1. Anasayfa
  2. Mektup
Trendlerdeki Yazı

Torunum Leandros’a Mektuplar: 1

Yazan: Feridun ANDAÇ


0

Torunum Leandros’a Mektuplar: 1 – Feridun Andaç, yeni bir mektup serisine başlıyor. Torunum Leandros’a Mektuplar Korsan Edebiyat’ta…Güvercinler- Leandros- Feridun Andaç

BİZE EŞLİK EDEN YÜZLEŞME

 

İstanbul, 16 Mayıs 2020

1./Adın Senin

Nereden bilirdim, o yeniyetme çağımda tutkuyla okuduğum Kazancakis’in romanının şu ilk satırlarını defterime yazarken; aynı kitabı şimdi önüme alıp, senin doğumundan birkaç saat sonra Atina’dan gelen fotoğrafına bakıp yeniden o satırlar üzerine düşünebileceğimi…

“Güneş Kastello’ya ulaşmış, damları ışığa boğmuştu. Şimdi kabarıyor işte ve inişli çıkışlı yokuşlara yayılıyor, köyün kaskatı çirkinliğini acımasız, çırılçıplak ortaya koyuyor. Kül rengi, asık suratlı bir köydü bu; kupkuru, taştan yapılmış evlerinin kapılarını kurtlar kemirmişti, iki büklüm giriliyordu içeriye; kapkara, kasvetliydi ev içleri.” (*)

Beni bu satırlara döndüren neydi? Savaşların yoğunlaştığı bir dünyaya doğmanın getirdiği barış özlemi mi; yoksa şu ân, senin içine doğduğun zamanın/coğrafyanın belleğimde iz bırakan geçmişini hatırlayıp seninle bağ kurmanın duygululuk hali mi?

Doğrusu ilkten bu soru olarak aklıma gelse de; sorguladığım değildi, Leandros.

Adını mitolojik bir kahramandan alıyordun. Burada, az ötemizde bir yerde yaşanmış buruk bir aşk öyküsünün mitik kahramanıydı bu “cesur adam”…

Adımız bizim suretimizi, kişiliğimizi ne denli yansıtır bunu bilemeyiz. Nasıl ki; dünyaya nerede/nasıl geleceğimizi belirleyip seçemiyoruz, bize verilen adı da öyle.

Gene de, büyürken adımız da bizimle büyür! Aidiyetimiz, dilimiz, hayata bakışımız onunla biçimlenir. Sana, içimden, “Atlas” demek geliyordu. Hep uzaklarda olan, gitmeyi/kavuşmayı çağrıştıran, karaları buluşturan… Ama çağımız daha çok cesur insanları istiyor. Ve vicdan duygusu ile yüklü…

İçine doğduğun çağ, “mutlu insanlar” çağı gibi görünse de; yaşadığımız yıkımlar, etnik – dini savaşlar, terör, çevre tahribatı… ve şu günlerde geldiğimiz yerde yaşadığımız virüs salgınının insanlığı tehdit eden varlığı hiç de öyle “mutlu zamanlar” da yaşadığımızı anlatmaz…

Gene de ben, insanın olduğu yerde umudun varlığına inananlardanım. Yani, senin de kendi mutlu çağını/zamanını yaratabileceğine gönülden inanıyorum. O nedenle adının anlamını, kıymetli, değerli buluyorum.

 

30 Mayıs, Cumartesi

2./ Büyürken Sen – Torunum Leandros’a Mektuplar

Günlerdir fotoğraflarındayım. Bugün 15 gün oldu aramıza geleli. Zaman akıyor ve hiçbir şey durmuyor. 15 günde yüzünün ifadesi değişti. Gülüşlerin belirdi, bedenin devinmeye başladı. İlk günkü sevinç ve özlemin üstüne şimdi de derin bir burukluk sardı benliğimi. Ne tuhaf, yarını düşünmeye başladım.

Bugün, Lübnanlı yazar Amin Maalouf’un Doğu’dan Uzakta romanından söz ederken bir seminerimde; “zamanın ruhu”, “kimlik”, “aidiyet”, “yurt”, “aile”, “ev”, Akdenizlilik konularına değindim sıklıkla.

Uzaktasın, Atina’da. Annenin ülkesinde. İhtimal ki orada büyüyeceksin, çocukluğun Atina, Selanik ve belki de biraz İstanbul arasında geçecek. Annen Veroniki’nin dedeleri Kadıköy’den göçmüşler Selanik’e. Sana kavuşacağım gün onlarla da tanışıp konuşacağım elbette. Belki de o göç öykülerini anlatacaklar bana da.

Seni kucaklamak, bağrıma basmak istiyorum “küçük adam”.

 

8 Ekim 2021, Cuma

3./ Kavuşma – Torunum Leandros’a Mektuplar

İşte o gün geldi. Bekledim o günden sonra yazmayı. Seni kucağıma alıp kokladığım Atina’da, karşımdaki duruşunu seyrettim uzunca bir süre.

Gülücüklerinle karşıladın beni. Bakışların bakışlarımdaydı, gözlerinin içi gülüyordu. Atina’da zaman gölgelenmiş, içim ısınmıştı seninle. Yeni bir keşifti bu benim için. Duyguda ve düşüncede, bir yerin anlamını yeni baştan kavramada, tarihin labirentlerinde gezinmede…

Dostum Herkül Millas’la ve eşi Evi ile yıllar sonra buluşup söyleşmemize de neden olmuştun. Aynı kentliydiniz artık. Yeniden geldiğimde seni onların kucaklarına bırakmak için Smirni’ye birlikte gitme sözünü de vermiştim.

4./ Derin Zamanlar, Adanmış Ânlar

Mitik bir yolculuğa çıkıyorum şimdi seninle. İnsanlığın yaratılış öyküsüne, doğanın varoluşuna; ve iki denizin buluştuğu havzadaki o katmansal hayatların tarihte neleri/nasıl yaşadığını yeni baştan öğrenmeye… Belki de buna içselleştirme demeli…

Sürdürülen bir hayatın renkleri bir bir karşımıza çıkınca hem karşılaştırmalara, hem de anlam devşirmelerine gideriz.

Balkanlara yaptığım her bir yolculukta yüzüm ister istemez Anadolu’ya döner… Akdeniz’in en ücra yerine değin uzanır, oradan Mezopotamya havzasında gezinirim duygu ve düşüncelerimle.

Bu kez, o duygusal/düşünsel yolculuğumu bana eşlik eden kitaplarla yapmaya yöneldim. Seninle söyleşimimin bana göstereceklerini, hatta öğreteceklerini merakla bekliyorum demeliyim.

“Bekliyorum,” diyorum; çünkü aramızdaki her sözün bir yolculuk olacağını, bunun da yazdıkça çoğalıp o beklenenlere taşınacağını biliyorum. Tanrıların Vatanı Anadolu (**) bize/bana eşlik edecek ilk kitap Sevgili Leandros.

İnsanlığın adanmış zamanlarına erişebilmek için adanmış anlar yaratmak gerektiğine inanıyorum.

 

(*) Nikos Kazancaki, Kardeş Kavgası; Çev.: Kosta Daponte, 1969, E Yay., 376 s.

(**) C. W. Ceram, Tanrıların Vatanı Anadolu; Çev. Esat Nermi Erendor, 1983, Remzi Kitabevi, 183. s.

Torunum Leandros’a Mektuplar - Feridun Andaç

Feridun Andaç’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir