1. Anasayfa
  2. Anı

Gece karanlığını yarıp geçen…


0

Gece karanlığını yarıp geçen, yalnızlığımızı taşıyan otobüsün sessiz hüznüne karıştı nefeslerimiz…

Deneme: Gece karanlığını yarıp geçen

Saat 00.00…

Karanlığı aydınlatan otobüsün içinde önceden kaydı yapılmış bir bant yayını çalınıyordu. “Otobüsümüz 30 dakika ihtiyaç molası vermiştir. Lütfen değerli eşyalarınızı yanınıza alınız.” Kitabımı kapatıp, çantamın içine koydum ve üzerime ceketimi de giyip otobüsün arka kapısından çıktım dışarıya. Şarjı bitmişti telefonumun. Tuvalette ihtiyaçlarımı giderip, bir gözleme aldım. Gözlemenin içindeki peynirin, bir ara plastikle karışık olarak gözlemenin arasına konulduğunu düşündüm. Zira böyle bir peynir sıran bir ineğin, sıradan bir sütünden meydana gelemezdi. En basitinden o ineğe hakaretti bu! Neyse gözlemenin içindeki bu acayip peyniri kabullenip, yanına da bir çay istedim. Çay getiren garsona, telefonumu çay ocağının arkasındaki prizlere takıp takamayacağımı sordum. Aslına bakarsan, biliyordum olumsuz bir cevap alacağımı. Ancak sırf görmek istedim; eskiden tabi olur diyen adamların, şimdi 1 TL ile çalışan dandik şarj kutularını işaret etmesini. Bu bencilliği ve insani duyguları indirgedikleri liraları, milyonları, dolarları.. Gördüm her biri suretlerine yapışmıştı. Nihayetinde 1 TL atıp kısa bir süre şarj ettim telefonumu. Başka bir yolcu gelip, o kutu üzerindeki kısacık açıklamayı okumadan attığı 1 TL’yi makinenin yutmasıyla, orada daha fazla duramayacağımın farkına varıp telefonu şarjdan çıkardım. Bereket versin telefonlarımız aynı markaydı ve adama “Abi benim otobüsüm kalkıyor, sen o parayı alamazsın, al bunu tak telefonuna, biraz idare eder seni.” deyip ayrıldım yanından. Yaklaşık 10 dk otobüsün çevresinde üşümekle geçirdim. Sonra bindim geri otobüse. Hareket vakti gelmişti ve bir yolcu eksikti. Biraz bekledik, telaşla yetişti bir kadın. Genelde olan bu gecikmeyi yadırgamadım. Kitapta kaldığım yerden devam ettim koşulsuz. Biraz sonra yiyecek, içecek servisi başlayacaktı; koltuklar dik ve önümüzdeki koltukların ardında bulunan sehpalar açıktı. Sade kahve içecektim. Yolculuktaki 3. kahve bardağını da elime tutuşturup gitti muavin. Çok sıkıcıydı onun açısından; kim bilir kaç bininci sade kahve verişiydi?

Biraz okuduktan sonra gözlerim yoruldu ve uyumaya koyuldum son günlerdeki gibi. Çok kahve içiyordum, çok yoruluyordum, çok düşünüyordum, çok üzülüyordum… Ve bunların bir sonucu olarak da vücudum alarmlar veriyordu, artık eskisi kadar dirayet gösteremiyordum uykuya karşı. Ayrıca fazla oturamıyordum bazı malum nedenlerden ötürü. Fazla ayakta da kalamıyordum. Bir süre önce epey dibi gören ben, muhtemelen yine aynı seviyelere doğru dalışa geçmiştim. Umursamıyordum bunları. Kimsenin kimseyi 1 TL’den daha fazla umursamadığı gibi! Ama benim durumum biraz farklıydı. Ben herkesi, belki de haddinden fazla umursuyor, bizzat kendimi ise umursamıyordum!

Saat 03.10…

Önceden kaydı yapılmış bir bant yayını çalınıyordu, karanlığı aydınlatan otobüsün içinde… “Otobüsümüz 30 dakika ihtiyaç molası vermiştir. Lütfen değerli eşyalarınızı yanınıza alınız.” Kitabımı kapatıp, çantamın içine koydum ve üzerime ceketimi de giyip otobüsün arka kapısından çıktım dışarıya. Şarjı bitmişti telefonumun. Tuvalette ihtiyaçlarımı giderip şarj diyaloğunu yineleyeceğim bir görevli arıyordum. Ayrıca : Sitemizi de ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.
O vakit, duvar kenarındaki masalardan birinde oturan bir gencin duvardaki prizde telefonunu şarj ettiğini gördüm. Hemen yandaki masaya oturup şarj etmeye başladım telefonumu ve bir çay istedim. Dünyanın en bayat çayını getirdi garson. Dünyadaki bütün çay işçilerine hakaret gibi bir çaydı bu. 1,5 TL ödedim ben o çaya. Bir iki yudum içtim, o da sırf o çayı toplayan işçilerin emeğine saygı duyduğum için. Biraz da verdiğim paraya acıdım ne yalan söyleyeyim. Ben o parayla bizim mahallenin kahvesinde 3 tane çay içiyorum be vicdansızlar! Nihayetinde gecenin o vaktinde, bir sürü insan vardı o tesiste. Kimisi çorba içerken, kimisi tostunu yiyordu. Şoförler tabldottan aldıkları yemekleri kendilerine ayrılmış özel bir bölümde yiyor ve muhtemelen taptaze çaylarını yudumluyorlardı. Ben telefonun şarjı olurken, çevremdekileri izliyordum her zamanki gibi.

Yanıma oturan aile 3 çay istedi. Biraz önce bana çay getiren orta yaşlı garson şimdi de yan masamdaki aileye getiriyordu bayatlamış çayları. 4,5 TL verdiler üç çay için. Kadın biraz bozulmuştu ücreti duyunca; ama eli mahkum verdiler. Yanlarındaki poşetten çıkardıkları poğaçaları yemeye koyuldular bayat çayla beraber. O vakit para harcamamak adına daha önceden hazırladıkları poğaçanın oradaki diğer tüm yiyeceklerden daha lezzetli olduğunu biliyordum. Aileden uzakta olmanın bir koşuluydu belki de muhtaç olmak, muhtaç yaşıyordum. Eksik ve yarım… Bunu dert etmesem de, buruk geliyor çoğu zaman yaşamak. Bu buruk yüreklerle aşmayı çalıştığımız her şey üzerimize bir bir yıkılıyor ve altta kaldıkça canımız çıkıyor bu süre gelen yalnızlıkta…

Otobüsün hareketine az kaldı ve kalktım masadan. Çay bardağının yarıdan fazlası doluydu. Hemen hemen dolmuştu şarjımın yarısı. Maillerime ve kişisel sosyal hesaplarıma göz attım. Simurg yeni yazısını mail olarak atmıştı. Bu zamana kadar yayınladığı tüm yazıları önce mail olarak bana atar ve fikrimi sorardı. Ben de her zaman aynı tepkiler yarattığı için beğenimi sunardım kendisine. Her zaman etkileyici bir tonda yazıyordu yazılarını. Yine sapasağlam bir yazı göndermişti. İçimin sıkkınlığı gitti. Ve güzel olacak dedim, her şey güzel olacak; dostlarım var! Otobüs hareket etti sonra. Yine sade bir kahve, kitaba devam ve uyuklamaya başlayan bedeni, otobüs koltuğunda uygun bir konuma getirip uyuma -uyuklama- evresi.. Gece karanlığını yarıp geçen, yalnızlığımızı taşıyan otobüsün sessiz hüznüne karıştı nefeslerimiz…

Bir şehrin tozunu, bir diğerine katmaya geldik.

Sırt dönen dosta, aşk olsun demeye geldik.

Bir gün pişman olacaksak, işte şimdi pişman olmaya geldik.

Bizi kedere katan dostum, etme eyleme demeye geldik. 

KorsanKalem

04.00  22.10.2014

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir
Kuşatılmış

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir