Gümüş Somon’un Büyük Yolculuğu - Ahn Do-Hyun

26 Kasım 2023 364 kez okundu Okuma süresi: 2dk, 14sn

364

Gümüş Somon’un Büyük Yolculuğu – Ahn Do-Hyun

Küçük Prens’i hatırlatan, Küçük Kara Balık’a uzaktan göz kırpan, en az onlar kadar eşsiz bir başyapıt Gümüş Somon’un Büyük Yolculuğu.

Bir döngü. Somonlar doğuyorlar, büyüyorlar ve … Kartallara yem olmayıp, çağlayanları geçip denizleri aşmaları, doğdukları nehre dönmeleri gerekiyor. Yumurtalarını bırakacaklar orada.

Gümüş Somon, yolculuğu sırasında hayatın anlamının peşine düşüyor. Akışın içinde, o kadar doğal bir arayış ki bu, hikâyeye somon balığıymışçasına dâhil olmamak imkânsız. Kitap, anlatıcının süreci bir belgesel sunucusu gibi kulağa fısıldadığını düşündürüyor önce. Öyle ki sonra nasıl akıp gidiyor aynı nehirde okur, anlaşılmıyor. Sihir gibi. Aslında şiir gibi.

Yazarımız kendini şair olarak tanımlıyor. Romancı kimliğinin, şair kimliğinin önüne geçmesini istemediğini bir röportajında doğrudan söylüyor. O röportajı da ekleyeceğim yazımın sonuna. Tanınmaya değer biri çünkü. Hatta geç kaldığımız ve zararın neresinden dönülse kârdır düşüncesiyle çok çabuk sımsıkı sarılmamız gereken biri.

Ölümüzle bile doğanın bir parçası olduğumuzun altını çizen yazar yaşam mücadelemizin içinde tercih ettiğimiz kolay yolların yol olmadığına dikkat çekerken yaşamın nedensiz, var olan her şeyin asla sebepsiz, kıymetsiz olmadığını da küçük bir kaya parçasıyla çok net gözler önüne seriyor.

“Bunları ancak kalp gözümüzle görerek idrak ederiz,” önermesini “Yorgun nehrin kıyısında, eli olta tutan değil de kamera, fotoğraf makinesi tutan insanlar olduğumuz takdirde özümseriz,” önermesiyle destekliyor.

Nehir niçin mi yorgun?

–

Küçük Prens’teki “Sahip olmak mı, olmak mı?” sorusunu “Çok ya da az, ne kadar nitelikli?” sorusuna eviriyor. Böylece oluş hakkında düşündürüyor ve gerek kendinin gerek yarattığı kahramanın olma azmine hayran bırakıyor muhatabını.