Eskimeyen
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Eskimeyen

Yazan: Seçil ERGİNLER

0

Eskimeyen

Sokağın güneşli tarafında vitrinlere bakarak yürüyordu. Sol eliyle her fırsatta uğradığı fırının karşısındaki çiçekçiden aldığı papatya buketini böğrüne sımsıkı bastırmıştı. Camın yansımasında babasının elinden tutmuş küçük bir kız çocuğu gördü. Saçları ortadan ayrılmış, uzun örgüler başının iki yanından omuzlarına sarkıyordu. Örgüden kaçıp özgür kalmış bir tutam saç, esintide sağa sola koşturuyordu. Gözünü kızdan ayırmadan atıyordu adımlarını. Kafasını kaldırınca yetmişlerinde bir adamla burun buruna geldi. ¨Çok pardon. Dalmışım,¨ diyebildi. Karşısındaki, sorun yok dercesine gülümsedi.

Sema elinde papatyaları, yüzünde yaşlı adamdan aldığı gülümseme ile cama döndü. Kız kaybolmuştu. Başını karşı kaldırıma doğru çevirince çocuğun elinden tuttuğu adamla göz göze geldi. Yüreğindeki kuşun kanadı ağırlaştı, havada kalabilmek için daha hızlı çırpınmaya başladı.

Yolun karşısına geçme isteğiyle, merhaba deme hasretiyle, o eli yeniden bırakmamacasına tutma özlemiyle tutuştu.

Gözleri buluştuğunda adam gülümsedi. Sema değil mi o? Hiç değişmemiş. Tam seslenip bir şeyler diyecekti ki çocuk onu dondurmacıya doğru çekiştirmeye başladı. Dikkatini kıza vermesini fırsat bilen Sema yakınındaki kitapçıya girdi, görünmeden onları izleyebileceği bir köşeye çekildi. Kızı hiç de ona benzemiyor, saçları daha koyu ama gamzeleri… Annesi çok güzel bir kadın herhalde… Elleri boşanır gibi oldu. Papatyalara daha sıkı sarıldı. Bunları görmemiştir umarım. Ya anlarsa hâlâ hayalini kurduğumu, unutmadığımı. Ne kadar da güzel bir çocuk…

Adam çocukla ilgilenirken bir yandan dönüp Sema’yı arıyordu kalabalık kaldırımda. Hiç değişmemiş. Bu kadar sene sonra. Görür görmez tanıdım. Fark etti mi beni? Saçlarını boyatmamış, modeli bile aynı. Yine papatyalar kucağında. Geliyor muyumdur aklına? Unutmamıştır canım, papatyalar var ya…

“Hiç mi umut yok doktor bey?” Kim sormuştu bu soruyu ilk kez? Karnını tuttu Sema. Bir bebeği tutamayan, hayat veremeyen vücuduna dokundu. Alamadığını, yapamadığını istemekten vazgeçmiş miydi? “Kucağıma bir kez verseniz? En azından kokusunu bir kez duysam, kollarım ağırlığını bir kez hissetse? Bir hayale değil bir bebeğe elveda desem ve yas tutsam.” Sicim gibi akan gözyaşları son bulamamıştı senelerdir. Hayata tutunmayı reddetmişti. Çare aramaya yeltenmemişti. Sadece üzüntüsüyle uyanmak, nefes almak ve ölene kadar böyle devam etmek istiyordu. “Benim de bu şekilde yaşamamı bekleyemezsin. Kendini koyduğun mezara ben yaşarken girmek istemiyorum. Ne desem itiraz ediyorsun, daha duymadan karşı çıkıyorsun her şeye. Sema böyle devam edemem. Ben cani değilim, duygusuz değilim. Bu gece bir daha düşün. Hayata, bize bir şans vermeyeceksen, ben daha fazla kalamayacağım, çok üzgünüm,” demişti Korhan.

Oysa Sema’nın tek ihtiyacı olan biraz daha zaman ve alandı. Anlatamıyorum derdimi. Kelimelerim de terk ettiler beni. Takatim yok, benden bir şey beklemeden oturamaz mısın yanımda? Ama haklısın. Herkes yasını kendine göre tutar. Sen devam et aşkım… Söyleyebilseydim içimdekileri, anlatabilseydim. Anlardın belki. Kalırdın yanımda. Gitme, sana ihtiyacım var diyemedim. Nefesimsin, seni seviyorum diyemedim.

Demek bir kızın oldu. Ne kadar da sevimli. Elini sımsıkı tutmuş, sakın bırakma. Dondurmalar al ona, uçurtmalar uçurun birlikte. Hep gülümse. Ailene, kendine de. Eskiden bana da öyle gülümserdin. Bizim kızımız da öyle gülümser miydi acaba? Geçen ay on sekiz olacaktı. Daha neler yapacaktı…

Korhan, dondurmasını yalayan kızın diğer elinden tutuyordu karşıdan karşıya geçerlerken. Hayır, gelmeyin buraya diye feryat etti içinden Sema. Dondurmacıdan sonraki duraklarının kitapçı olacağını nasıl da düşünememişti. Bugüne kadar karşılaşmamayı başarmıştık, şimdi tam da aynı gün nasıl aynı kasabaya, aynı sokağa düştük? Ne evlendiğini duymuştu ne de kızından haberi vardı. Herkese özellikle söylemişti. Korhan’dan hiçbir haber istemiyordu. İkisi de farklı yönlere akmışlardı.

Adam cebinden çıkardığı mendille kızın yüzünü ve ellerini temizledi. “İşte şimdi kitaplara bakabilirsin, ben de şu bölümdeyim,” diyerek Sema’nın gizlendiği tarafı işaret etti. Biraz dolandıktan sonra yüksek rafların arasından kadının karşısına çıktı, “Merhaba!” dedi.

Kısa bir şaşkınlıktan sonra kadın “Selam. Ne çok oldu değil mi?” diyerek kitapları karıştıran çocuğu işaret etti gözleriyle. “Çok güzel bir kız. Adı ne?”

“Eda. Evet, uzun zaman oldu. Gençtik o zamanlar. Seni gördüğüme çok sevindim. Sana ulaşmaya çalıştım hep. Kayboldun birden. Kimseden bir şey öğrenemedim. Değişmemişsin, iyi gördüm seni.” İyi mi görünüyorum? Beyazlarımı, yüzümdeki çizgileri görmüyor musun? Her zamanki gibi kibarsın. Asıl sen genç duruyorsun. Kızın da çok tatlı. “Kaç yaşında?”

“Sekiz ya da dokuz olsa gerek.”

“Amca, bak!” Küçük kız beğendiği kitapları uzaktan Korhan’a gösteriyordu. Niye seviniyorsun ki, yeğeniyle çıkmıştır çarşıya. Belki çocuğu daha büyüktür, gelmemiştir onlarla tatile. Karısı oteldedir şimdi. Bunları düşünürken sendeledi, raflara yaslanma ihtiyacı duydu. Terlemeye başlamıştı. Artık bir ailesi olmadığını bu kadar, iliklerine dek hissetmemişti çok uzun zamandır. Bir an önce bitsin, hemen eve gideyim. Elinde o ana kadar sımsıkı tuttuğu papatyalar düşmek üzereyken Korhan buketi ve Sema’yı hafifçe tuttu. Bunca zaman sonra nefesini bu kadar yakınında hissetmek… Yok hayır ağlamamalıyım, bırakmamalıyım kendimi. Sema gözlerini sımsıkı yumdu, gözyaşlarının akmasına engel olmaya çalıştı.

Küçük kız koşarak Korhan’ın yanına geldi. “Amca, amca bak bir kitap beğendim, hadi gel alalım da otele geç kalmadan dönelim. Yoksa annemler çok kızar. Yemeğe geç kalmayın demişlerdi. Ama unutma ben dondurma falan yemedim, tamam mı?”

“Tamam Edacım gidelim. Dondurma sırrımız,” gülümsedi. “Eğer kabul ederse bir misafir götürsek nasıl olur? Bak çok sevdiğim, çok özel, eski bir dostuma rastladım. Konuşacak çok şeyimiz var, böyle ayaküstü bırakıp gidemem.” Ne konuşacağız ki şimdi? Eski defterleri hiç açmasak. Yeniden aynı şeyleri yaşayamam. Tutamam kendimi. Dökülüveririm. “Yok çok teşekkür ederim. Planlarınızı bozmayayım hiç.” Sema saçmalama, merak ediyorsun karısını, ailesini. Olmaz görürsem daha kötü olurum. Saçmalama görmezsen de merak içinde kıvranacaksın.

“Lütfen gel, bak bu çok güzel bir tesadüf. Kesinlikle bırakamam seni burada.” Saçmaladım mı? Şimdi hepten vazgeçecek. Bırakamazsın Korhan onu. Hayat başka hata kaldırmaz. Gözlerinde o ışık var hâlâ. “Eda ile oyun oynarız, sen seversin çocuklara kitap okumayı hem.”

“Hadi gitmiyor muyuz artık. Geç kalacağız.” Kız, Sema’ya parlayan gözlerle baktı. Elini tuttu.

“Annemle babam çok sevinir eminim. Hem ben de papatyalara bayılırım, amcam hep getirir bana. Biz seni burada bekliyoruz amca. Sen kitabımı al, hadi.”

“Geliyorsun değil mi? Çok mutlu oluruz gelirsen.”

Sema kıza bakıp gülümsedi. Elindeki papatyalardan Eda’ya uzattı, kapıya yöneldiler.

15 Temmuz 2022, Gümüşlük

Öykü: Eskimeyen

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

– Eskimeyen

İlginizi Çekebilir
Dedektif Mualla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir