1. Anasayfa
  2. Öykü

Manken

Yazan: N. Talha KARABOĞA


0

Manken

  • Sadece diyalogdan oluşan bir öykü yazın.

“Merhaba…”

“Merhaba… Nasıl yardımcı… A! Sen ha!! Hangi hakla geldin lan buraya! Dün kovmadım mı ben seni be! Defol!”

“Lütfen… Bırak da izah edeyim.”

“Nasıl izah edeceksin lan? Ha söyle nasıl?! Manken ile konuşuyorken duydum lan seni! Bildiğin ilan-ı aşk ediyordun lan! Bunun nasıl izahı olur? Tımarhaneliksin lan işte! İstemiyorum burada çalışmanı!”

“Önce bir dinlesen!”

“Dinlemiyorum! Şimdi çıkıp gitmezsen polisi arayacağım!”

“Hele bir dene!”

“Napacan lan? Öldürecek misin beni!”

“Ha şunu bileydin…”

“Dur! Dursana ne yapıyorsun! Çek şu namluyu suratımdan! Şeytan doldurur Allah muhafaza!”

“Önce telefonunu ver bakayım bana!”

“Al! Hah, al! Kurban olayım vurma beni!”

“Tamam… Koyacağım silahı yerine… Ama bağırdığını duyarsam acımam vururum seni!”

“Tamam! Tamam, yeter ki vurma beni! Dinleyeceğim seni…”

“Tamam! Kısa kes! Otur şuraya! Şimdi dinle hikâyemi… Ben bu manken gelmeden önce nasıl bir hayat yaşıyordum biliyor musun? Ölü gibi bir hayat yaşıyordum. İçimde kapanmayan bir yara vardı. Beş senenin ızdırabını çeken bir kalp vardı. Kimseye diyemedim içimdeki acıyı ben. Ama onu buraya getirdiğin an yeniden hayata bağlandım. Çünkü ona çok benziyordu…”

“Kime?”

“Karıma…”

“Karın mı vardı senin?”

“Vardı ya…”

“Bilmiyordum… Bekâr biliyordum ben seni.”

“Bu zamana kadar oturup da konuşmadın ki benimle!”

“Doğru diyorsun… Yahu, madem karın var eşine ilan-ı aşk etsene kardeşim! Niye mankene ediyon!”

“Edemem…”

“Niye?”

“Öldü çünkü…”

“Deme be… Başın sağ olsun be kardeşim..”

“Dostlar sağ olsun..”

“Peki, neden öldü eşin? Hastalıktan falan mı?”

“Yok…”

“Niye peki?”

“Ben… Ben sebep oldum ölümüne!”

“Ne yani? Karını mı öldürdün? Katil misin yani sen!”

“Dur be kardeşim! Bir dur be! Hemen panik yapma! Trafik kazasında öldü o! Kazayı yapan da… Bendim…”

“Hadi be! Çok kötü olmuş… Peki, nasıl oldu kaza?”

“Haziran ayıydı… Bundan beş sene önce… Hayal ettiğimiz tatile gitmek için yola çıkmıştık. Ben, karım ve karnındaki bebemiz. Üç aylık hamileydi… O gün o kadar güzeldi ki… Alamıyordum gözlerimi ondan. Zaten her zaman güzeldi. Ona bir bakışımla alırdı aklımı başımdan. Dünya, zaman, mekân her şey dururdu ona baktığım an. Neyse o gün o kadar dalmışım ki güzelliğine, önde olan kamyonu fark edememişim. Bağırdı çağırdı ama nafile. Çok geçti her şey için. Paramparça oldu araba. Araba ile birlikte hayatım da… Ben kurtuldum kazadan. Ama keşke ben ölseydim…

Ben ölseydim de yaşasaydı çocuğum, yaşasaydı Hülyam. Çekmeseydim beş sene o acıyı. Girmeseydi gece rüyama, olmasaydı kâbusum… Her gün o suçlayıcı bakışlarını görmeseydim hayalimde… Sen ne zaman ki o mankeni getirdin bu mağazaya, güneş tekrar o gün doğdu dünyama. Geri gelmişti çünkü Hülyam. O kadar benziyordu ki ona; saçları, gözleri…”

“Deme ya… O kadar mı benziyor?”

“Tabii ya, her şeyiyle… Bir çocuğumuz eksikti. Bir yavrumuz eksik… Diyemediğim ne varsa dedim, dilemediğim ne özür varsa diledim. Yavrum için, kendisi için… Sonra ne Hülya’nın bir daha suçlayıcı bakışlarını gördüm, ne de kâbusuma girdi. İçimdeki acı azaldı da azaldı… Tüm acılarımı döktüm çünkü ben ona. Sen, şimdi beni bu mağazadan kovarsan, beni o karanlığa geri yollarsın, tüm acılarım geri gelir. Kâbuslarım, Hülya’nın o suçlayıcı bakışları geri gelir. Yapma… Kovma beni buradan.”

“Ben… Ben hiç böyle düşünmemiştim…”

“Bende hata… Anlatmadım insanlara. Hep kaçtım… Neyse… Ne diyorsun?”

“Ne diyeyim be kardeşim? Yarın sabah gel, işe yeniden başla diyorum…”

 

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Manken 

İlginizi Çekebilir
gösteri

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir