1. Anasayfa
  2. Sinema
Trendlerdeki Yazı

Walter White ‘a Psikolojik Bir Bakış


0

Walter White ‘a Psikolojik Bir Bakış

Walter Hartwell White… İyi bir baba, iyi bir eş, iyi bir öğretmen… Kısacası iyi bir insan. Peki elli yıl boyunca bu şekilde yaşayan bir insanın iki yıl içerisinde büyük bir değişim geçirip Heisenberg’e dönüşmesinin altında ne gibi nedenler olabilir?

İlk olarak Maslow’un kuramından bakalım Walter’a. Bu kuramın temelinde bir ihtiyaçlar hiyerarşisi mevcut. Bu hiyerarşiye göre insanlar en alttaki fizyolojik ihtiyaçlardan başlayıp en tepedeki kendini gerçekleştirme ihtiyacına ulaşma çabasındalar. Tabi her insanda birebir aynı sıralamayla gittiği gibi kesin bir iddiası yok kuramın. Ama çoğunlukla bu şekilde gittiği söylenebilir. Kısaca insan bir basamaktaki ihtiyaçlarını büyük oranda karşılandığında bir sonraki basamak için hazır hale geliyor diyebiliriz.

Şimdi Walter’a gelelim. Hatta önce gençliğine bakalım. Genç Walter, arkadaşı Elliot ile ortak kurdukları bir şirkette çalışmakta. Hatta Nobel ödülü alan bir ekipte bile bulunmuş. Bunun yanında iş arkadaşı Gretchen ile de romantik bir ilişkisi bulunmakta. Yani hiyerarşideki ilk üç basamak (sevgi basamağına kadar) büyük ölçüde tamamlanmış diyebiliriz. Peki ya dördüncü basamak, yani saygı? İşte burada Walter’ın hayatı tersine dönüyor. Kendisini Gretchen’ın zengin ailesinden daha aşağıda görüyor ve gururuna yenik düşerek hem Gretchen’dan hem de iş ortaklığından ayrılıyor. Saygınlık basamağındaki öz saygısının çıkarttığı bu sorun, onu tekrar ikinci basamak olan güvenlik basamağına indiriyor. Sonrasında öğretmenlik yapmaya başlaması ve Skyler ile tanışıp evlenmesi ile tekrar saygınlık basamağına kadar geliyor. Hatta okulda gördüğü saygıyla kısmen onu da karşılıyor diyebiliriz. Kanser hastalığını öğrendiğinde ise en alttaki basamaklarda sallanmalar başlıyor. Ama uyuşturucu işine girerek yaratıcılığını ve potansiyelini kullanıyor ve kötü yönde de olsa kendine has bir ürün ortaya koyuyor. Elde ettiği para, saygınlık ve korkutuculuk ile birlikte de en üst basamağa kadar erişiyor. Bu durum onun gerçek anlamda yaşamdan haz almasını sağlıyor. Final bölümünde Skyler’a da söylediği gibi bu işi yapmak ona ‘yaşadığını’ hissettiriyor aslında.

Peki Walter White’ın Gretchen’dan ve işinden ayrılmasının altında yatan sebep ne olabilir? Bu konuda da Adler’in aşağılık kompleksini düşünebiliriz. Adler’e göre insanlar kendilerini diğer insanlardan aşağıda görme eğilimiyle dünyaya gelirler. Buna aşağılık kompleksi adını vermiştir. Bu kompleks insanları ömrü boyunca çabalamaya ve yarışmaya iten şeydir aslında. Bu çabalama durumuna da üstünlük çabası adını vermiştir. Walter’a baktığımızda bu aşağılık kompleksinden çokça rahatsız olduğunu ama üstünlük çabasına girmekten de korktuğunu görebiliyoruz. Walter, kendisini diğer insanlardan aşağıda gösteren durumlardan sürekli kaçma eğiliminde. Gretchen’dan ayrılmasının nedeninin ailesinin zenginliği olması gibi. Bu çabalamama hali kanser olduğunu öğrenene kadar da devam ediyor. Peki öğrendikten sonra ona çabalayacak cesareti veren şey ne? Ailesine iyi bir hayat bırakma isteği mi, yoksa ölümünün bu kadar kesinleşmiş olması nedeniyle kaybedecek bir şeyi kalmaması mı? İkinci cevap Walter için daha uygun gibi. Çünkü daha işin başlarında ailesi için yeterli parayı  kazanmasına rağmen elini bu işlerden çekip ailesine vakit ayırmayı düşünmüyor. Hatta zaman ilerledikçe ailesiyle iletişimini daha da koparıyor. Aslında burada Walter’ın ailesini öne sürmesi üstünlük çabasına girebilmek için vicdanını rahatlatma çalışması diyebiliriz. Çünkü başlarda, içinde bulunan ahlaki yanı ona yapacağı şeyin kötü olduğunu söylüyor. Walter da ona karşı güzel bir bahane sunarak ahlaki kaygısını saf dışı bırakıyor.

Son olarak bir de Erikson’un kuramıyla bakalım. Erikson kuramında yaşamı sekiz döneme ayırmıştır. Her dönemin yaklaşık bir yaş aralığı ve çözülmesi gereken bir krizi vardır. Çok ayrıntıya girmeden Walter üzerinden değerlendirelim. Walter yaşı itibariyle orta yaşlarında bir birey. Bu yaşlar Erikson’un kuramında ‘üretkenliğe karşı durgunluk’ dönemine denk geliyor. Bu dönemdeki insanlar hayatlarında bir şeyler üretme, işlerinde başarılı olma, yeni nesiller yetiştirme ya da yetişen yeni nesillere yol gösterme eğilimindedirler. Bunları yaparak üretkenlik duygusu geliştiremeyen insanlar ise daha çok hayattaki amaçlarını sorgulayarak ve boşluk yaşayarak durgunluk duygusu geliştirirler. Walter’a baktığımızda da bu durgunluk eğiliminin daha ön planda olduğunu görebiliriz. İşte tam bunları yaşarken aldığı kanser haberi onu yaş olarak henüz tam uygun olmasa da bir sonraki döneme atıyor: ‘Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk’. Bu dönem tam olarak emeklilik ve yaşlılık dönemi. İnsanların ölümün yaklaştığını kabullenmeye başladığı ve yaşadıkları hayata şöyle bir bakıp değerlendirdiği dönem. Bu dönemde kendi istediği gibi bir hayat yaşamış insanlar benlik bütünlüğü dediğimiz duyguyu yaşarken hayatından memnun olmayanlar ise bunun pişmanlığı ile birlikte umutsuzluk duygusu yaşarlar. Burada ölümün yakınlığını hisseden Walter da şöyle bir bakıyor hayatına. Bu bakışla fark ediyor ki aslında yaşadığı hayat istediği hayata çok uzak. Tabi yaş olarak diğerlerinden daha genç olan Walter bu dönemin bir çok üyesi gibi umutsuzluk duygusuna kapılmıyor. Az da olsa elinde kalan zamanı aslında olmak istediği kişi gibi yaşamaya başlıyor. Yani toplumun ondan istediği Walter maskesini çıkartıyor ve gerçek Walter White gibi davranmaya, içinde bastırdığı her şeyi açığa vurmaya başlıyor. Bu gerçek Walter White kötü olarak da olsa gittikçe daha başarılı oluyor. Bu başarı da beraberinde narsizmi getiriyor. Bu narsizm o kadar büyüyor ki kendine fazla güvenmesi aslında sonunu da getiriyor.

Dizinin son sahnesine baktığımızda ölmek üzere olan Walter’ın yüzünde bir pişmanlıktan çok bir rahatlama olduğunu görüyoruz. İşte bu rahatlama aslında yukarıda belirttiğim üç kuramın da görevlerini başarıyla yerine getirdiğini düşünmesinden kaynaklanıyor. Kimya yeteneğini ve potansiyelini kullanarak ortaya çıkarttığı rakipsiz ürün ile kendini gerçekleştirmiş olma duygusunu yaşıyor. Son düşmanını da ortadan kaldırması sonucu üzerinde herhangi bir güç kalmamasıyla üstünlük duygusunu yaşıyor. Son iki yılına sığdırdığı şeylerin neredeyse tamamıyla da üretkenlik ve benlik bütünlüğü duygusunu yaşıyor. Yani tüm bunlar onda başarmış olma hissini uyandırıyor.

Heisenberg… Kötü bir baba, kötü bir eş, kötü bir öğretmen… Kısacası kötü bir insan olarak ömrünü tamamlıyor. Özünde kötülük yapmak istemeyen biri olan Walter White, ölümü kabullendiğinde yukarıda anlattığım psikolojik gereksinimlerini karşılamak zorunda hissediyor. Yaklaşan ölüm, ona zamanının kısıtlı oluğunu söylüyor. O da kötü de olsa karşısına çıkan ilk yolla kendi hayatına bir anlam katmaya çalışıyor. Sonuç olarak da karşısına çıkan iyi şeyleri elinin tersiyle itmesinin getirdiği eksiklik, onu kötü şeylerin esiri haline getiriyor.

 

Yazarın (Emre Akkol) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

24 Ekim 1994 Bursa doğumluyum. Cumhuriyet Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik mezunuyum.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir