1. Anasayfa
  2. Öykü

Deliler Tepesi

Yazan: Zeynep K.


0

Deliler Tepesi

Yalın ayakları, çizgili pijamasıyla ardından sürüklediği gölgesinden başka kimsesi olmayan bir adamdı İvan. Elinde sımsıkı tuttuğu yastığıyla iğde ağaçlarının sıraya dizildiği ıssız bahçeden geçerken kim bilir ne olarak gördüğü ağaçların sallanan yapraklarına selam durup, öne sarkık duran boynunu biraz daha eğerek, kendi duyacağı bir sesle; “Niçin hâlâ uyumadınız! Sessiz olmalıyız eğer yakalanırsak bir daha göremeyiz gökyüzünde güneşi, hişşşşt hadi uyuyun artık, hadi” diyerek sol elini başıyla sallayarak yolunu merdivenlere doğru çevirmişti ki ani bir kararla yolculuğuna son verip merdivenin dördüncü basamağında ellerini yanağının altında birleştirerek uykuya daldı.

“Sana da öyle oluyor mu? Kendini bir romanın içinde hapsolmuş gibi hissedip çıkış bandını aradığın olmuyor mu hiç?” Elindeki fincanı ona doğrulturken yüzünü buruşturdu. “Hiç mi olmuyor? İyi düşün bak ben beklerim güneş utancından batıp arsızca yeniden yüzünü gösterene kadar beklerim. Ama o kadarcık. Beklerim dedimse beni çok da ciddiye alma”. Sonra aklına birden bir şey gelmiş gibi yaparak, fincanı ona vermekten vazgeçti. “Hımm demek gitmen gerekiyor. Hep böyle söylerler. Yetişecek işleri, kazanacak paraları vardır ama birazcık da olsa sana verecek ilgileri yoktur. Yok, canım ne üzüleceğim. Benim kalbim mi var? Taşım ben zaten M.Ö. bilmem kaç yılında Sapanca Gölü’nün dibine battım. Sular çekilince arada bir dünya yüzüne çıkarım. İşte şimdi olduğu gibi… Üzerime oturabilirsin hiç sorun değil? Canım acımaz taşım ya ben! Taşların canı yoktur. Bir keresinde ayakkabısının altı delik, cebi yırtık haylazın biri sahilde sektirerek attı beni uzaklara suyun dibini boyladım tabi. Boğulacağım sandım. Aldı mı beni bir korku. Meğer biz boğulmazmışız. Çok güldüm buna, e haliyle eşrafa da rezil olduk tabi”. Karşısındakini arkasına alır gibi yaparak kollarını yana açıp seslendi bu kez. “Gidemezsin azizim, bırakmazlar. Kapı önü muhabbeti gibisi yoktur. Korkma söylemem bir taşla konuştuğunu sonra benim gibi sanarlar seni. Sahi ben taş olmadan önce neydim acaba? Sen de düşünüyor musun arada böyle şeyler? Daha önce de bir hayatın oldu mu mesela? Acaba insan olabildin mi, insan doğulur mu, olunur mu? Gibi şeyler düşündün mü? Hiç mi düşünmedin?”

Umduğunu bulamadığını belli edercesine başını önüne eğip dişlerini sıkarak seslendi. Hemşire! “Gidelim bugünkü ziyaretçim pek konuşmak istemiyor. Ona bir taş olduğumu söyledim. Kendinin bir su yosunu olduğundan haberi yok”. Keskin bir kahkaha attı. Ardından sol elini başıyla sallayarak uzun koridorda yürümeye başladı. Arada bir duraklayıp koridor boyunca açık bulduğu her kapıya gözlerini dikerek aynı hayal kırıklığının gölgesinde ranzasının üstündeki yerini aldı. Akşama doğru odasına gelen yemeğini yemedi. Grevdeydi kendince. Tepsisini yatağın üst katına çıkardı. Az kalsın boşluğa basıp düşeceğini sanıp içinde salınan korkuyla öylece bir eli ranzada bekledi. Nefesinin çıkardığı tiz solumalar onu daha da korkutuyordu. Dehşet bir olaya tanık olmuşçasına açılan gözlerindeki parıltıda o saniye kararı değişiverdi. Bir sıçrayışta yukarı çıktı. “Neredesiniz siz, ben hep sizi beklemek zorunda mıyım? Bir tepeye çıkmak ne kadar zor olabilir ki, üstelik sizin için…”

-İvaaaan, İvan hadi uyan yine merdivende uyumuşsun. Kiminle konuşuyorsun hiç anlamıyorum. Kalk üşüdün kalk. Bırak artık şu taşları okşamayı. Tepesinde kızaran yüz hatlarıyla dikilen kadına tek gözüyle bakıp. “Yanılıyorsunuz bayan tırabzan ben merdivenin ortasındaki taşım, üzerime basıp geçsinler diye yapıldım çekinmeyin otuz altı numara bir giriş yapabilirsiniz haydi buyurun”…

Devam edecek…

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Deliler Tepesi

İlginizi Çekebilir
Öykü: Muhatap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir