Bir Kurabiye Hakkı
  1. Anasayfa
  2. Deneme
Trendlerdeki Yazı

Bir Kurabiye Hakkı

"Hepimiz karanlık dipsiz birer kuyuyken kime atabiliriz günah yaralarını? Hepimizin özü karanlık, hangimizin bir kurabiye hakkı var?"

0

Bir Kurabiye Hakkı

Bir kurabiyenin mutlu ettiği yetişkinim ben. Bol çikolatalı bir kurabiye. Çocukken bize uyu dediklerinde yatağın içinde uyumak için çaba sarf ederken odaya giren ebeveynin “daha uyumadın mı?” demesinin verdiği o yaramaz gülümsemenin verdiği mutluluğu verir bol çikolatalı kurabiye bana.

Çocukluğumda en sevdiğim program (çizgi filmlerden sonra) Huysuz Virjin’in programıydı fakat hep geç saatte olduğu için benim uyumam gerekirdi ama ben gizli gizli salona gider asla fark edilmeyen o tekli koltuğun arkasından izlerdim yakalanana dek. << Onu izlemek değildi yakalanmaya sebep olan. O saatte uyuyor olmalıydım, suçum buydu. Hiç bir zaman onu izlemek suç olmamıştı çocukluğumda. >> O koltuğun arkasına geçene kadar hissettiğim heyecan ve yerime yerleşince Huysuz’u izleme keyfimin yeri ayrı, aile büyüklerine yakalanma anı ayrı bir his.

Şimdilerde bu kurabiye ile, bozmamam gereken diyeti bozma ve sonrasında o kurabiyeden yoksun olma halinin inanılmaz doyuma dönüşmesi ile gelen mutluluğu aynı kefeye koyuyorum.

Derinden gelen bir his. Herkeste farklı olan derin hisler… (Bu arada aile büyükleri bu açığı fark edince koltuğun yerini değiştirdiler. Önlem olarak etkili oldu, neyse ki koltuğu komple yok etmediler. Bugünlerde olsa koltuğu tamamen yok ederlerdi galiba!)

Derinlerde olan hisler. Yok etmeye çalıştığımız, görmezden geldiğimiz… Fakat günün birinde tüm o hislerin adeta ruhumuza savaş açtığı bir zaman geliyor, kaçamıyoruz, izin vermiyorlar. Nihayetinde onlarla savaşamıyoruz, bizi kuşatıyorlar ve tek tek hepsiyle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Dış dünyaya karşı yarattığımız kalkanları onlar için kuramamış olduğumuzun yenilgisiyle yüzleşiyoruz. Ya onlarla barışacağız ya da onların bizi alt etmesine göz yumacağız. Kurabiyeler bile bizi kurtaramayacak.

Her günümüz bir sonraki günün geçmişi ve bu geçmişleri gelecek günün kaygısıyla o kadar çabuk atıyoruz ki, attığımız yerde biriktiklerini fark edemiyoruz. Yakın geçmişler yani “dünler” kim bilir kaç zaman sonra düşecek peşimize? Her ufak ayaklanmayı bir şekilde bastırıyoruz. Adına “bugün kendimi iyi hissetmiyorum” diyoruz. Çareler arıyoruz. Kalabalık görüşmeler, etkinlikler, bize kendimizi iyi hissettirdiğini düşündüğümüz eylemler bizi bir yere kadar idare ediyor. Bazen haftalar, bazen günler, bazen de saatler. En acısı saatler kadar idare etmeleri. Bize iyi gelen şeyleri yaptıktan sonra aciz bir idare etme ritüeli sonrası kendimizle baş başa kaldığımız o saatler… Derinler ayaklanıyor!

Bir şarkı açıyorum, kulaklığımı takıyorum, sesi en yüksek seviyeye getiriyorum. Kafamın içinde yankılanan derin sesleri duymamalıyım. Ben çikolatalı kurabiye ile mutlu bir yetişkinim. Yetişkin? Kime göre? İçimdeki yaralı çocuğu büyütemedikçe toplumsal algılardaki yeterliliklerimi yerine getirdiğim için mi? İçimdeki yaralı çocuğu iyileştirmem nasıl mümkün? Hangi teknoloji ona yapılanları unutturacak? Derinlerde saklanan ne varsa hepsini avazım çıktığı kadar bağırarak dökmek istiyorum. Kulağımda yüksek sesle çalan bu şarkı derinleri sığlaştırmaya yetse keşke. Çocukluğumdan bugünlere yaşamış olduklarım, şahit olduklarım…

İnsanlar kötü ve iyi olmak üzere ikiye ayrılır. Bu zamanlarda kötülere hatta kötülerin de kendi içinde çok kötüler, çok çok kötüler ve de akıl almaz kötüler olarak ayrıldıklarına şahit oluyoruz.  Onlar da geçmişin çocuklarıyken şimdilerin akıl almaz kötüleri oldular… Geçmişin çocuklarının şimdinin çocuklarına yaptıkları eziyetler o çocukların derininde yer alıyorlar ve yetişkinliklerinde neye sebep olacaklar? Savaşlar? Yokluklar, yoksunluklar? Göz göre edilen eziyetler? Ya da onlara yapılanların yarattığı izleri çizecekler yeniden…

İyi olanlar kimler? Kötününki kadar net bir cevabı olmaması ve de çoğu zaman yanlış cevap olması…

Hangimizin derinleri daha karanlık? Bir kurabiye beni mutlu edebilir fakat belki de başka birini kötü bir insana dönüştürür ya da kötü anlarını hatırlatır. Fırındaki yeni ekmek kokusu bana yalnız geçen çocukluğumu hatırlattığı sırada kimilerine mutlu anılar hatırlattığı gibi…

Dipsiz bir kuyunun gittikçe kararan derinleri gibiyiz hepimiz. Dipte ne var bir biz biliriz. Kimi suçlayacağız bu derinler için? Hepimiz karanlık dipsiz birer kuyuyken kime atabiliriz günah yaralarını?

Hepimizin özü karanlık, hangimizin bir kurabiye hakkı var?

“Bugünlerde ruhumda korkunç bir ur var…”

Bir Kurabiye Hakkı

Yazarın (Venüsyalı Biri) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Bir Kurabiye Hakkı

Bence sadece yaşamalıyız ama nasıl? Yaşamaktan başka gaye değil de nasıl yaşamak lazım diye çok sorum var ölmeden bir kaçına cevap bulmak dileğiyle günleri geçiriyorum.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
Gidemeyen Olmak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir