Sevgili Damien Rice ‘ın “O” Albümü Hakkında
  1. Anasayfa
  2. Listeler
Trendlerdeki Yazı

Sevgili Damien Rice'ın "O" Albümü Hakkında

"O" benim favori Damien Rice albümüm. İçindeki bütün şarkılarda bulunabilecek farklı güzellikler var.

0

Sevgili Damien Rice ‘ın “O” Albümü Hakkında

Damien Rice dinlemeye başlayalı 7, Damien Rice hakkında yazmayı düşüneli 2 sene oldu. 2 senenin sonunda, bir şeyler yazmazsam kendi payıma eksik kalacağıma karar verdim. Düşüncenin hayata geçtiği, ilk albümdeki şarkılar hakkında yazdığım bu “yazı”nın bir inceleme veya değerlendirme olmadığını belirtmem gerekir. Müzik, puanlarla veya skorlarla değerlendirilemeyecek kadar güzel ve özel.

Albümün geneli hakkında

“O”, “Cheers Darlin” gibi muazzam -ve özel- bir şarkıyı içerdiğinden dolayı benim için Damien Rice’ın en özel albümü. Rice’ın “9” ve “My Favourite Faded Fantasy” albümleri de, diğer çalışmaları da harikulade. Ancak insanın hayatında birisi veya bir şey hep en öndedir. Söz konusu Damien Rice olunca, benim için önce “O” geliyor. Albüm genel olarak çok sakin akıyor. “Delicate” ile biraz sitemkar başlıyor, “Volcano” dinlerken Lisa Hannigan ile tanışıyoruz. “The Blower’s Daughter” bizi “Closer” filmine götürüyor, duygularımız yoğunlaşmışken albüm bizi “Cannonball” ile vuruyor. “Older Chests” ile güzel bir durağanlık yaşıyoruz, “Amie” bizi son bir dakikası ile derinden etkiliyor. “Cheers Darlin'” hepimize “o”nu hatırlatıyor -belki de üzerine kitaplar yazılabilecek anıları-, “Cold Water” bizi Lisa Hannigan ile karşılıyor. “I Remember” bizi Lisa Hannigan’ın ipek gibi sesiyle sararken, Rice’ın sert vokaliyle kışkırtıyor. “Eskimo” bizi sakinleştirip müziğin yaratıcı kısmına götürürken, “Prague” sert tonuyla bizi uyandırıyor. Sonunda, buluşabileceğimiz en güzel seslerden biriyle, tekrar buluşuyoruz. Sevgili Lisa Hannigan, bize “Silent Night” ile dünyanın en güzel hoşçakal şarkısını söylüyor. Özel ve güzel, bir çok mükemmel şarkı…

Delicate

Benim için en özel hali: https://www.youtube.com/watch?v=SrydVlTkU_U
Lost, benim bugüne kadar izlediğim en özel dizidir. “O” albümü benim için ne ise, Damien Rice müzikal açıdan benim için ne ifade ediyorsa, söz konusu diziler olduğunda da Lost, benim için benzeri şeyleri ifade ediyor. Onlarca dizi izledim. Oz, Prison Break, How I Met Your Mother, Band of Brothers, Mentalist, Monk ve daha onlarcası…
İzlediğim her dizide Lost’u aradım.

“So why do you fill my sorrow
With the words you’ve borrowed
From the only place you’ve known
And why do you sing Hallelujah
If it means nothing to you
Why do you sing with me at all?”

Nakaratı öyle vurucu ve öyle sitemkar ki… Rice’ın Hallelujah şarkısını -çoğumuz gibi- fazlasıyla özel bulduğunu biliyorum. Nakaratta da şarkının anlamı ve önemiyle ilgili sitem ettiği bir kısım var. Gerçekten çok değerli, hangimiz bazı şarkıları dinleyenlere, “ne alaka?” demedik ki? Belki de sevgilisini terk eden ve 2 gün sonra başkasıyla birlikte olan erkeğin, sevgilisinden ayrıldığı gece “She’s Gone” dinlemesi durumuna benzer bir durum yaşanmıştır. Hikayeyi bilemiyoruz, ancak verilen mesaj ortada.

Buna benzer kızgınlıklar, özünde aynı sitem… Çoğumuzun yüreğinde var. Ben yazıyorum. Bazıları haykırıyor, bazıları tuvale döküyor, bazıları kağıda öyle mükemmel bir karakalem çalışması yapıyor ki, duyguların yoğunluğu adeta konuşuyor. Çok şanslı bazıları da, hislerini notalarla süslüyor ve böyle mükemmel şarkıları yazıyor.
Ve eğer çok şanslıysak, bazı mükemmel şarkılar bazı mükemmel dizilerle buluşup, iyice hafızamıza kazınıyor.

Volcano

Benim için en özel hali: https://www.youtube.com/watch?v=RmYfSbXglR8 Maalesef Lisa Hannigan burada yok.
Bu, “O” albümünden önce tanıdığımız bir şarkıydı. Rice’ın solo kariyerinden önceki grubu “Bell X1” ile yarattığı bu güzel şarkı, albümün en hareketli şarkısı olabilir. En önemlisi, Damien’ın seyirciyi şova kattığı şarkılardan biri.

“Cheers Darlin'” de şanslı bir kadın, Damien ile oturup şarap içebilir. Volcano söz konusuysa, şansa ihtiyacınız yok. Nakarat sizlere aittir. O özel anda, Damien sizin gitaristiniz olur. Vokal sizindir, böyle özel ve güzel bir an, kaç kere yaşanabilir ki?

Özellikle canlı performanslar esnasında bu şarkı bambaşka bir hale bürünüyor. Birden Damien seyirciye, seyirci de Damien’a katılıyor. O zaten bizden biri, konser çıkışı yakındaki bir parkta oturup onu sevenlerle müzik yapmaya devam ettiğini defalarca gördük. Söz konusu Volcano ise, birden şovun en önemli anına yardım eden insanlardan oluyorsunuz.

The Blower’s Daughter

Benim için en özel hali: https://www.youtube.com/watch?v=odNRpReJwI0 Hak ettiği gibi Lisa Hannigan ile.
“Cheers Darlin'” yokken, bu vardı! Damien Rice ile tanıştığım şarkıdır “The Blower’s Daughter”. Daha sonrasında da “Closer”‘ı izlemiştim ve hayran kalmıştım. Filmin dokusuna o kadar uyuyordu ki bu şarkı…
“I can’t take my eyes off of you” kısmı ne kadar duygusalsa,
“I can’t take my mind off you
I can’t take my mind…
My mind…my mind…
’til i find somebody new” kısmı da o kadar dürüsttür.

Söz konusu aşkken, duygusal olduğumuz kadar dürüstte olmamız gerekir. Bunu başarabiliyor muyuz, kendimize sormamız gerekiyor.

En basitinden, kendimize karşı dürüst olmalıyız. “O” giderse, her şey biter mi? Yoksa bir şekilde, hayat devam mı eder? Bu sorunun yanıtını başkası veremez. Yanıt içimizde. İçten içe biliyoruz, hissediyoruz.

O yüzden, söz konusu aşkken, duygusal olduğumuz kadar dürüstte olmamız gerekir. Bu şarkı, bu dürüstlüğü öyle güzel yansıtıyor ki…

“Did i say that i loathe you?
Did i say that i want to
Leave it all behind?” 
Evet, söyledin. Belki senin dudaklarından çıkmadı bu sözler, ama ben öyle anladım.
İnsan kendi kendisine nasıl yalanlar söylüyor… Bir süre sonra, bu yalanlara inanmaya başlıyoruz. İşler daima daha da karışık hale geliyor. Kendi yalanlarımızda boğulmaya başladığımızda, yüzümüze bu dizeler tokat gibi çarpıyor.

Ne olursa olsun, “’til i find somebody new”.

Cannonball

Benim için en özel hali: https://www.youtube.com/watch?v=WxiDS9J-gD8 Vokalin güzelliğinden bunlar.
Fazlasıyla klişe olacak ama, bana göre tam bir “sonbahar şarkısı”dır bu şarkı. Orijinal stüdyo kaydındaki cajon güzelce ritm tutar, vokal anlayarak dinlerseniz sizi düşündürür, gitarı ise sadece güzeldir. Notalar ve sözler birleşir, sizi uzak diyarlara götürür.

“Stones taught me to fly
Love, it taught me to lie
Life, it taught me to die
So it’s not hard to fall
When you float like a cannonball”

Nakaratıyla kalbe dokunan şarkılardan işte. Cannonball diye bir şarkı yazıldığını duysam, ne yalan söyleyeyim aklıma herhalde Manowar yeni şarkı yazmıştır düşüncesi gelirdi. Bol bol “sword”, “battle”, “die”, “brother” içeren, “Cannonball” isimli bir şarkı, hayal etmesi çok zor değil. Grubun temasına ve ruhuna da uygun.

Ama işte söz konusu Damien Rice olunca, beklemediğiniz şeyler ortaya çıkıyor. Cannonball, sizi bambaşka yerlere götürüyor.

Older Chests

Benim için en özel hali: https://www.youtube.com/watch?v=_ogVor9uZoo Sevgili Lisa Hannigan ile.
Damien’ın en hakkı yenilen şarkılarından biri olabilir. Büyük ihtimalle kimse, “Of Older Chests geldi, şu şarkıyı atlayayım” demiyordur, ama bugüne kadar kimsenin de “Haydi bir Older Chests açalım” dediğini duymadım. Ben garip biriyimdir, en sevdiğim Pink Floyd şarkısı Southampton Dock’tır mesela. Southampton Dock kimin şarkısı diye sorsanız, çok az kişi bilir belki de. “Wish You Were Here Pink Floydcusu” tiplere alıştık, Ramones tişörtü ile gezip Ramones’u mutfak robotu markası zannedenlere de ufak ufak alışıyoruz. Ancak alışamadığım şeylerden biri, bu şarkının biraz hakkının yenmesi.

Oysa ki huzurlu ve güzel bir parça Older Chests. Gece vakti gayet güzel gider. Zihni yormaz, su gibi akar. Damien’ın en “ünlü” şarkılarından olmadığı kesin, ancak sözlerine dikkat ederek dinlendiğinde, herkesin kendisinden bir şeyler bulabileceğine inandığım bir şarkı.

“Like time, there’s always time
On my mind
So pass me by, I’ll be fine
Just give me time”

Benim kendimden bir şeyler bulduğum kısım, tam da burası. Bunun ne olduğu ise, bambaşka bir yazının, dolayısıyla bambaşka bir serüvenin konusu.

Amie

Benim için en özel hali: https://www.youtube.com/watch?v=iwFvRWiXNc4 O Son Bira! İyi ki varsınız.
O Son Bira vakti zamanında Amie çaldığında, bir şişe daha kırmızı şarap istemiştim. En sevdiğim sanatçının, çok sevdiğim bir şarkısı, en sevdiğim barda, O Son Bira tarafından söyleniyor. Yani, insan böyle güzel şeylerle çok fazla karşılaşamaz. Ben şanslıyım, O Son Bira kulaklarımızın pasını “I Remember” ile de sildi. Daha çok Damien Rice söyleyeceğiniz günler de gelecek umarım. Bir gün umarım doğum günüm ile sahneye çıkacağınız gün çakışacak, ve alkışlarla birlikte Cheers Darlin’ çalacaksınız.

Amie, son 1 dakikasıyla beni vuran, paramparça eden bir şarkı. O son 1 dakika, aniden kesilir. Üzerine çok düşündüm, neden aniden kesiliyor diye. Sonra fark ettim ki, “en güzel şeyler” çoğu zaman aniden kesilmiyor mu? Aniden biten arkadaşlıklar, aniden biten ilişkiler, aniden biten çikolatalar… Güzel şeylerin aniden bitmek gibi berbat bir huyu var. Huylu huyundan vazgeçmiyor, güzel şeyler çoğu zaman aniden bitiyor.

Kaç kere uğurlamadık mı sevdiklerimizi aniden? Neden sorusunu soramadan kaç güzel insanı aniden kaybettik?
Dolayısıyla, Amie’nin de o güzel sonunun aniden kesilmesine fazla şaşırmamak lazım.

“Güzel şeyler, genellikle aniden biter.”

Cheers Darlin’

Benim için en özel hali: Kadehi şarap şişesine vurarak söylediğim anlar.
Geldik adeta “Ramones tişörtü”, “Sex Pistols çantası”, “Wish You Were Here” muamelesi gören Damien Rice şarkısına. Bu kadar özel, güzel bir şarkı, haliyle çok popüler oluyor. Absürt durumlar da olmuyor değil. Her ilişkisini aşk olarak niteleyen insanların da Cheers Darlin’ dediğini görebiliyoruz. Ben hep dürüstlükten yana olmuşumdur. Her ilişkide aşk yaşayamazsınız, aşk bu kadar kolay bulunabilecek bir şey değildir. Her ilişkinizde farklı şeyler paylaşırsınız. Bazen sadece “takılmak” istersiniz. İşin kötüsü, günün sonunda kötü siz olursunuz. Oysa ki her ilişkinizde aşıkmış “rolü” yapmak, sizi “iyi insan” yapardı. Üzücü bir durum tabi, ancak çark böyle dönüyor.

Bu şarkıyı “O” kişiyle paylaştığınızda, işler gayet güzel gidiyor demektir. Bu şarkıyı paylaştığınız an, ileride anlatabileceğiniz güzel bir hikayeye dönüşecektir. Bu şarkı insanlara önerilir, ancak paylaşmak, daha başka bir mesele bana kalırsa. Bir gün bir bir bar taburesinde veya evinizin balkonunda içkinizi yudumlarken bu şarkı çalarsa, o şarkının çalmasının nedeni sizseniz, ve birden ilginç bir hikayeye giriş yaparsanız, bu şarkıyı karşınızdaki insanla paylaşıyorsunuz demektir.

Benim favorim, gözlerine bakıp kadehi şişeye vurarak bu şarkıyı söylemektir. Bu olayı yakın bir arkadaşımla her oturduğumuzda yaparız, ama bu başka bir mesele. Kendisiyle ne zaman otursak, gece birer şişe şarap ve Damien Rice ile bitiyor. Seviyoruz, sevdiklerimiz çektiriyor. “Yap et, sonra n’aptım darlin’!” 

Sevgili Damien Rice’ın yarattığı en güzel şey olabilir bu şarkı. Kadehi bardağa vurarak, bu kadar güzel bir altyapı hazırlamak… Bu basitliği böyle bir güzelliğe dönüştürmek herkesin harcı olamaz. Hepimizde anısı var, hepimiz için özel ve güzel.

Cold Water

Benim için en özel hali: https://www.youtube.com/watch?v=s6rV2dwV4kk Sevgili Lisa Hannigan ile.
Albümün belki de en sakin şarkılarından. Bir parça Older Chests kokuyor. Yine “hak ettiğini alamadığını” düşündüğüm bir Damien Rice şarkısı.
Bir şeylerin öne çıkması, bir şeylerin geride kalması demek. Öne çıkan şarkılar, büyük ihtimalle Cold Water’ın geride kalmasına neden oldu. Ancak bu durum sıkı takipçiler için pek geçerli değil. Gece dinlenebilecek, sabaha karşı dinlenebilecek, çay içerken dinlenebilecek harika bir şarkı.
Çok fazla söz içermemesine rağmen, basit bir şekilde sonda vurur Cold Water.

“Lord, can you hear me now?
Or am I lost?”

Cevabı alınamayacak, muhattabının varlığından dahi emin olamayacağınız o soru…
Emin olamasanız da, bazen sorarsınız. Dua edersiniz. “İnanırsınız”.
Kaybolmak, büyük mesele.
Unutulmak, yok olmak, kaybolmak… Kendi adıma konuşuyorum, ürkütücü meseleler.
Yalnız olmadığını bilmek güzel.

I Remember

Benim için en özel hali: https://www.youtube.com/watch?v=J74gTgea5-I “I know something you don’t know.”
Bu şarkı benim için, bariz ortada olduğu üzere, iki kısma ayrılıyor.

İlk kısım, Lisa Hannigan’ın ipek gibi sesiyle başlıyor. Gitar gayet sakin, vokal de öyle. Hikayeye o kadar güzel, o kadar pamuksu bir giriş yapılıyor ki…

“I remember it well
There was wet in your hair
I was stood in stare
And time stopped movin'”

Lisa sürekli şarkı söylese, sürekli onu dinleyecek bir çok insan vardır. Ben de o insanlardan biriyim. Özellikle I Remember’ın giriş kısmı, yaptığı en güzel işlerden biri olsa gerek.
Zaman… Zamanın durması… Buna neden olan insan, ancak bu kadar pamuksu şekilde aktarılabilirdi.

İkinci kısım, Damien’ın gergin başlayıp sert devam eden vokali ve gitarıyla ilerliyor. Şarkının iki kısmı, adeta apayrı şarkılar. İşte bu iki ayrı kısmı bir şarkıda “eritebilmek”, sanatçının büyük başarısıdır.

“Come all you reborn
Blow off my horn
I’m driving real hard
This is love, this is porn”

Olayı zamanın duruşundan buraya getirebilmek, bunu yaparken birden gergin ve sert müzik yapmaya başlamak… İşte bu yüzden Damien Rice büyük bir sanatçı bana kalırsa. Daima beklenmedik şeyler yapabiliyor.

Lisa’nın ipek gibi sesiyle başlayan şarkı, Damien’ın gergin ve sert müziğiyle sona eriyor. Ve bu karşıtlık, bu zıtlık, her şey tek bir şarkıda olup bitiyor. Kendini sevdiriyor ve dinletiyor.

Eskimo

Benim için en özel hali: https://www.youtube.com/watch?v=HXv4CKwI7SU Sevgili Lisa Hannigan ile.
Bu şarkının stüdyo kaydındaki müzikal detaylara bayılsam da, Damien’ın daima Lisa ile daha “yoğun” şeyler ürettiğine inanmışımdır. Ortada Lisa yokken bile, söz konusu Lisa ise, Damien mutlaka en iyisini yapar.

Buna verilebilecek en güzel örnek de “The Greatest Bastard” isimli Damien Rice şarkısı olabilir. Lisa ile bağlarını koparalı yıllar olsa da, bir şarkının her kelimesi, her noktası, her virgülü Lisa hakkında olacaksa, o şarkı mükemmel olacaktır.

Ortada Lisa veya Lisa ile ilgili bir şeyler varsa, Damien tarafından üretilen şey daima kaliteli oluyor. Lisa’nın Eskimo’nun bu versiyonuna yaptığı katkı, tartışılmaz. Gece dinlemeye daha müsait olan bu versiyon, Damien’ın yaratıcılığı ve Lisa’nin dokunuşlarıyla muazzam bir tat haline geliyor.

Ve evet, yine bir parça Older Chests kokuyor. Biraz geride kalmış, dikkatlerden kaçmış.

Prague

Benim için en özel hali: https://www.youtube.com/watch?v=lngAx_7rTJ4 Seyirciyle samimiyetin güzelliği.
En sevdiğim şehirlerden biri olan Prag’ın adını taşıyan bu şarkı, albümün en “sert” şarkılarından olabilir. Kişisel olarak dinlemekten büyük keyif aldığım şarkı, bana enstrümantal olarak nedense “Woman Like a Man” isimli Damien Rice şarkısını hatırlatıyor.

Albüm versiyonundaki “sertlik”, şarkıyı albümün özel şarkılarından biri haline getiriyor. Çünkü I Remember’ın 2. kısmı sayılmazsa, albümün tek “sert” şarkısı Prague.

Pek fazla bilinen bir şarkı olmadığı ortada, ancak bir “Older Chests” değil. Sert bir şarkı olması, zaten onu farklı konuma sokuyor.

Ne kadar “sert” olursa olsun, Cheers Darlin’e giriş yapmadan önce dinlenebilecek bir şarkı olduğuna inanıyorum. Duygular iyice birikmeli, iyice yoğunlaşmalı. Kendi adıma konuşuyorum, Prague bu işi çok güzel yapıyor.

Silent Night

Sevgili Lisa Hannigan’ın ipek gibi sesini kısa da olsa dinleyebildiğimiz, mükemmel bir “son şarkı”.
Albümü bundan güzel kapatabilecek bir şarkı düşünemiyorum. Hakkında fazla yazacak bir şeyim yok, bu şarkıyı hissetmek, dikkatle dinlemek gerek.

Lisa’nın sesi her zamanki gibi ipeksi. Her zamanki gibi güzel. Ancak Silent Night’ın sözleri biraz değiştirilince, muazzam bir Lisa Hannigan eserine dönüşüyormuş. Şaşırtıcı, ancak muazzam.

Özetle…

Özetle, “O” benim favori Damien Rice albümüm. İçindeki bütün şarkılarda bulunabilecek farklı güzellikler var. Her şarkısı keşfetmeye değer bir albüm ve her şarkısı uzun yıllar dinleyenle beraber olacaktır.

 

Yazarın (antropolog) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Sevgili Damien Rice’ın “O” Albümü Hakkında

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir