içinde yataktan kalmaya çalıştı ama başı döndü ve tekrar yattı. O zaman fark etti duvarda asılı olan uyarıları. Etrafına baktı. Burası kendi odası değildi. Her yer bembeyazdı. Neler oluyordu? Ellerinin titremesine engel olamıyordu. Her yanına bulaşmıştı titreme şimdi. Bağırmak istiyor ama sesinin çıkmayacağından korkuyordu. Neresiydi burası, neden daha yakın yazışmalar yoktu telefonunda? Annesini aramak geldi aklına. Rehberden numarayı buldu ve çevirdi. Direkt otomatik mesaja düştü telefon.

“Aradığınız numara kullanılmamaktadır!” Annem numarasını hiç değiştirmez ki son yirmi yıldır hep aynı. Biri bana ne olduğunu açıklasın! Bağırmaya başladı. Tam o anda odaya doluşan beyaz giyinmiş insanları gördü. İkisi onu tutmuş yatağa yatırmaya çalışırken diğeri arkada iğneyi hazırlıyordu. Şırınganın buz gibi ucu kolundan içeri girerken daha önce hiç görmediğine emin olduğu ama yüzü çok tanıdık gelen bir başkasının,

“Bahar biraz olsun hatırlayabildiğin mi üç ekim günü olanları. Annenin doğum günüydü,” o ise derin bir uykunun kollarına dalarken annemin doğum gününe geç kaldım diye sayıklıyordu.

Bugün Günlerden

Yazarın (Zeyno) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

İlginizi Çekebilir
Delilik

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir