Kimlik
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Kimlik

0

Kimlik

Bugüne dek buralara hiç yolum düşmemişti. Yatacak yer bulamadığım günlerde bile. Öyle ki bu yerin üzerine dahi düşünmemiştim önceleri. Hiç aklımın kıyısından geçmeyen bu yer şimdi benim yuvam olmuştu. İnsan buraya düşecek kadar ne yaşayabilirdi? Bu nasıl bir çaresiz haldi ki insanı buralara kadar düşürmüş; öylesine yalnız, umutsuz ve kimsesiz bırakmıştı? Bu soruların kendime yönelttiğim kısımlarını biliyordum elbette ama onca insanı kimse mi arayıp sormamıştı? İnsan nasıl hayatta bu kadar yalnız kalabilmişti? Kitaplarda anlatılan ‘sosyal varlık insan’ ile buraya düşen insan arasındaki ayrım neydi? Nerede kopmuştu bu bağlantı? Benim hikâyemdeki bağlantı esirgeme kurumundan ayrıldıktan sonra kopmuştu. Hatırladınız değil mi beni? Nedim ben, başarısız distopyanın başarılı karakteri.

Banklarda, paspaslarda sürüp giden küçük hayatım sihirli bir değnek ile bozuluverdi. Standart bir günümde öylece otururken bir adam dikildi tepeme. Sorgulayan ama hiç de merak etmeyen gözlerimle baktım ona. “Merhaba, ben Ali” dedi. Ne istiyorsun bakışı attım ona, o da anlamış olacak ki hemen döküldü sözleri ağzından: “Adın Nedim değil mi? Her gün görüyorum seni işe gidip gelirken. Çok zaman sormak istedim hikâyeni ama üşendim de açıkçası. Bunca koşturmanın içinde insan vakit bulamıyor böyle şeylere.” Böyle şeyler? Benim sokaklarda sürünmem başka birinin ‘böyle şeyler’iydi işte. Sokağın dekoratif bir figürüydüm bazıları için. Demek ki ondan sürekli fotoğrafım çekiliyordu, kimilerine çok sanatsal ve estetik geliyordum. Benim de yaşama gelme sebebim buydu demek kim bilir?

Devam etti Ali: “Şimdi biraz boş vaktim vardı toplantı sonrası, camdan dışarı bakınca gördüm seni. Gelip iki kelam edelim dedim. İki de kahve aldım. Nasıl içersin bilemedim gerçi, latte aldım. Herkes sever latteyi, sen de seversin değil mi?” Severim tabii, sabahları latte içmeden açamam gözümü, hele bir de karamelli olursa güne ayrı bir pozitiflikle başlarım…

Aldım kahveyi, içtim birkaç yudum, güzeldi sağ olsun. Düşünmesi yeter ne yapalım? “Gerçekten merak ediyorum hikâyeni. İnsanın başına ne gelir ya da hangi kafayla bu hayatı seçer inan tahayyül edemiyorum Nedim.” Vallahi hayat buralara getirdi beni. He illa seçenek diyorsan, esirgeme kurumunda kalmakla sokakta yatmak arasındaki tercihimden bahsedebilirim belki sana. Cinayet işlemeden önce birine silahla mı ölmek istersin boğularak mı demek gibi bir seçenekti bu benim için. Villada yaşamak ister misin diye bir seçenek sunulsa herhalde bunu tercih ederdim diye düşünüyorum. “Bazen diyorum ki keşke senin yerinde olsam. Her gün bu koşturmacanın içinde yitip gitmeden vursam kendimi sokaklara. Öyle imreniyorum ki bu umursamazlığa. Senin hayatın benimkinden bin kat daha iyi, samimi söylüyorum bak.” Bir kahkaha koyverdim. Uzun zamandır böyle gülmemiştim, samimi söylüyorum bak.

“Neyse senin pek konuşasın yok anlaşılan, kalkayım ben.” dedi Ali. Başımla onayladım. Hâlbuki epey de konuşmuştum. Duymak isteyen duyardı bence söylediklerimi, görmek isteyen de görürdü halimi, tavrımı. Geleceğimden daha parlak rengi olan arabasına binip gitti. Ali çok taşşaklı bi abimizdi anlaşılan.

Bana hiç kimse olduğumu hissettiren bu konuşmanın ardından kalktım yürüdüm biraz. Elimde latteyle tabi. Bir daha nerden bulacam latteyi… Bulmuşken içmek lazım böyle şeyleri… Sorguladım, düşündüm, taşındım. Kimdim ben, nereye kadar sürecekti böyle, ne yapıyordum sahiden hiçbir fikrim yoktu. Yorgunluk çöktü omuzlarıma. Dedim ki en iyisi kalabalığa bırakayım kendimi. Rotamı İstanbul’un en kalabalık yerine çevirdim, İstiklal’e. Demirören’in terası idealdi bunun için. Çıktım, bıraktım kendimi boşluğa. Ortalama 5 saniyede bitmişti. Etrafım hiç olmadığı kadar kalabalıktı. Ne kadar vakit geçti bilmiyorum. Sesler duyuyorum ama hareket edemiyorum. Telsiz sesleri geliyor, ardından tok bir ses: “Kimlik çıkmadı üzerinden, kimsesizler mezarlığına gömülecek.”

Yazarın (Zeynep Çelebi) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz. (Kimlik öyküsü)

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir
Deliler Tepesi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir