Bir Bilinmeze Doğru, Bilinmezden Dolayı…
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Bir Bilinmeze Doğru, Bilinmezden Dolayı…

0

Bir Bilinmeze Doğru, Bilinmezden Dolayı…

Hiçbir cümlenin anlamını bilmeden, derinine inmeden öylece yazıyorum. Başıboş, rotasız ve dağınık… Belki de en büyük sorun bir anlam aramaktı… Öyle ya, hiçbir nedeni olmayabilir bunların. Yaşadığımız tüm bu şeylerin en ufak bir derin yanı yoktur. Sadece öylece yaşıyoruzdur… Hayal dünyamızın aptal bir oyunudur bütün her şey… Ya da bir rüyanın gölgesinde çizmişizdir çizgisini bu hikâyenin… Kim bilir, savrulduğumuz bu rüzgârın şiirsel hiçbir yanı yoktur… Beynimiz bir şekilde mısralar kurgulamıştır… Kapılıp gittiğimiz öykü, belki de hiç var olmamıştır…

Upuzun kumsallarda çıplak ayaklarımla ilerlerken kapıldığım soru yağmuru; bir dalganın bir anda gelip ayak parmaklarımı ıslatmasıyla son buldu… Hissetmek en büyük servetti belki de… Ayakuçlarımdan akıp giden suyun içimde doğurduğu ürperti, beynimin en ince noktalarına kadar ulaştı ve sonra belli belirsiz cümleler dilimin ucunda süzülüverdi… Belki başka bir evrende, dilimin ucunda yankılanan o cümleler; bir şeylerin öncüsü olup bir devinime, devrime veyahut bir savaşa neden oluyordu. O an, eşsiz bir etkileşimin kapısını açtığımı biliyordum.

Çok ötelerde bir yerler yanıyordu. Burnuma çalınan koku, doğaya ait olmayan bir şeyi anımsatıyordu. Beton gibi, asfalt yol gibi bir şey; sevimsiz ve bir o kadar sahte… Aslında sahtelik de bir yönüyle sevimsizle eş anlamlı gibi geliyor. Sahte yüzler, sahte olaylar, sahte dünyalar bir şekilde gerçeğin sevimsizleşmesine ya da sahtenin yapay gerçekliğine karışıyor.

Denizden uzaktayım. Ayaklarımı, bacaklarımı, kalçamı, belimi yani tüm vücudumu sarmasını özledim. Bir yolunu bulsam -abartayım- kanalizasyona karışıp akıp giderdim şimdi… Uzaktan da olsa seyrediyorum gündüzleri… Çoğuna tedirginlik yaratacak olan o su kütlesinin, bana düşüncesi bile huzur veriyor. Huzur her yaşta aranan bir şey midir?

***

Ben şimdi geçmişin o bulanık denizinde, yüzlerce cümlenin ağırlığında kendimden şüphe duyuyorum. Otuzlu yaşların başındayım, ama inanasım gelmiyor yıllara… Ya bir şeyleri kaçırdım, ya da çokça dolu geçirdim; bilemiyorum. Bilememek ve bilmek, işte bütün mesele bu! Mu? Bilemiyorum… Telaşla karıştırılamıyor hayatın sayfaları… Bir özeti de yok… Hatta henüz tam olarak neresindeyiz o bile belirsiz. Girişte mi, gelişmede mi yoksa? Eyvah ya sonuçtaysak?

Aslında yeni bir güne girmenin şaşkınlığına kapılmalı ve uyku olayını hepten kaldırmalıyız… Sahi şu sıralar anlamını bilmediğim rüyalar görüyorum. Daha da garibi hatırlıyorum gördüklerimi… Görmez olaydım diyebileceğim rüyalara mı yanayım, yoksa yaşamaz olaydım dediğim durumlara mı? Yaşam başlı başına koca bir gizem! Gizleneni keşfeden var mıdır, varsa da ne işine yaramıştır hiç bilmem…

Belki de en büyük korkum yarım kalmaktır. Yani yarım bırakmak… Ama kim neyi tamamlamıştır, ya da hangi ölçütle tam? İnsanın neden korkuları olur? Genetik, çevremiz, antropoloji, sosyoloji ve tabii psikoloji bu sorulara ne gibi farklı cevaplar verir…

Bir sorun var… Bir sorunu çözmeyip geçici bir yolla ötelemek, o sorunun varlığına bir etki etmez. Bir sorunu çözmeyen tüm etkinliklerin, o geçici ve sahte yollarına kapılıp gitmeyi kabullenmiyorum. Bir ormanda sorunlara gececi çözümler üretilmez. Ölen başkaları tarafından tüketilir, kalan parçalar da çürüyüp toprağa karışır. Süreç daha sistemlidir. Ortalama her insan az çok bilir ormanın kanunlarını… Ama insan riyakârlıkları, nasıl ormanı hiçe sayıp talan ettiyse orman kanunlarını da hiçe saymıştır. Şimdilerde günü kurtaranlar zafer yemeklerini yemekle meşgul… Benim meşguliyetlerim ise kısıtlı… Birbirini eyleyen, birbirini bey belleyen fakir karakterlerin cahilce savurdukları ahlakları, ipe sapa gelmez ödül tutkuları ve takındıkları ulvi halleri beni içten içe gülümsetiyor… Ama sorun var… Sorun orada… Sorunu çözmek için çabalayan yok! Sorun tam orada!

Bir garip fısıltının ardından yalın ayak gidiyorum. Bilsem ne olacağını, yine giderim. Çünkü bir şekilde inanmışım. Bir şekilde hissetmişim onu… Sanki az sonra kıyamet kopacak. Az sonra salgın beni şahdamarımdan vuracak ve ben güç bela kurtulacağım bu gezegenden. Ardımda koca bir dünyanın kini olacak. Belki bir umut başka bir evrenin kurtuluşuna tanıklık edeceğim. Bir bilinmeze doğru çıktığım bu yol, bir bilinmezden dolayı sonsuza erecek…

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.
İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

Bir Bilinmeze Doğru, Bilinmezden Dolayı…

İlginizi Çekebilir
Theseus ve İcarus

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir