Cesur Bir Adım
  1. Anasayfa
  2. Deneme

Cesur Bir Adım

2

Cesur Bir Adım

Kaçak dövüşüyorum bir süredir. Etliye sütlüye karışmıyorum. İnsanları önemsemiyorum. Evin içi yetiyor. Öyle upuzun sahillerin seyri gibi bir hal benimkisi. Anlatacaklarımı bir yerlere sıkıştırıp dalgaların seyrine, gökyüzünün enginlerine dalıyorum. Hararetli bir tartışma gördüğümde yolumu değiştiriyorum ki dalmayayım mevzunun orta yerine. Çünkü biliyorum; dalarsam rol çalacağım. Başrolüyüm bu hikâyenin… Ama geri durmalıyım. Atı alan Üsküdar’ı geçmeli. Ben yerimde sayarken, birileri meydanı boş bulup sahte roller üzerinden kahramanlıklar yapmalı. Tatmin olana kadar ya da sıkılana kadar; bir çocuk edasıyla oynamalı… Ben olmak kolaymış gibi, yüklendiğim yükleri hafife alan herkes o hayale tutunmalı… Sonra en olmadık yerde yere kapaklanmalı. Yere kapaklanmalı ki, oynak zeminin ne denli tehlike içerdiğini idrak edebilmeli…

Benim bulunduğum yer; hayatın en önemli ve bir o kadar da en önemsiz yeri… Su götürmez gerçekleri barındırdığı gibi, sahte bir dünyanın da merkezi… Bencillik değil yaptığım. Yaşadıklarımın idrak edilmesi bile çok güç… Anlatmaya başlasam, sıkıcı. Dinleyene eziyet… İdealize ettiklerim, yaşanılanla alakasız. Ama gerçek… Biliyorum. Tüm benliğimle hissediyorum bunu. “Hayatın gerçekleri var.” deniyor ya hani, onların birçoğu yalan. O sözde gerçekleri de sistemleştiren, yine sizlersiniz. Ama ben değilim! Kabullenmiyorum, kabullenemiyorum!

Şimdi sudan çıkmış bir balık, doğduğu şehri terk etmiş bir çocuk, orta yaşlarına gelmiş bir adam, dününü unutmuş bir ihtiyar gibiyim. Gece yine en olmazlarında. Saatler uykusuzluğu çoktan geçmiş. Verdiğim emekler, dökülen yaşlar, akıtılan terler ve daha pek çok el emeği göz nuru karışıyor yudumladığım kahvenin içine… Belki damarlarım bir yolunu bulsa, akıtacak çığlığımı… Fakat yaşama tutunmamı sağlayan mucizeler var. Her şeyi bir kenara itip mucizelere inanırım. Çünkü başlı başına bir mucizenin içinde dolanıyorum…

Vazgeçişler, yoldan dönüşler, çıkmaz sokaklar ve daha nicelerini defalarca yaşayıp sakladım ruhumun köşelerine… Önümde daha niceleri de var, biliyorum. Bunu bilip yaşama tutunmaktır asıl mesele. Küsuratlara takılıp kalan milyonlarca insanın anlamadığı da bu işte… Takılıp kalıyorsunuz! En büyük sorununuz bu… Bunu aşabilseniz, gerçekten her şey çok güzel olacak… Ama dünün kavgalarının tarafı olmaktan öteye gidemiyorsunuz. Kavgayı çıkaranların çoktan mevta olduğu şu kısa dünyada, harcanmayı bekleyenler arasında olmaktan sıkılmıyorsunuz. Göstermelik bilgeliğiniz, yeni öğreneceğiniz bir diğer yalan hikâyenin safına katılışınızla yoluna devam etmekte…

Yazdıklarınız çöp. Devşirme ya da doğrudan çalıntı. Eleştiriyi de kabul etmeyişiniz bu yüzden… En büyük özelliğimiz ne diye sorsanız, kibriniz diye cevap vereceğim. Ama sormuyorsunuz, soramazsınız da zaten! Çünkü gerçekler acıdır! İşte bu yüzden de sığındığınız dünyanın sözde gerçeklerini bir şekilde kabullenirsiniz. Doğru dürüst yaşamakta ısrar eden herkesi “marjinal” olarak damgalarsınız. Aslına bakarsanız, dost meclislerinde birbirinizi övmek için de kullanırsınız bu kelimeyi… Güzel kelimedir marjinal. Afili bir yanı vardır. Diğer yandan da aykırı, yanlış, farklı, uzak durulası anlamlarına da kaydırılır.

Öyle uzun uzadıya anlatmayacağım. Zaten kendinizi tanıyorsunuz. Yüzleşmek gerekli. Önce kendinizle, sonra da hakkını yediğiniz diğer insanlarla… Yanlışı biliyorsunuz, doğrusuna yönelmeniz gerekli. Ancak böyle çıkabilirsiniz bu girdaptan. Girdap tam anlamıyla karşılıyor durumunuzu. Çünkü sunulanın çekici bir yanı var. Yanlış bir sürünün içinde olmak, doğru bir yalnızlıktan daha kolay. Haliyle ayaklarınız kestirme yolda ısrarcı. Ama beyniniz ve kalbiniz uzun yolun doğru olduğunu söylüyor. Hayat, seçim meselesi de bir yandan. Bu zamana kadar kaç tane kararı dünyadan izole bir tavırla verebildiniz?

Zaman geçiyor. Seçimler yapıyorum. Direndiğim, üzerinde durduğum konuları tek tek listeliyorum kafamda. Buna benzer yüzlerce yazının nerelere ulaştığını, kimleri tanımamı sağladığını ve tüm sonuçları düşünüyorum. Kimin ne kadar umurunda, olmasa ne değişir… Eskiden bu yazıların okunmasını önemseyen ben, şimdi kendi iç huzurumu ve en azından bir şekilde birilerine ulaşılabilme umudunu taşımasını önemsiyorum. Biliyorum, hayat döngüsü bir şekilde olacak olanların sırasını biliyor. Er ya da geç, bir köşe başında kavuşuyor insanlar. Bu benim için oldukça değerli…

Geçen süreçte, bir elin parmağını geçmeyecek olan dergiler ve güzel dostlar edinmenin huzuruyla kapatıyorum dergi macerasını. Niye, nasıl, neden soruları sıralanabilir aklınızda… Verdiğimiz emeğin göz ardı edilemeyecek kadar değerli olduğunu düşünüyorum. İşte bu yüzden bu vazgeçiş… İçinde yaşadığımız dünyanın doğruları, emeği göz ardı ediyor… Ama benim göz ardı edilecek bir emeğim yok. Göstermelik tepkiler ve alkışlar için ya da dost meclislerinde övünmelik emekler değil verdiğimiz emekler. Daha kutsal, daha insani bir şey… Eğer bu dünyanın kurallarına, doğrularına başkaldıracaksam; bu dünyanın kural ve doğrularının arzu ettiği şekilde davranmayı artık kabul etmiyorum. Yeni bir yol, yeni bir rota çizip baştan bir inşa gerekli. İşte bu yüzden; çözüldü her şey ve ben her şeyin başındayım…

Bu yolda benimle yürüyecekleri nasıl kucaklıyorsam, başka yolculuklara çıkma kararı verenleri de aynı samimiyetle kucaklıyorum. Hayat boşa geçirilmemesi gerekli olan en önemli meşguliyet. Bunu kavramak için de belli süreçleri göğüslemek gerekiyor. Basılı eserlerin, kitapların, gazete ve dergilerin bu kadar alçaltıldığı, sığ bir zeminde popüler yarışlarda harcandığı bu çağda; belki de bizi diriltecek yeniliklerin peşinde olmalıyız. Daha çok çalışıp, daha çok araştırarak hayatın içinde, toprağın ortasında yeni bir çiçek olarak filizlenmeliyiz.

Bunu başaracak gücüm var. Bunu başaracak gücümüz var. İçimizdeki gücün farkına varmanın vakti geldi de geçiyor. Ve ben artık aynı duraklarda beklemek istemiyorum. Yeniden yola çıkabilmeliyiz. Yeni bir evren kurabilmeliyiz…

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz. Cesur Bir Adım
İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

Cesur Bir Adım

İlginizi Çekebilir
Geceye Süs

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (2)

  1. Yorgunluğunu, bıkkınlığını ve başkaldırını anlıyor , saygıyla eğiliyorum bu duygularının önünde…Bu denli genç insanların , bu denli yorgun,argın olmaması gerekir-di!…Seni anlamaya çalışıyor ve nerede olursan ol, ne yaparsan yap yanında ve arkanda olacağımın sözünü verebiliyorum ancak genç Dostum…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir