Karanlığında Kaybolur Gece
  1. Anasayfa
  2. Öykü
Trendlerdeki Yazı

Karanlığında Kaybolur Gece

İspinozlar Üşüyor Ahlat Ağacında-2

0

Karanlığında Kaybolur Gece

“Sessizlik sıkıcı olabilir. Herkes sessizliğin nasıl da dışlayıcı, rahatsız ve kimi zamanlar korkutucu bir hale gelebileceğini tecrübe etmiştir. Ya da diğer zamanlarda yalnızlığa dair bir işarettir. Veya keder. Sonrasındaki sessizlik ağırdır.” (Erling Kagge’nin Gürültü Çağında Sessizlik: Dünyayı Dışarıda Bırakmanın Keyfi adlı kitabından)

Karanlığında Kaybolur Gece

Kırk yaşında bir cerrah olan H… ölümle sonuçlanan ameliyat yüzünden gergindi. Hastasının ölüm anı gözlerinin önünden silinmiyor, vicdanıyla bitmek bilmeyen bir savaş veriyordu. Sürekli aynı cümleler dökülüyordu dilinden:

“Ben sadece bir doktorum, Tanrı değil! Kimin ölüp kimin yaşayacağına ben karar veremem…”

Ameliyathaneden uzaklaşıp hastane koridorlarında yürümeye başladı koşar adımlarla. Hastane binasından dışarıya adımını atar atmaz gökyüzünün yeryüzü ile birleştiği kızıl ufuk çizgisine dikti gözlerini. Dondurucu soğuk derisine temas eder etmez ceketinin yakasını kaldırıp vücudunu büzdü bir hışımla. Elleri ceplerinde kaldırıma park ettiği arabasına doğru sıklaştırdı adımlarını. Arabaya binip kontak anahtarını çevirdi yavaşça. Histeri nöbetine tutulmuş gibi bir müddet öylece hareketsiz kaldı. Aklı boşluğa hapsolmuştu sanki…

Arabanın ön camına konan bir güvercinin kanat çırpmasıyla irkildi. Büyük bir korku dumanı kapladı içini. Derin bir iç çekti. Gaza basıp Alacakaranlık Bulvarı’na doğru yol aldı hızla. Kurtaramadığı hastasını düşünüyordu sık sık. Kafasının içindeki sis bulutunu dağıtmak üzere radyoyu açtı. Bir haber kanalı buldu. Torpidodaki tapu senetlerinin arasından çıkardığı iki akide şekerini attı ağzına. Kederli bir şiirin mısraları titredi kulaklarında:

“Çiğdemler sırt dönmüş bahara
Noksanlar birikmiş dört yapraklı goncalara
Umursama romanları
Çamur taneleri içtim kana kana
Karanlığında kaybolur gece
Dilimde yok olur her hece
Susma!
Susmuyor umutlarım
Gözyaşları sosyalist
İşçisiyim bu intiharın
Bu dünya gözü doymaz bir kapitalist!”

Kalabalık caddelerden, ıslak sokaklardan geçerek 01.30’da eve vardı. Arabayı kaldırıma park ettikten sonra üşenircesine indi arabadan.

Eve girer girmez salona yöneldi yavaş hareketlerle. Salondaki keskin is kokusu yüzünü ekşitmesine neden oldu. Pencereyi açarak soğuk havanın içeri girmesine müsaade etti. Pencerenin perdelerini okşayan rüzgârın efsunlu sesine kulak kesildi bir süre. Masanın üzerindeki açık bırakılmış deftere ilişti gözü. Masaya doğru ilerledi ağır adımlarla. Defteri ellerinin arasına alıp eşinin kanla kazıdığı cümleleri okudu titreyen dudaklarıyla:

“Sessizlik sıkıcı olabilir. Herkes sessizliğin nasıl da dışlayıcı, rahatsız ve kimi zamanlar korkutucu bir hale gelebileceğini tecrübe etmiştir. Ya da diğer zamanlarda yalnızlığa dair bir işarettir. Veya keder. Sonrasındaki sessizlik ağırdır. Ruhum çoktan küstü bu dünyaya. Hoşça kal…”

Soğuk bir hüzün belirdi yüzünde. Defteri salonun bir köşesine fırlatıp balkona attı kendini. Gözlerini boşluğa dikip acı küfürler savurdu gökyüzüne. Burnundan sızan birkaç damla kan kırmızıya bürüdü çatlamış dudaklarını. Lavaboya koştu bir hışımla. Yüzünü yıkadı sabunlu suyla. Aynadaki yansımasına baktı keskin bir kederle. Nefes alış verişleri hızlanınca yumruğunu indirdi aynaya. Parmaklarına saplandı ince cam parçaları. Ciğerlerinden fışkıran acı çığlıklar yankılandı evinin karanlık koridorunda. Diz çöküp sırtını dayadı duvara. Kömür karası gözlerinden dökülen gözyaşları ıslattı beton zemini. İspinoz kuşlarının sesleri uzandı omuzlarına…

Yazarın (Mustafa Aslan) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Karanlığında Kaybolur Gece

1990 Manisa doğumlu. Adnan Menderes Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, Yiyecek İçecek İşletmeciliği Bölümü lisans mezunu.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir