Monoton
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Monoton

0

Monoton

Nazlı bu sabah, tıpkı diğer sabahlarda olduğu gibi erkenden uyandı. Herkesin yaptığı gibi önce telefonuna bir göz atacak ardından avokadolu tostunu hazırlayıp gelen maillerini kontrol edecekti. Nazlı, bu sıkıcı olmayan monoton hayatını çok seviyordu. Telefonuna baktı, bildirim? Yok. Kahvaltısını hazırlamak üzere mutfağa yöneldi. Spotify’dan ‘en iyi günaydın şarkıları’ listesinden daha önce dinlemediği bir şarkı açtı. Müzik kulağı pek yoktu, kulağına ne hoş gelirse onu dinleyenlerdendi. Kahvaltısını hazırladıktan sonra bilgisayarını açtı, mail? Yok. Freelance çalışmak Nazlı’nın vazgeçilmeziydi. Böylece hayatının kontrolünün kendinde olduğunu hissediyor, yaptığı işten keyif alıyordu. Son zamanlarda maddi sıkıntılar baş gösterse de üretmeyi hiç bırakmıyor, boya kalemlerini çok seviyordu. Kalemleri onun hayatla arasındaki kuvvetli bir bağdı.

Koltuğuna yayıldı, eline bir kitap aldı. Ablası düştü aklına. Onu çok özlemişti. Uzaktayken onun varlığını hissedemiyor aksine yokluğu omuzlarında bir yük oluşturuyordu. Ne yapacağını bilemediği durumlarda ablasına koşmaya çok alışmıştı. Tüm kız kardeşler bilir ki ablalar bir numaralı problem çözücüdür. Bu hayatta ne öğrendiyse ablasından öğrenmişti. Kitap okumayı onunla sevmiş, kâsenin dibinde kalan çorbayı, kâseyi dışa doğru eğerek içmenin daha kolay olduğunu ondan öğrenmişti.

Kitabı aldığı yere bırakıp koltuğuna gömüldü. Gözlerini tavan dikti. Avizeye baktı. Ampul? Yok. Geçen hafta patlamıştı. Nazlı bir haftadır evden çıkmadığını hatırladı. Uzun süredir arkadaşlarıyla görüşmemiş, yapması gereken mutfak alışverişini yapmamıştı. Tüm bunlar gözünde büyüyor, dışarı çıkmak zul geliyordu. Kimseye dert anlatası yoktu bu aralar. Ablası yanında olsa böyle olur muydu? Olmazdı. Ablasının her zaman onu dinleyeceğini, bir sıkıntısını anlattığında ablasının kendi dertlerini bu sıkıntısının üzerine inşa etmeyeceğini bilirdi. Ama insanlar böyle değildi. Sen bir derdini anlattığında kendi dertlerinden örnekler vermeye başlar, her şeyin güzel olacağına ikna etmeye uğraşırlardı. Belki de kendilerini ikna etmeye çalışırlardı. Her şey güzel olacak. Bu cümlenin insanlardan alacaklı olduğunu düşünürdü Nazlı. Herkesin bu cümlenin arkasına saklandığını, belki de sığındıklarını, hayata tutunmak için bu cümleyi kullandıklarını hissederdi. Bir cümleye böylesine anlam yüklemek büyük haksızlıktı gerçekten.

Yattığı yerden doğruldu. Banyonun ampulünü çıkartıp salona takmaya karar verdi. Ne de olsa banyoyu çok az kullanıyordu. Yenisini alana kadar duşumu gün ışığında alır, akşamları çişimi yaparken de mum yakıveririm diye geçirdi içinden. Hem de tasarruf işte, daha ne diye de söylendi kendi kendine.

Koridordan geçti, aynaya baktı. Kendisi? Yok. Banyoya geçti ışığı açtı. Işık? Yok. İçeri girdi. Halat, ampul, avize… Kendisi? Yerde. Nazlı bu sıkıcı olmayan monoton hayatını pek de sevmiyordu.

Yazarın (Zeynep Çelebi) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir