Hurdalık
0

Hurdalık

  • Bir bisiklet hikâyesi yazın.

Yıllarca pek çok sahibim oldu. Elden ele şehirden şehre dolaştım durdum öylece. Şimdi ise ücra bir hurdalıkta çürüyorum, yılların ağırlığı da üzerimde. Buradaki çoğu araç da benim gibi… Bir nevi huzur evindeyiz. Yapacağımızı yaptık ömrümüzce, şimdi inzivaya çekildik. E hâl böyle olunca, düşünmeye de çok fırsatımız oluyor. Geçmişi, yaşadıklarımı, sahiplerimi, atlattığım kazaları, en mutlu olduğum anları… Son sahibimi hatırlıyorum sonra, Bahar… Dünyayı gezme derdinde olan bir kızcağız. Ne yapacağını bilmeden atlayıvermiş yola. O şehir benim, bu ülke benim geziyor gönlüne göre. Onun sayesinde ben de dünyanın yarısını görmüş bulundum neredeyse. Tabii dünya turuna çıktıktan çok sonra sahiplendi beni. Otostopla başlamış gezmeye. Gittiği ilk şehir de İzmir’miş. Anlata anlata bitiremez. Benimle konuşmayı çok severdi, ben de onu dinlemeyi. Sahip olduğu ilk bisikletmişim meğer küçükken çok istemiş fakat babası almamış bisiklet. Sonra nasıl olduysa artık, öğrenmiş bisiklete binmeyi, beni almaya karar vermiş. Önce ülkeyi, sonra komşu ülkeleri gezdik onunla. Hiç durmadan sürerdi, sonsuzluğa gider gibi. Özgürlüğünün tadını çıkarır gibiydi. Sürekli yeni insanlarla tanışır beni de onlara takdim etmeyi ihmal etmezdi. Göz bebeğiydim onun.

Hiç unutmam, bir akşam sahilde giderken duruverdik. Beni kenara çekti, denizin güzelliğinden midir bilmem bağlamayı unutuverdi. Arkasını döner dönmez el çabukluğuyla başka biri götürüverdi beni. Sonradan anlattığına göre karakollarda yatıp kalkmış beni bulsunlar diye. Bir hafta gözyaşı dökmüş, öyle üzülmüş kayboldum diye. Neyse ki beni çalan kişi hemen yakalandı da kavuştuk birbirimize. Ayrı kalışımızın acısını çıkarır gibi neredeyse hiç durmadan gezdik onunla sokak sokak.

Sonra bir gün yokuş aşağı inerken bir anda yuvarlanıverdik, o sağa ben sola. Epey acıdı canımız haliyle. Onun kolu sakatlandı, benim de pedallarım ve zincirlerim kırıldı. Gidonum da dengesini sağlayamayacak kadar yamulunca iyice işe yaramaz hale geldim ve hurdaya çıktım. Ayrılmamız çok zor oldu, salya sümük ağladı beni bırakırken. Ben de hiç istemedim tabii ama artık kullanılmaz haldeydim. Dinlenme vaktimin geldiğinin ikimiz de farkındaydık. Şimdi burada yeni arkadaşlar ediniyorum kendime, tüm günümüz sohbet muhabbetle geçiyor. Eski günleri yâd ediyoruz. Özlemiyor da değiliz hani. En çok da Bahar’ı. Şimdi nerede ne yapıyor bilmiyorum, yeni bir bisiklet edinmiştir herhalde kendine veyahut otostopla devam ediyordur gezilerine. Beni düşünüyordur arada bir muhakkak. Belki bir gün bir yerde karşılaşma umudu doluveriyordur içine, kim bilir?

Yazarın (Zeynep Çelebi) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz. (Hurdalık)

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. (Hurdalık)

————————————Editör Notları——————————————–

Bir önceki yazı egzersizlerimizdeki hikâyeye paralel bir hikâye yazmışsın. O halde sana ödev vereyim. Bu bisiklet hikâyesini bisikletin ağzından dinledik. Şimdi bir de Bahar’dan dinleyelim. Babasının durumuyla başlasın. Niçin almamış babası bu bisikleti? Peki, Bahar sonra nasıl öğrenmiş bisiklet sürmeyi? Hangi ülkede bu bisikleti almış? Bisikleti aldığı çocukla duygusal bir yakınlık kursa mı acaba? Sonra niye unuttu bisikleti kilitlemeyi de çaldırdı? Neler yaşadı bulununcaya kadar? Ne hissetti? Kaza anı da çok önemli değil mi? Niye düştü bisikletten? Neyi yanlış yaptı da bu kaza meydana geldi? E ilk bisikletine bir daha binemeyecek olması ve bunun Bahar’da hissettirdiği duygu? Bisikletine veda etmesi? Neler hissetti? Yeni bir bisiklet aldı mı? Belki de ilk bisikletiyle çekilmiş olan bir fotoğrafı vardır? Eğer varsa o fotoğrafa bakınca mı canlanır tüm bu soruların cevabı? Düşün bakalım ve yazı egzersizlerinin ilk özel ödevine güzel bir metin hazırla…

Şimdi gelelim metinde gördüklerimize…

“O şehir benim, bu ülke benim geziyor gönlüne göre.” cümlesi “O şehir benim, bu ülke senin…” şeklinde olmalı…

“Sahip olduğu ilk bisikletmişim meğer küçükken çok istemiş fakat babası almamış bisiklet.” bu cümledeki hata ne sence? Kasım egzersizlerinde katılımcı arkadaşlardan birine de yazdım; metni yazdıktan sonra sesli bir şekilde tekrardan okuduğunuzda kulağa hoş gelmeyen yerler sizi de rahatsız edecektir. Kulağa hoş gelmemesinin nedenlerinden biri de virgül kullanılmamasıdır. Bu cümleyi “Sahip olduğu ilk bisikletmişim, meğer küçükken çok istemiş fakat babası almamış!” ya da “Sahip olduğu ilk bisikletmişim meğer! Küçükken çok istemiş fakat babası almamış!” şeklinde yazman sorunu giderecektir. Ayrıca sondaki bisiklet de gereksiz olduğundan kaldırdım. Yine buna örnek bir cümle daha: “Sürekli yeni insanlarla tanışır beni de onlara takdim etmeyi ihmal etmezdi.”

“Beni kenara çekti, denizin güzelliğinden midir bilmem bağlamayı unutuverdi. Arkasını döner dönmez el çabukluğuyla başka biri götürüverdi beni.” Unutuverdi ve götürüverdi. Bu kısmı şu şekilde değerlendirmeliydik diye düşünüyorum: “Beni kenara çekti. Denizin güzelliğinden midir bilmem ama bağlamayı unuttu. Arkasını döner dönmez de el çabukluğuyla başka biri beni götürüverdi.”

“Şimdi nerede ne yapıyor bilmiyorum, yeni bir bisiklet edinmiştir herhalde kendine veyahut otostopla devam ediyordur gezilerine.” Daha önce de belirtmiştim, cümle bitirme cesareti… “Şimdi nerede, ne yapıyor bilmiyorum. Yeni bir bisiklet edinmiştir herhalde veyahut otostopla devam ediyordur gezilerine…” şeklinde bir kullanım daha rahat bir okuma deneyimi ve anlam sunuyor gibi…

Yazmaya devam, ödevi de en kısa sürede okumak istiyorum. Hurdalık

İlginizi Çekebilir
Öykü: Kansa kan!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir