Yoldan Yalnızlığa
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Yoldan Yalnızlığa

Yazan: Amelie

0

Yoldan Yalnızlığa

Sevgili dost’a ithafen yazılmış bir yazıda şöyle diyordu: ” Kalbimi alıp, uzaklara gitmek istiyorum.”

Ne mutlu ona ki, gidecek uzakları var. Demek ki, yakın. Oysa uzakların da uzağında olan için, kalbini de gönlünü de aklını da alıp gidebileceği bir yer yoktur. Bir kez mesafeler çoğalmaya başlayınca akılda, gönülde, kalpte; tekrar yakınlaşmak çok zor. Mesafe sadece yol ise şayet; ölçülebilen cinsten olan, o zaman her şey mümkün. Bin yıl geçse, birlikte anılar biriktirdiklerin asla eskimez. Varlıkları sana memleket olur. Bir gün, bir yol alır seni götürür kuş misali, beyazlara durmuş erik ağacına bakan bir pencereden alırsın o sabahki nefesini. Yanında mis gibi kahvesi. En özelinden çikolatası ile sana güneşin sırmalarından, bulutun mavisinden hiç bilmediğin kokular, tatlar; rengarenk çiçekler sunar. Tagore’un “İstediğin zaman lambayı söndür. Senin karanlığını da tanır ve severim.” sözünde anlattığı, her haline bir dost kapısı ile deva olanları bulmuşsun demektir.

***

“Demek içimizde inşa edip yıkacak çok şey var!” diye hayret eden yazar, bilmez mi kendimize giden yollar hep çetrefilli. Hele ki kalbe giden yolla kesişti mi, o incecik yolda diken üstünde yürümek gibi. Bir çift yeşili aydınlatan, kendine çıkmayacak yollarda kaybolmak var bir de. Yol işte, boşa mı derler “yol da yolcu da yaratana emanet” diye. Ama o yola kalbini avuçlarına alıp çıkmışsan… O yol hiç bitmez ki… Gittikçe daha da uzayan; bittiği yere varma umuduyla attığın her adıma yeni bir mesafe olarak eklenen cinsten bir yol. İçinde; taş atsan suyun sesinin gelmediği, bağırsan sesin kaybolduğu o kuyuya giden. Yalnızlık diyorlar ona. İnsan adım attıkça daha da yalnızlaşıyor. Ne kadar uzaksa, o kadar yalnız. Oysa yalnız olana güçlü derler. Güç, bilenle bilmeyen arasındaki ince çizgi. Bunların hepsi geçmiş. Şimdi’deyim.

***

Şimdi, karlar ülkesinin bana sunduğu bir manzarada, bir varmış ile bir yokmuş arasındaki düşün gerçek olması için beyazlara döküyorum içimi. Beyaz olan örter; kiri, pası, acıyı. Ayın şavkı vurunca bembeyaz ovaya, sanki karlar ülkesinin kraliçesi yola çıkar; eteğini sürüdükçe, yol açar kara gecenin orta yerinde.  Açtığı her yol, içindeki kuyunun karanlığına da bir parça aydınlık bağışlar.

***

Bir çift yeşil, ne o karanlığa ne o şavka; bir tek karanlığın simsiyah boşluğuna.

Yoldan Yalnızlığa

Diğer yazılara da okuyabilirsiniz.

İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

Yoldan Yalnızlığa

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir