Kelimelerin gittiği an
  1. Anasayfa
  2. Deneme
Trendlerdeki Yazı

Kelimelerin gittiği an

0

Kelimelerin gittiği an

Yazmak, yazmak, yazmak, saatlerce yazmak istiyorum. Kalem tüm acılara inat kâğıda defalarca saplansın istiyorum. Harfler her tarafıma saçılsın, dökülsün istiyorum. Kelimelerin sonsuzluğunda bedenim dalgalanıp durulmasın istiyorum. Hırçınlığım cümlelere vuku bulsun istiyorum. Kalbimin ağırlığı sizlerin omuzlarına yük olsun, sizin kamburunuz çıksın istiyorum. Fakat olmuyor, iki cümleyi ardı ardına kurup yazamıyorum. Ne bu acıya, ne bu kedere, ne de bu başıboşluğa yakışacak hiçbir kelime bulamıyorum.

6 Şubat gecesi milyonlarca insanın dünyasında kıyamet koptu. Dünyaları bir daha asla 5 Şubat’a benzemeyecek bir şekilde yerle bir, altla üst oldu. Bu kâbusun adı kıyametti. Bazılarımızın kıyameti bazılarımızdan erken koptu. Yaşanılan bu korkunç gece kader değildi. Zira kader bu denli korkunç şeyler yazmaz. Bazılarımız kader deyip işin içinde çıktı. Onlara imrendim. İşin içinden çıkmak, bir yere çıkabilmek aklımın ucuna dahi gelmemişti; çünkü işin içindeydik. İnsan olan herkes işin içindeydi. Biz insanlarla, hayvanlarla kader demeyerek işin içinde kaldık ve gördük. Dimağımıza kazıdık her şeyi. Unutamayacağız. İnsan başka türlü nasıl direnir yoksa değil mi? Hatırlayarak, unutmayarak yaşar insan.

Yerle bir, altla üst olan şehirlerimize bakıyorum. Siz beton parçaları görüyorsunuz; ben yok olan hayaller görüyorum. Siz moloz yığınları görüyorsunuz; ben yarım kalan hayatlar görüyorum. Siz yıkılan binalar görüyorsunuz; ben yarın uyanılacakmış gibi yapılan ve gerçekleşmeyecek planlar görüyorum. Ben çok şey hissediyorum ve görüyorum. Acıların iyileşmesinin, yaralarımızın kabuk bağlamasının zorluğu içerisindeyim. Bu acı karşısında İnsan aklını kaçırır, insan kendini kaybeder, insan, insan olmaktan çıkar.

Tanrım, okuduğumuz kitabın kaldığımız kısmında sayfayı kıvırmak meğer ne çok şey ifade ediyormuş; Yarın uyanacağım, yarın devam edeceğim, yarın bitireceğim… Yarın hiç bu kadar buğulu ve soyut gelmemişti gözüme. Ölüm gerçeğinin bu denli somut olduğu bu yeryüzünde daha cebinizde neyi saklayacaksınız? Sevginizi mi? Bir gidin Allah aşkına! Bol bol dağıtıp hayatı yaşamak varken bu umursamazlığınız, yarın hep olacakmış gibi bu riyakâr tavrınız beni çileden çıkarıyor. Sevmeyi bilenlerin elinden sevgi alınırken nasıl o küstah tavırlarınızı takınıyorsunuz? Yersiz pis egolarınızdan, kabalığınızdan, ikiyüzlülüğünüzden, bencilliğinizden, biraz bile utanma duygunuzun olmamasından bıktım. Sizin kötülüğünüz dünyaya zarar veriyor. Bırakın artık bizi, bir rahat bırakın da yaşayalım!

Tesadüfen yaşadığımız bu derme çatma ülkede yeni bir başlangıç yapmak hiç bu kadar riyakâr gelmemişti gözüme. Ve bu kadar güzel gökyüzünün altında acıdan yerle bir olmuş, gözyaşıyla kavrulan yeryüzünde yaşamakta…

Yazarın (Simay Kurtoğlu) diğer yazılarını da okuyabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Kelimelerin gittiği an

Sait Faik zamanında; "yazmasam deli olacaktım” demiş. Ben de o vesileyle yazıyorum. Yazmak benim ben olmamı sağlayan bir unsur.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
Kız Çocuğu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir