Yağmur Düşkünü
  1. Anasayfa
  2. Deneme
Trendlerdeki Yazı

Yağmur Düşkünü

"Herkes bir pay alma peşinde bu kurbanlık kuzudan. Ama kuzu bu! Küçücük bir yavru… Henüz annesine anlatamamış düşlerini…"

0

Yağmur Düşkünü

Penceremden dışarıyı seyrediyorum. Yağmurun içimde uyandırdığı his, insanlardan çok uzakta bir yerlerde dolaşıyor… Islak kaldırımlarda hızla ilerleyen insanları düşünmüyorum. Yağmurun kural tanımaz tavrı, trafiğin akışını da engelliyor. Şoförler yağmurla yarışırcasına sabırsız. Ama yağmur her şeyin galibi… İnsan diyordum, anlaşılmaz olmayı seçtiklerinden beri insanı anlamaktan çok uzaktayım. Pencereden dışarıya akıp giden bir yolun içinde usul usul ilerliyorum. Bilmediğim sokaklarda kaybolmak çocukluğumdan bu yana en sevdiğim oyun olmuştur. Ebeleyen ben, sobeleyen yine ben…

Yolunda gitmeyen bir şeyler var. Sessiz cümlelerle ifade etmeye çalışıyorum. Ama bir şekilde haykırışa dönüşüyor. Bir şeylerin anlamının olmaması, anlamının olmasından daha mantıklı geliyor. Bir yağmur gibi ansızın bastırıp kesilen, birçok şey için değerli ama birçok şey için de bir anlam ifade etmeyen… Uzun uzadıya tartışmak istemiyorum, sanki bir sığınakta kalan savaş esiri gibiyim. Gerekli olmadıkça konuşmayan, gizlenmiş… Ama korku değil bu. Korkmak bir şeylerin kaybedileceği için telaşa kapılan bir sahipliğin takındığı tavır gibi geliyor. Oysa her şeyin kaybedildiği bir yerde, korkunun esiri olmanın pek de anlamı kalmıyor bana göre. İnsan ıslanmaktan neden kaçınır?

Aynı dili konuşanların, aynı sohbetlerde buluşamamasındaki hüzünle seyrediyorum yağmuru. Oturup düşler kurmayı bırakan, mezar sevici, tapu düşkünü, mirasyedi, rant coşkunu bir tarih yaratılıyor! Herkes bir pay alma peşinde bu kurbanlık kuzudan. Ama kuzu bu! Küçücük bir yavru… Henüz annesine anlatamamış düşlerini… Bir kaburga da sana düşer mi afiyetle? Ya da kaç kelle bir insan eder bu karanlıkta?

Bilmiş bilmiş konuşup canımı sıkan onca boğazı gırtlaklamak istiyorum. Hayatın anlamsızlığında anlamını bulmuş keşişler gibi ahkâm kesmekteler… İçine düştükleri dünyanın umurunda bile değil hiçbiri. Hepsi geçecek… Her şeyi kabullenen bu güruh, unutulacak olmayı kabullenemiyor. İşte bu yüzden çok konuşuyor herkes. Ya tutarsa? Altta kalanın canının çıktığı bu kaosta, herkesin derdi en tepede olmak… Canı çıkmış bu dünyada hangi zaferin sarhoşluğu bu? Kaç madalyon tatmin edecek ahlaksız ruhlarını? Madalyonun öteki yüzüne bakmayı kaç çocuk akıl edecek? Kaçı sağ çıkacak bu yüzleşmeden?

Bak bu yağmur uzadı, tadı kaçacak insancıkların… Bak bu kış zorlu geçecek. Kıyacaklar günlerimize… Kırmızı ışıklara takılan zamanımız, bilmem hangi yıkımda akıllanacak? Biliyorum birileri yine bir çılgınlık anında yeni cinnetler yaratacak. Anlamsız kalacak yağmurlar. Okullarda okutulacak bu yıllar. Bu çağı yıkan o olayı anlatırken öğretmenler, yüzlerde hafif bir tebessüm belirecek. Ama anlamsızlaşacak sonra gülüşler. Çünkü yeni çağ da tatmin etmeyecek insanları. Hiçbir seçeneğin olmadığı bir oyun gibi bu, her şekilde kaybeden tarafta kalıyorsun. Kazanmak belki umurunda bile değil ama hissetmek de istiyorsun. Arka sokaklarında yürüdüğün büyük şehirlerin meydanlarında hiç dans edememiş olmak içini acıtıyor. Sınırları senin varoluşundan çok önce çizilmiş bu ayrılığı hiç istememişsin. Ama ayırmışlar seni. Bir kuzunun annesinden ayrıldığı gibi sen de özgürlüğünden koparılmışsın. Yalnızsın… Ve seni de parçalamak için sırada bekliyor bu zır cahil toplum… Etini, ağacın kökünü kopardıkları gibi koparmak istiyorlar. Direnişin boşa… Çünkü sen de koparmışsın başkasının kökünü. Kemirmişsin acımasızca. Sıra sana geldi diye tedirginsin sadece. Yaptıkların aklına bile gelmiyor. Üstelik yağmur da yağıyor bir yandan. Ki sen sevmezsin hiç ıslanmayı…

Yağmur Düşkünü

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Yağmur Düşkünü

İlginizi Çekebilir
Kaç Bir Kelime

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir