Prenses
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Prenses

Yazan: Özlem D. P.

0

Prenses

Bu kim, diye sordu. Öğrencim dedim, güldüm. İki yaşındaki çocuktan öğrenci mi olur Allah aşkına? Bebeğim desem. Arkadaşım, sınıf arkadaşım mesela. Gayet de olurdu. Ama öğrencim demiş bulundum. Çok acı var gözünde, dedi. Biliyorum, dedim. En başından, ilk gördüğümden beri… Bazen anlatmak için birinin dürtmesine ihtiyaç duyar insan. Birinin bir laf dokundurmasına… Kongolu, dedim. Kastamonuluymuş gibi söyledin, dedi. Dudaklarımızın kenarında hisli birer çizgi… Gülsem mi ağlasam mı? Sınırları olmuyor ruhun. Ama bedenler birer limit buluyor kendilerine.

İki ay olmuş geleli onlar. Annesi ve o. Kara üzümüm. Annesi “hello” dedi ilk gün sadece. Kucağından indirdi onu, sarıldı ve adımlarını sırtına alıp uzaklaştı. Koca sınıf anne sütü. Bembeyaz. O, sınıfın ortasında herkese yabancı, annesinin gurbetine hasret siyah gözleriyle en çok da beni deldiğinden habersiz. Gel, diyorum. Tavanda asılı bir ampul gibi yalnız ve küçük… Elinden tutuyorum, siyah ellerini usulca bırakıyor avcuma. Sınıfta tek olmanın ürkekliği var üzerinde. Tırnaklarıma bakıyor, sonra kendininkilere. Sonra eline bir araba tutuşturuyorum. Mavi. Uçmayı kim istemez? Arabayı havalandırıyorum ve hızlıca ayaklarının dibine bırakıyorum. Kıkırdıyor. Gülümsemenin rengi var mı?

Herkes yatağına geçiyor epey sonra. Meraklı gözlerle süzüyor. Annesini arıyor biliyorum. “It’s okay, mommy is gonna come soon” diyorum. Elimi sırtında gezdiriyorum. Kızıma yaptığım gibi bir ‘hiişşşşş’ ninnisi tutturuyorum. Aslında beyaz gürültü var ama bana ihtiyacı var diye yapıyorum. Bana değil belki de, sadece o sese ihtiyacı var. Tabi ki annesine de, illaki annesine… Parmağımı kavrıyor. İki yaşındaki bir güç olamaz bu diyorum. Alnında gezdiriyorum ellerimi, okşuyorum. Kalp atışları yavaşlıyor, nefesi daha düzenli. Bana güveniyor artık. Parmağımı bırakıyor.

O öyle uyurken açılıyor kapı. Onu görüyor. İlk kez böyle bir çocuk gördüm, diyor biri. Nasıl, diyorum. Böyle, diyor. Seyahat etmelisin, diyorum. Biliyor musun, hayatımda ilk kez bir Lübnanlıyla tanıştım geçen, diyor. Yani diyorum. Yani, ilk kez Lübnan diye bir ülkeden haberdar oldum, diyor. Peki ya Kongo’ya ne dersin, diyorum. Bir uyku derinliği kadar suskunluk kaplıyor odayı. Her yıl üç milletten insanla tanış ve yemek ye, diyorum. Gülüyor. Bu sefer gülesim yok.

Kapıda bir tık tık. Onun amcası geliyor. Kimse adını söylemedi. Adı ne, diyorum. Prenses, diyor. Uyuyor ama diyorum. Gitmem lazım, diyor. Yarım saat önce uykuya dalan meleği kanatlarından tutup veriyorum. Nereye götürüyorsun, diyorum. Annesinin iş yerine, diyor. Öyle bir sandalyenin üzerinde sayısını bilmediğim saatlerini doldurmaya gidiyor Prenses. Annesi camlı binaların tozlarını alırken, o öyle yüksekten bakacaktı belki de hayatlara. Oysa bizim oralarda adını koy, gerisine karışma derlerdi.

Ne diyeyim Prenses, annenin koynunda prensesliğini yaşayacağın günlerin bol, saatlerin bereketli olsun. Yarın ben sana yine ninni söyleyeceğim üzümüm. Gel olur mu, her gün gel.

Prenses

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Prenses

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir