Uslu Çocuk
  1. Anasayfa
  2. Öykü
Trendlerdeki Yazı

Uslu Çocuk

"Kerem annesini çok severdi. Uslu çocuktu Kerem. Pardon! Uslu bir adamdı Kerem. Yazık oldu!"

0

Uslu Çocuk

Hiçbir şey yapmıyorum anne. İnan bana. Lütfen!

Yo! Hayır. Asla sesimi yükseltmem sana.

Beni yanlış anlıyorsun.

Olsun…

Senin dediğin, senin istediğin gibi olsun.

Ben gidiyorum anne. Merak etme seni üzmeyeceğim.

Görüşürüz anne…

Gitmeden bir avuç toprağı eline aldı Kerem ve onu koklayarak öperken aklından keşke bir kez beni böyle öpseydin anne diye geçirdi fakat hemen arkasından özür diledi. Biliyordu ki annesi onu her daim gözler, nerede olursa olsun duyar. Kerem ağır ve sakin yürür, asla hızlı hareket etmez çünkü yorulur ve gürültü olur. Pardon! Sadece gürültü olur. Kerem yüksek sesle konuşmaz çünkü boğazı tahriş olur ve gürültü olur. Tekrar pardon. Sadece gürültü olur. Kerem sadece günde bir öğün yemek yer. Çünkü sağlıklı olandır bu ve annesi de böylece yorulmamış olur. Evet doğru bildiniz, sadece annesi yorulmamış olur. Ve Kerem ile ilgili bir tek düşünce barındırmayan bir sürü duruma karşı Kerem, annesi nasıl isterse öyle davranır. Çünkü Kerem annesini çok sever. Burada sadece annesini çok sever demek doğru olmaz gibi görünse de aslında çok doğru olur çünkü Kerem annesinden başka hiç kimseyi sevemedi.

Siz bunları okurken ve ben de yazarken Kerem evine doğru ağır ağır ve sakince yürüdü. Kimseye çarpmadı ama ona çarptılar. Kerem asla sesini çıkarmadı, arabalara bile yol verdi. İnsanlar kırmızı ışık dinlemeden karşıya geçti, Kerem yeşil ışık yanana kadar bekledi.

Evinin tam karşısında bir manav, bir market ve bir eczane var. Evine giderken önce manava uğrar elma alır, elmayı her zaman sokakta yer Kerem. Çünkü ısırırken çok ses çıkar, gürültü olur. Evde elma yenmez. Elmasını yerken çıkan ses sokaktaki gürültüyle duyulmaz, o da rahat rahat yer. Kerem evinde hiç elma yemedi. Annesi gürültüyü sevmez. Sonra markete uğrar ekmek, peynir, salam ve domates alır. Bir de meyve suyu. Kerem her gün aynı saatte bu sandviçi yer. Tam okuldan eve geldiği saatlerde karanlık salonun örtüsüz masasının üzerinde duran tabakta bu sandviç olurdu… Günün tek yemeği, pardon annesinin onun için elleriyle hazırladığı tek yemeği ve yanında da kenarı kırık olan palyaçolu bardağında meyve suyu. Bir gün Kerem’in annesinin başı dönmüş ve bardağı aslında beyaz olan ama Kerem’in hâlâ düzgün temizlemeyi öğrenemediği için gri görünen mutfak tezgahına çarpmış. O gün Kerem sandviç yememiş, meyve suyu içememiş bütün gece hastanede annesine bakmıştı. Kerem hiç gürültü yapmadan, kimseye sesini yükseltmeden annesinin elini nazikçe tutup kolunda takılı serumun damlalarını sayarak ve annesinin alıp verdiği nefesi dinleyerek uyuyakalmıştı o gece. Günün tek öğünü olan yemeği yememişti ama annesine de bir şey olmamıştı. Evet, önemli olan annesiydi. O günden bugüne Kerem o bardağı saklar ve her gün aynı saatte meyve suyunu o bardaktan içer.

Sonra eczaneye uğrar Kerem. Eskiden annesine ilaç aldığı şimdilerde ise sadece nasılsınız demek için gittiği eczane. Alışkanlıklardan vazgeçilmiyor değil mi? Her gün uğruyor o eczaneye. Çalışanları değişse bile Kerem’i tanırlar çünkü giden herkes yenilere her şeyden önce Kerem’i anlatır. Bir Kerem abimiz var her gün aynı saatte gelir nasılsınız diye sorar bir de birkaç ilaç sorar var mı diye ama almaz sadece var mı diye sorar o kadar. Kerem için bunu söylerler. Sokakta herkes Kerem’i tanır. Bazen hasta olur Kerem evden çıkamaz, herkes kapısını çalar Kerem’in. Hatta evinin anahtarı vardır alt komşu Muzaffer amcasında… Çocukluğundan beri vardır o anahtar Muzaffer amcasında. Bazı geceler gelirdi Muzaffer amcası. “Kontrole geliyorum Kerem oğlum.” derdi. “Hırsız var dolaşıyor Allah korusun sen ve annen yalnız yaşıyorsunuz, bu evde bir erkek yok, ben geleyim ki hırsız gelmesin” diye de eklerdi. Kerem “Yalnız değiliz biz, biz varız işte iki kişiyiz biz, iki kişi yalnız olur mu hiç! Hem ben erkek değil miyim?” diye sorardı. Bazen sesini yükseltmek isterdi ama yükseltemezdi, gürültü olurdu. Bir gece Muzaffer amcası çok gürültü yaptı, çok bağırdı annesine. Annesi çok ağladı Kerem’in. Kerem o günden sonra istese de sesini yükseltmedi. Çünkü annesi ağlardı. Annesi ağlamasın Kerem’in. Kerem hep uslu çocuk olsun! Kerem hasta olunca, evden çıkmayınca Muzaffer amcası gelir yanına ona ilaç verir, evin perdelerini açardı. Alışkanlıklardan kolay kurtulunmuyor işte. Evin perdeleri hep kapalı olurdu Kerem küçükken. Çünkü Kerem’in gözlerini güneş rahatsız ederdi. Kocaman bir hayır! Annesi güneşten nefret ederdi. Perdeler asla açılmamalıydı. Evin içi karanlık, dumanlı ve pis kokulu olmalıydı. Kerem ara sıra pencere açardı annesi kızardı “dur oğlum aşağı düşersin” diye… Kızsın isterdi Kerem ama annesi pencerelerden gelen gürültü yüzünden kızardı Kerem’e. Annesi gürültüyü hiç sevmezdi. Muzaffer amcası geldiği zamanlar dışında. O çok gürültü yapardı. Onun gürültülerine kızamazdı annesi. Kerem, Muzaffer amcasından nefret ederdi.

Tüm mahalle severdi Kerem’i üzülürdü ona hâlâ da üzülüyorlar. Kerem büyüdü, genç adam oldu, Kerem ne zaman çocuk olmuştu ki? Kerem hep uslu bir adamdı. Evine koşa koşa gelir, annesine bakardı. Annesi için okulu bıraktı, hep yanında kalmak istedi. Kerem’in annesinden başka kimsesi yoktu. Annesinin de Kerem’den başka. Kerem hiç kimseyi görmedi, bilmedi, sevmedi. O iki göz karanlık odadan başka bir ev bilmedi. Annesi kollarında öldükten sonra Kerem hiç konuşmadı. Evden dışarı çıkmadı. Annesi Kerem’i çok severdi. Onun için her şeyi yaptı. Annesi Kerem olmadan yaşayamazdı. PARDON! Annesi Kerem’i sevmek istemedi. Onun için sadece sandviç yaptı onu da kendisine de yaptığı için yaptı. Aradan çıkardı yani. Annesi Kerem olmadan yaşamak istedi ve onu yurda verdi ve işte tek doğrusu buydu! Annesi, Kerem yurtta yaşarken öldü! Yani annesi Kerem olmadan yaşayamadı. Gerçi Kerem de yaşayamadı.

Bugün annesini mezarında ziyaret etti Kerem. 2 yıl oldu öleli. Şimdi tüm gün açık havada, tüm gün gürültü içinde ama toprağın altında. Belki de huzurludur annesi orada. En azından artık hasta değil. En azından artık düşmüyor, bayılmıyor, ağlamıyor, vücudundaki morlukları kapatmak zorunda değil, lanet olası sandviçi hazırlamak zorunda değil, benim varlığımı hissetmek zorunda değil, MUZAFFER AMCAYI BEKLEMEK ZORUNDA DEĞİL!

Kerem eve geldi malum o kısmı okudunuz. Sonra Kerem evden çıkmadı. İşin ilginci Muzaffer amcası da ortalıkta yoktu. Sonra komşular eve bir hırsız gibi kapıyı açarak girdi. Muzaffer amca demişti ama “ben olmazsam hırsız girer” diye. Komşular Muzafferi gördü önce sonra da Kerem’i. Kerem uslu çocuk olmuştu, annesini utandırmamıştı, sesini yükseltmemişti, Kerem sessiz sedasız önce annesinin katilini sonra da kendini gömmüştü annesinin gölgesine.

Kerem annesini çok severdi. Uslu çocuktu Kerem. Pardon! Uslu bir adamdı Kerem. Yazık oldu!

Uslu Çocuk

Yazarın (Venüsyalı Biri) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Uslu Çocuk

Bence sadece yaşamalıyız ama nasıl? Yaşamaktan başka gaye değil de nasıl yaşamak lazım diye çok sorum var ölmeden bir kaçına cevap bulmak dileğiyle günleri geçiriyorum.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
Haziran Sabahı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir