Yalağuz Kalmış Bir Adam
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Yalağuz Kalmış Bir Adam

0

Yalağuz Kalmış Bir Adam

İğneden ipliğe işte Bektaş, yapayalağuzdu…

Turgut UYAR

Her ayın kendine özel karakteristik özellikleri vardı. Mart hariç. Onun durumu çoklu kişilik bozukluğuyla tarif edilebilirdi ancak. Hava bir saat içinde yazdan kışa dönebilirdi çünkü. İşte böyle tutarsız bir mart günüydü. Gökyüzü tertemizdi. Ama soğuk, insanın vücuduna seri bıçak darbeleri vuruyordu. Tüm bu soğuğun yakıcılığında ellerinde çiçeklerle bir adam göründü. Üzerinde takım elbisesi, başında bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda saçı, yüzünde hüzün ve sevinç arasında kalmış bir ifadesi vardı. Dudakları somurtmakla gülümsemek arasında titriyordu. Ağır adımlarla kapıdan girdi ve kadının karşısına oturdu. Elindeki çiçekleri önüne bıraktı.

Burası fazla sessiz ve soğuktu. Adamın bacakları, bu soğuğa karşı tepkisiz kalamıyor ve titriyordu. Ama bu durumdan rahatsız gibi de görünmüyordu. “Merhaba.” dedi gülümseyerek. Kadından en ufak bir tepki dahi gelmedi. Bir süre sessizlik oldu. Adam daha fazla dayanamadı: “Biliyorum, bana kızgınsın. Sen gideli tam bir yıl oldu ve seni görmeye ilk defa geliyorum.” yutkundu ve devam etti; “Ama biraz da benim tarafımdan bak. On beş yıllık hayat arkadaşımdın ve bir anda çıktın hayatımdan. Daha yeni yeni toparlıyorum kendimi.” dedi. Kadın hâlâ tepkisizdi. “Eminim beni tanımakta zorlanmışsındır. Hatta gözlerime bakmadan beni tanıman çok zor. Hani şu kucağında okşadığın saçlarım vardı. Geriye bunlar kaldı.” dedi kafasında kalmış bir kaç tel saçı göstererek. “Biraz da yaşlandım sanki. Bunu da sağ olsun mahalledeki çocuklar fark ettirdi. Bir yıl içinde beni abilikten amcalığa terfi ettirdiler. Artık ne kadar terfi denilebilirse…”

Kadının tepkisizliğine rağmen adam anlatmakta kararlıydı: “Hatırlıyor musun?” dedi. “Hani saatlerce dalardım gözlerinin içine. İşte o zamanlarda ilham perisiyle tanıştım ben. Onun bana fısıldadıklarıyla şu senin çok sevdiğin şiirleri yazdım. Ama sen gittiğinden beri ilham perisini göremez oldum. Hatta elime kalem bile alamaz oldum. Çok denedim. Ama anladım ki insan yalnızken hiçbir şey yapmamayı tercih ediyormuş. İşte ben de yalnızdım. Turgut Uyar dizelerindeki Bektaş kadar yalağuzdum, yapayalağuzdum.”

Adamın gözleri yaşardı biraz ve devam etti: “Gittiğin günü hatırlıyorum. Bütün mahalle gelmişti seni uğurlamaya. En önde de ben vardım. Gidiyordun ve seni durdurmak için elimden hiçbir şey gelmiyordu. Belki son kez ardına bakarsın diye düşündüm, onu da yapmadın. Öylece gittin. O günden sonra birkaç ayım pencere kenarında beklemekle geçti. Bulutsuz bir havada yağmuru bekleyen bir çiftçi çocuğu gibi bekledim seni. Umutlu ama boş bir bekleyişle. Bekleyişimin boş olduğunu kabul ettikten sonra da yanına gelme fikri düştü aklıma. Çok araştırdım. Ama yanına sadece kayıkla gelebilirmişim. Kayıkla gelmeyi de düşündüm. Fark ettim ki ben kayığa binmekten korkuyormuşum, her insan gibi. Çaresiz kaldım.”

Adam kadının gözlerine bakarak devam etmek için kaldırdı başını, ama bu mümkün değildi. Yağmur da başlamıştı yavaştan. Adam da bu durumdan faydalanarak gözyaşlarını özgür bıraktı ve tekrar eğdi başını önüne: “Şimdi sana geri dön demeyi ne kadar çok istiyorum bir bilsen. Ama demeyeceğim. Çünkü biliyorum ki şimdi sana geri dön demek, son kez hapşırdığında ‘Çok yaşa.’ demek gibi imkânsız bir dilekten öteye gitmeyecek.” Bunlar son sözleri oldu adamın. Daha fazla konuşabilecek hali kalmamıştı. Elindeki çiçeği bıraktı toprağın üzerine. Kadının yanağından öpmek için eğildi ve mezar taşını öptü. Gözyaşlarını sildi. Her ne kadar gitmek istemese de gitmek zorundaydı artık.

 

Yazarın (Emre Akkol) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

Yalağuz Kalmış Bir Adam

24 Ekim 1994 Bursa doğumluyum. Cumhuriyet Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik mezunuyum.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir