Son Gün
  1. Anasayfa
  2. Öykü
Trendlerdeki Yazı

Son Gün

0

Son Gün

Konakta yaşadığı son sabaha uyandığında içini kaplayan hüzün duygusundan biraz olsun kurtulmak için odasının perdelerini açtı. Eski, ahşap cam açılmamakta kararlıydı ama o daha inatçıydı. Eline kıymık batmasına aldırış etmeden eski pencereyi açmayı başarmıştı işte. İçeri dolan soğuk hava içini ürpertti, sanki bugün rüzgâr daha da sert esiyordu. Parmağının ucuna batan kıymığa baktı, sivri tırnaklarını geçirdi ve yavaşça çıkardı. Azcık kan gelmişti, parmağını ağzına götürdü ve diline gelen hafif metal tadını alınca o gün için yapılması gereken işleri hatırladı. Kalan eşyaları toplayacaktı, gerçi çok kalmamıştı ama annesine ait kullanmaya kıyamadığı gümüş çatal bıçak takımları, eski kap kacaklar, vazolar vardı. Belki almazdı belki de alır eskiciye satardı. Daha karar vermemişti tüm bu eskilikle ne yapacağını.

Eski işlemeli ahşap kapıya doğru yürüdü. Eskiden annesine ait olan bu odada yatıyordu bir süredir. Tam altı ay evvel bir ilkbahar günü sırf meraktan o anahtar deliğine gözümü dayadım ve tüm hayatım değişti diye geçirdi içinden kapının kolunu tutarken. O günü hatırlamamaya çalıştı ama unutamıyordu ki! Kız kardeşi ve sevgilisi daha doğrusu nişanlısı, bu odada, bu yatakta… Kardeşi bacaklarını açmış Semih de hemen üstünde. Dünyanın dönmekten vazgeçtiği, durduğu bir an. Gitmek isteyip gidemediği, vücudunun tek bir noktasına bile hâkim olamadığı bir zaman dilimindeydi. Oysa ne güzel başlamışlardı güne, konakta beraber yemek yedikten sonra son gelinlik provasına gideceklerdi. Uzun duvaklı, kabarık, dantelli bir model seçmişti. Modern zaman prensesi demişti onu görünce. İkisi de sarılıp mutluluktan ağlamıştı. Damadın gelinliği önceden görmesi uğursuzluk getirir diyen annesinin sözleri yankılandı kulaklarında. Keşke onu dinleseydi. İşte uğursuzlukların en büyüğü onu bulmuştu hem de en yakını tarafından… Kapıyı açıp onları rahatsız etmek geçti içinden, kapı kolunu sıktı iyice ve gıcırtıyla açıldığında kardeşinin öfkeyle bakan gözleriyle karşılaştı. Ona çok tanıdık gelen en iyi bildiği, daha önce defalarca tanıştığı o uğursuz öfke…

Zaman ilaç mıydı gerçekten tüm dertlere? O zaman içindeki o bitmek bilmeyen, sürekli sızlayıp duran bu yara da neyin nesiydi? Konaktaki son gecesi bitmiş, bilinmezliğe doğru çıkacağı yolun ilk eşiğindeydi şimdi. Düğün gecesi yarındı, o uğursuz gelen bu oda kardeşine uğurlu gelmişti ve onun giymesi gereken gelinlik… Düşünmek bile istemiyordu. Bu odaya son kez baktı, duvarları elledi, bir zamanlar koşarak oynadığı, mutlu anılarının olduğu bu yuva şimdi ona çoktan yabancı olmuştu bile. Soğukluğu şimdiden tüm kemiklerinde hissediyordu. Eşyaları taşıyacak adamlar gelmiş, işe başlamıştı çoktan. Eskiye ait ne varsa tarih oluyordu gözlerinin önünde. Eline aldığı kutuya almak istediklerini yerleştirmeye başlamıştı ki dolabın dibinde çocukluğundan kalma müzik kutusunu bulana kadar. Ona ait olan, yıllar önce kardeşinin çaldığı, açılınca içinden balerin çıkan müzik kutusu… Kapağının tozlarını sildi, incitmeden açtı ve balerin eteklerini açarak dans etmeye başlayınca o zamana kadar sakladığı gözyaşlarının yavaşça süzülmesine izin verdi.

Son Gün

Yazarın (Zeyno) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Son Gün

İlginizi Çekebilir
Öykü: Bizim Kız

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir