1. Anasayfa
  2. Filmlere Dair
Trendlerdeki Yazı

Joker’e Psikolojik Bir Bakış


0

Joker ‘e Psikolojik Bir Bakış – İnsan doğası doğuştan kötü müdür? Yoksa kötülük sonradan mı öğrenilir?

İnsan doğası doğuştan kötü müdür? Yoksa kötülük sonradan mı öğrenilir? Birçok kişilik kuramının farklı görüşler öne sürdüğü bu konuda bir uzlaşmaya varmanın imkânsız olduğunu söyleyebiliriz. Joker filmi de kendisine bu zor soruyu soruyor ve Arthur’u Joker’e dönüştürürken kendi cevabını arıyor. Şimdi birkaç kişilik kuramı üzerinden Joker filminin bu konudaki görüşlerine birlikte bakalım.

Öncelikle Carl Jung’un kişilik kuramıyla başlayalım. Jung, hepimizin bilinçaltında atalarımızdan ortak miras olarak kalan arketiplerden (imgelerden) bahseder. Bu arketiplerin sayısı oldukça fazladır. Ancak biz bu arketiplerin ikisi üzerinden gidelim. Bunlardan ilki gölge arketipi. Bu arketip bizim karanlık ve kötülüğe eğilimli yönümüzdür. Bu yönümüzü diğer insanlara göstermekten korkarız ve bilinçaltımızda bastırılmış şekilde tutarız. İkinci arketipimiz ise persona arketipi. Bu arketip için ise çevremize karşı taktığımız maske diyebiliriz. Yani toplum tarafından kabul görmek ve dışlanmamak için oluşturduğumuz yönümüzdür bu arketip.

Jung’un kuramından Joker’e baktığımızda, filmin başında persona arketipini çok net görüyoruz. Gölge arketipine ise birkaç kez çevresinde kimse olmadığı anlarda şahit oluyoruz. İşten kovulduğunda sinirini çöpleri tekmeleyerek çıkarmasını ya da evde silahı ateşleyip bunu televizyonun sesini açarak annesinden saklamaya çalışmasını örnek olarak verebiliriz. Ama bir akşam metroyla eve dönerken yaşadığı olay her şeyi değiştiriyor. Metroda kendisine saldıran üç adamı vurduğunda gölge yönünü dışa yansıtıyor. Bu olay sonucu halktan tepki yerine destek gören Joker, bu yönünün kendisinin fark edilmesini sağladığını görüyor. Toplumdan dışlanmak yerine toplumun desteğini aldığını gören Joker, içindeki şiddet eğilimini gölge olarak tutmaya gerek olmadığını fark ediyor. İnsanlara karşı konuşma tarzı değişiyor, gözünü bile kırpmadan eski iş arkadaşını öldürüyor ve hatta canlı yayında intihar etme planı yapıyor. Böylece Joker’in içinde bulunan kötülük açığa çıkıyor.

Bir de Harry Sullivan’ın kuramından bakalım Joker’e. Sullivan, kuramında kişilerarası ilişkilere önemli bir yer ayırır. Ona göre insanı hasta eden de iyileştiren de diğer insanlardır diyebiliriz. İnsanlarla yaşadığımız ilişkilerimiz sonucu kendimiz ve diğer insanlar hakkında bazı kişileştirmeler oluştururuz. Öncelikle bebeklikte oluşturduğumuz anne kişileştirmelerine bakalım. Sullivan’ın kuramına göre bebekler anneleri hakkında iki farklı kişileştirmede bulunurlar. Bunlar iyi anne ve kötü annedir. Eğer bir anne; bebeğinin güvenlik, beslenme, sevgi gibi ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsa bebekte iyi anne; karşılayamıyorsa da kötü anne kişileştirmesi oluşur. Joker’e baktığımızda onu evlat edinen annesinin akıl sağlığının iyi olmadığını görüyoruz. Joker’in beslenme, temizlik gibi ihtiyaçlarını karşılayamayan annesi, bir de erkek arkadaşının oğlunu istismar etmesine göz yumarak güvenlik ihtiyacına da karşılık veremiyor. Tüm bunların sonucunda da Joker’de kötü anne kişileştirmesi oluşuyor. Arkadaşından aldığı silahı evde ilk doğrulttuğu yerlerden birinin annesinin boş koltuğu olması, evlatlık olduğunu ve bebekliğinde annesinin ona yaşattıklarını öğrendiğinde gözünü kırpmadan annesini öldürmesi, aslında içinde ona karşı nasıl bir öfkesi olduğunu gösteriyor.

Sullivan’ın kuramında bir de insanın kendisi hakkında yaptığı ben kişileştirmeleri mevcut. Bu ben kişileştirmeleri de iyi ben, kötü ben ve ben değil olarak üçe ayrılıyor. İyi ben dediğimiz kişileştirmemizde kendimizi iyi hissettiğimiz, geçmişte ödüllendirildiğimiz yönlerimiz bulunur. Kötü ben dediğimiz kişileştirmemizde geçmişte ödüllendirilmediğimiz, düşünmek istemediğimiz ve kaygı duyduğumuz yönlerimiz bulunur. Ben değil kişileştirmemizde ise tehdit edici bulduğumuz ve bilinçaltında sakladığımız yönlerimiz bulunur ve bu kişileştirmemizdeki yönlerimiz sadece uykuda ve şizofrenide ortaya çıkar. Burada şizofreni kısmına dikkat edelim. Filmin başında Joker’e baktığımızda psikolojik destek aldığını ve bu konuda ilaçlar kullandığını görüyoruz. Zaman ilerledikçe de şizofreni sanrılarına şahit oluyoruz. Önce çok sevdiği Murray Franklin’in şovuna seyirci olarak katıldığı ve şovda Murray Franklin’in kendisiyle sohbet ettiği sanrısını görüyor. Sonrasında ise işler daha da ağırlaşıyor ve sanrılarında âşık olduğu komşusuyla romantik ilişki yaşadığını görüyor. Bu sanrı o kadar ileri gidiyor ki kadın artık Joker’in hayatının bir parçası haline geliyor. Şizofreninin ilerlemesi sonucunda da Joker’in ben değil kişileştirmesindeki yönleri ortaya çıkıyor ve metrodaki cinayetleri işliyor. Bu cinayetler sonrası korkuyla metro istasyonundan kaçan Joker, çevresinden olumsuz tepkiler bekliyor. Ancak büyük bir kaos yaşayan ve isyanlarına bir lider arayan Gotham halkı Joker’in yaptıklarına destek vermeye başlayınca Joker daha da yoldan çıkıyor. Yapmak istediklerini hiçbir filtreye tabi tutmadan yapmaya başlıyor. Hatta cinayetlerini canlı yayında oldukça rahat bir şekilde itiraf edecek kadar ileri gidiyor. Kısacası toplum Arthur’u hasta edip Joker’e dönüştürüyor.

Peki size göre çocukluğunda anne bakımından yoksun kalan, istismara uğrayan, yoksulluk içinde yaşayan, para kazanmak için çalışırken elindeki tabelası çalınıp bir çıkmaz sokakta dövülen, pba hastalığı yüzünden toplum tarafından dışlanan, psikolojik tedavi gördüğü sosyal hizmetlerin fonu kesilen, insanlar tarafından önemsenmeyen, yaptığı komedyenlik videosuyla ünlü bir şovda dalga geçilen, yapmaya çalıştığı iyi şeyler değil de yaptığı kötülükler destek gören bir adam ortaya çıkan kötülüğün ne kadarında pay sahibidir? Joker için doğuştan kötü diyebilir miyiz? Yoksa kötülüğün ortaya çıkmasında aslan payını topluma mı veririz? Sullivan’ın dediği gibi insanı hasta eden de iyileştiren de diğer insanlardır diyebilir miyiz?

Yazarın (Emre Akkol) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

24 Ekim 1994 Bursa doğumluyum. Cumhuriyet Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik mezunuyum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir