Alis Bilir
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Alis Bilir

Yazan: Yağmur

0

Alis Bilir

Küçük bir çocuk olan Alis, üzüntünün ve kavganın olmadığı bir dünya hayal etti. Bu dünyada sevmediği hiçbir canlı yoktu. Hayvanlar sevimli ve sevecen, ormanlar ise hiç bir zaman korkutucu değildi. Yılanlar zehirsiz ve kadifedendi. Örümceklerin bacakları kısa gözleri ise en az porselen bebekler kadar büyüktü. Öğle vakti  güneş gözleri asla rahatsız etmezdi. Geceleri ay ışığı o kadar parlak ve maviydi ki insanlar birbirlerini görmek için ışığa ihtiyaç duymazlardı.

Annesinin babasına küfredişlerini duyup hayalindeki dünyadan uyandı. Hep  böyle oluyordu. Ünlü bir şarkıcı olup hayranları tarafından kutlandığını hayal ettiğinde de böyle olmuştu. Doktor olmayı hayal ettiğinde de. Hatta sekizinci doğum gününde tutacağı dileği düşünürken bile.

Ay ışığının aksine annesinin çamaşırları sererken yaktığı balkon ışığı gözünü aldı. Kapatmak için balkona çıktı. Televizyonda duyuyordu. İnsanlar balkondan sarkar ve düşüyordu. Böyle bir olayın kendi başına geleceğini düşünüp gözünde canlandırmaya çalıştı. Ağaçlar düşüşünü yavaşlatır mıydı acaba. Limon ağaçları tam balkonun altındaydı. Hayalindeki dünya da limonlar bile ekşi değildi.

Limonlar mandalina ya da portakal kadar tatlı olmaz, ama ekşi de sayılmazlardı. Limonun o güzel kokusu sayesinde insanlar su yerine limon suları içerdi. Limonata insanların hayatta kalması için gerekli olurdu. Ve bir bardak limonata insanların yaşlanmasını beş dakika geciktirirdi.

Tekrar bir bağırış ile limonları unuttu. Annesinin bu kadar sinirli olması onu üzüyordu. Bunu sigarayı yeni bırakmasına bağlıyordu. Ama hayır! O her zaman böyleydi. Ve her zaman çok uzun bir süreydi.

Bu zamanı durdurmak istiyordu. Bazen hiçbir gücün annesini iyileştiremeyeceği aklına geliyor ve hemen kaçmak istiyordu. Bir şarkıcı ya da doktor olmasına daha çok uzun süre vardı. Ama tıpkı arka bahçeyi süpürmek için kullandıkları o uzun tahta saplı süpürge gibi bir şey olsaydı, işte o zaman tıpkı bir cadı gibi kaçabilirdi.

Hayal ettiği dünyada cadılar herkesin aklında olduğu o çirkin şapkalı cadılardan değildi. Hayatları kolaylaştırmak için teknoloji yerine cadılar vardı. İnsanları iyileştirmek için zorlu ameliyatlar yerine onların iksirleri kullanılıyordu. Güzel kıyafetli ve temiz yüzlülerdi. Kendi aileleri vardı ve insanlarla da birlikte olabiliyorlardı. Kimse onları dışlamaz ya da kendinden üstün görmezdi. Ve daima -tüm varlıklar gibi- iyi kalplilerdi.

Hava soğumuştu. Bu sefer havanın soğukluğu dikkatini bozdu. İçeriye girdiğinde Annesi sessiz sessiz ağlıyordu. Yanına gitti.  Koltuğa öylece uzanmış bir elini başına koymuş. Koltuğun yanına çöküp kafasını kenarına koydu. Annesinin göz yaşlarını izledi.

Dünyasında okyanuslar sadece mutluluk göz yaşlarından oluşurdu. Zaten kimse mutsuzluktan ağlayamazdı. Ağlamak her defasında sevinci çağrıştırırdı.

Kendisini ve ailesini böyle bir dünyada yaşatmak için ne isterlerse yapardı o an. Rüyalarında annesi güzel bir cadı, Bahçesi ömrü uzatan limon ağaçlarıyla doluydu. Annesinin göz yaşları ise sadece sevinçten olurdu. Denizlerle birleşince de dünyası tamamlanır, gecelerden korkmaya gerek kalmazdı.

 

 

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir