Kahvesiyle Kavga Eden Adamın Hikâyesi
0

Kahvesiyle Kavga Eden Adamın Hikâyesi

  • “Yaşadığım tüm kötü günleri geride bırakmıştım. Artık yeni bir başlangıç yapma vakti gelmişti…” cümlesiyle başlayan bir öykü yazın.

“Yaşadığım tüm kötü günleri geride bırakmıştım. Artık yeni bir başlangıç yapma vakti gelmişti.”

Okuduğum kitabın ilk cümlesi böyle diyor. Kahvem beni yargılıyor gibi tütüyor. Ha ha ha! Beni bir gülme alacak galiba birazdan. Kahveme bakıyorum. Soracağım ona bunun hesabını soracağım. “Sen kimsin de beni yargılıyorsun; sanki bu, bu işte, az önce okuduğum, çok mu doğru bir cümle? Kötü günleri geride bırakmak mümkün ha! Ha ha ha! Hayat bir sorunlar silsilesidir sayın kahvem, sen öyle durduğun yerde, hayatında yapman gereken tek şey bir fincanın içini doldurmakken, beni yargılayamazsın!”

Kahveme bağırdım, ayağa kalktım, adeta sağanak bir yağmura hazırlanan bir gök gibi GÜRLEDİM!! Sesim yankılandı, bütün eve yayıldı, bütün o büyük yalnız ve karanlık odaların her bir santimetresine yayıldı sesim. Sonra bana geri geldi. Meğer benim sesim ne küçükmüş… Eve şöyle bir göz gezdirip yerime oturdum ve o şahane cümleyle başlayan kitabımı kucağıma aldım. Oh ne âlâ memleket! Adamın biri götünden bir cümle uydursun, burada ceremesini biz çekelim. Şimdi işin yoksa düşün dur, bir başlangıç nasıl yapılır? Kahveme bakıyorum, “n’oldu lan, yargıç kesilmiştin başıma biraz evvel, yiyorsa söyle bakalım, her konuda bir fikrin var madem, bir başlangıç nasıl yapılır?”

Kahvem tepkisini yavaş yavaş soğuyarak veriyor. Şimdi az öncekinden daha uzak ve soğuk. Böyle yaparsan yanında kalmam der gibi. Giderim diyor yani, eğer sen beni istemezsen seni terk ederim! Soğuyarak tehdit ediyor beni. Cezalandırıyor aklınca! “Ulan,” diyorum, “bir fincanlık canın var, hayatının kararması elimi bir savurmama bakar!”

Yeniden ayaktayım. Sesim evde çınladı. Daha mı hınçlıydım? Ne bileyim. Ev aynı ev nasılsa, sesim büyük de çıksa küçük de çıksa evin boyutu değişmiyor. Ne odalar büyüyor, ne karanlık yerini aydınlığa bırakıyor. Ne ses doluyor eve ne kahvem bana gülümsüyor!

Kendi başlangıcıma dönüyorum. Oturdum, kitabımı elime aldım yeniden. Bu başlangıç nedir? Yeni bir yere mi gitmeli, yeni bir iş mi bulmalı? Bu kişi nasıl bir başlangıç yapmış da bütün kötü günleri geride bırakmış? Kendi zihninin içinde olduğu sürece bu nasıl mümkün olabilir? Okusam anlayacağım ama şu cümleyi aşamıyorum ki, beni bir bataklık gibi gittikçe içine çekiyor. Debeleniyorum bu cümlede, cümle beni kendinde tutmak istiyor. Ben artık bu cümlenin ta kendisiyim! Hayatımda çok cümle okudum, günlerim bu evde kitap okuyarak ve işte o adını anmak istemediğim, bazen sütlü bazen sade içtiğim şey, işte her neyse, o bokla geçiyor! Yani bu cesareti kendimde bulabilir miyim nereden bileyim? Sonuçta her başlangıç sağlam bir cesaret gerektirir, değil mi? Bana bu cesareti verecek kimse yok ki hayatımda… Ben yalnız, yapayalnız bir adamım! Bunu söylerken ellerimi havaya kaldırıp iki yana açıyorum haykırır gibi. Adeta bağırıyorum, “Ben neden bu kadar yalnızım? Ben ne ara bu kadar yalnız kaldım?” diye. Höykürerek ağlamaya başlıyorum. Daha acıklı olsun diye omuzlarımı titretiyorum. Salya sümük gırla… Duruyorum. Boşluktan peçete istiyorum. Boşluk bana peçete veriyor. Yüzümü, gözümü burnumu siliyorum.

Derken sağdan bir kahkaha sesi… Çılgın bir kahkaha, benim kahkahamdan daha çılgın bir kahkaha sesi doluyor kulağıma. Dönüp baktığımda, kahvem köpüklerini saça saça, sehpaya döküle döküle gülüyor. Ne sehpadan düşmek umrunda ne de benden korkuyor. Gülüyor gülüyor gülüyor… Fincanı elime alıyorum. İşte şimdi bütün hıncımı kahvemden alacağım. Yeryüzünde öfkelendiğim her şeyin sebebi oymuşçasına kusacağım bütün nefretimi!

“Şşşş,” diyor kahvem. “Ben konuşacağım.” “Ulan,” diyor, “Sen kendini ne bok zannediyorsun da yeni bir başlangıç yapacaksın? Sende o cesaret ne gezer? Sen bu evden dışarı çıkmaya bile korkan ödleğin tekisin! Ne kimse seni sever ne sen kimseyi seversin. Kendi bencilliğinden kendini yalnız bıraktın, kimseye ihtiyacım yok diye diye kimsenin de sana ihtiyacı kalmadı. Bu büyük, karanlık ve yalnız evde tek başına yaşlanmak varken sende yeni bir başlangıç yapacak yürek nerede? Yanında bir ben kaldım, beni de her gün kırmaya devam ediyorsun.”

Konuşmasına küfür kıyamet başlayan o değilmiş gibi iç çekip ağlamaya başladı.

Ayağa kalktım.

Fincan elimde lavaboya gittim ve sevgili kahvemi lavaboya döktüm.

Al sana başlangıç!

Yazarın (Tuğçe Çelebi) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz. Kahvesiyle Kavga Eden Adamın Hikâyesi

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. Kahvesiyle Kavga Eden Adamın Hikâyesi

————————————Editör Notları——————————————–

Ekibimizin çizer kadrosunda yer alıp gizli yazarları arasında da yer almaktasın. Bence yazıların da çizimlerin kadar başarılı… Bu yeteneğini de daha ileri seviyelere taşıyacağını düşünüyorum.

Gelelim yazdıklarına…

Yazdığın hikâye için çaba sarf ettiğini görüyorum. Yani öyle alelade bir hikâye değil. Bu açıdan seni tebrik ederim. “Kahveme bağırdım, ayağa kalktım, adeta sağanak bir yağmura hazırlanan bir gök gibi GÜRLEDİM!!” Burada da yazı egzersizlerinde sıkça rastladığım uzun birden fazla cümlenin uzunca bir cümle halinde yazılması durumu var. Sanırım bilinçaltımıza yerleşen bir şey. Yani uzun cümleler yazmanın çok önemli olduğu yanılgısına kapılıyoruz. Ancak bana göre uzun cümleler gerekliyse kullanılmalı ve bir hikâyede en fazla bir iki tane olmalı. O da gerekliyse. Ayrıca ünlem işaretini “!!” şeklinde kullanmışsın. Ancak ünlemin kullanımı “!” bu şekilde olmalı. Yani ne iki ne de üç. Buna dikkat etmelisin. Ben bu cümleyi şu şekilde yazardım: “Kahveme bağırdım ve ayağa kalktım. Adeta sağanak bir yağmura hazırlanan gök gibi GÜRLEDİM!”

“Sesim yankılandı, bütün eve yayıldı, bütün o büyük yalnız ve karanlık odaların her bir santimetresine yayıldı sesim.” Bu cümle de bir önceki cümle gibi uzamış. “bütün eve yayıldı, bütün o büyük yalnız ve karanlık odaların her bir santimetresine yayıldı sesim.” Kısmında biraz şiirsellik katmak istemişsin. Ama sıkıntılı bir cümle olmuş. Yani sesin bütün eve yayıldığını belirttikten hemen sonra, “bütün o büyük yalnız ve karanlık odaların her bir santimetresine yayıldı sesim.” diyerek birbirinin aynı anlamını veren iki farklı cümle sıralanmış. Birinden vazgeçmek gerekir. Ben “bütün eve yayıldı”dan vazgeçerdim ve “Sesim yankılanıp evin o büyük, yalnız ve karanlık odalarını her bir santimetresine yayıldı.” şeklinde yazardım.

“Kahveme bakıyorum, “n’oldu lan, yargıç kesilmiştin başıma biraz evvel, yiyorsa söyle bakalım, her konuda bir fikrin var madem, bir başlangıç nasıl yapılır?” aynı sorun bu cümlede de var. Bunu nasıl yazabileceğini de sana bırakıyorum…

“Ev aynı ev nasılsa, sesim büyük de çıksa küçük de çıksa evin boyutu değişmiyor.” Bu cümledeki sesin büyük ve küçük çıkma durumu biraz sıkıntılı gibi geldi. Sesin fazla-az veya yüksek-alçak çıkma durumu vardır. Günlük kullanımları bu tip durumlarda biraz irdeleyip yazmanın yararlı olacağını düşünüyorum.

“Ne odalar büyüyor, ne karanlık yerini aydınlığa bırakıyor. Ne ses doluyor eve ne kahvem bana gülümsüyor!” bu iki cümle birleşebilir. “Ne… , ne… , ne … , ne de kahvem bana gülümsüyor!” şeklinde olsa çok daha güzel olacağını düşünüyorum.

“Hayatımda çok cümle okudum, günlerim bu evde kitap okuyarak ve işte o adını anmak istemediğim, bazen sütlü bazen sade içtiğim şey, işte her neyse, o bokla geçiyor!” Bu cümle çok güzel düşünülmüş. Ancak baştaki “Hayatımda çok cümle okudum.” kısmı o kurguda kendine yer bulmamalı ve “Günlerim bu evde kitap okuyarak ve işte o adını anmak istemediğim, bazen sütlü bazen sade içtiğim şey, işte her neyse; o bokla geçiyor!” şeklinde olmalı…

“Daha acıklı olsun diye omuzlarımı titretiyorum. Salya sümük gırla… Duruyorum. Boşluktan peçete istiyorum.” cümlesinde “Duruyorum ve boşluktan peçete istiyorum.” Kullanımı daha uygun olacaktır.

“Dönüp baktığımda, kahvem köpüklerini saça saça, sehpaya döküle döküle gülüyor.” İkilemelerde sık kullanımı çok sevmiyorum. Kahve köpüklerini saça saça güldüğünde zaten döküldüğünü anlayabiliyoruz. Sehpaya dökülme ayrıntısını vermesen çok daha iyi olurdu.

“Ne sehpadan düşmek umrunda ne de benden korkuyor.” “umrunda” kelimesinin kullanımı genellikle yanlış yapılıyor. Doğru kullanım “umurunda” olmalı.

“Kendi bencilliğinden kendini yalnız bıraktın, kimseye ihtiyacım yok diye diye kimsenin de sana ihtiyacı kalmadı.” cümlesinde “Kendi bencilliğinden” kullanımı yanlış bir kullanım oluyor. Zira bencillik kişinin kendisini yaptığı bir eylemdir. Ayrıca iki tane “kendi” kelimesi arka arkaya gelince de zorlayıcı oluyor. “Bencilliğin yüzünden kendini yalnız bıraktın. ‘Kimseye ihtiyacım yok” diye diye kimsenin de sana ihtiyacı kalmadı.” daha açık ve güzel olurdu.

Yaptığım eleştiriler, senin yazma serüvenini daha iyi bir hale getirme amacını taşıyor. Yanlışlarımızı net bir şekilde görebilir ve o yanlışlardan uzaklaşırsak çok daha akıcı ve doğru metinler üretmemizin yolu açılır. Sadece çizimlerinle yer almayıp bu egzersizlere de katıldığın için seni tebrik ederim. Yeni egzersizlerde görüşmek dileğiyle…

Kahvesiyle Kavga Eden Adamın Hikâyesi

İlginizi Çekebilir
Nihal Abla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir