Üşüyen Bir Çift Göz
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Üşüyen Bir Çift Göz

0

Üşüyen Bir Çift Göz  – Yeşilin tüm tonlarıyla maviyi benim için birleştirmişti… O’nun tüm güzellikleri etrafımı sarmıştı. Yıllardır hiç… Üşüyen Bir Çift Göz
10891756_786313674750798_8989860078565223330_nYeşilin tüm tonlarıyla maviyi benim için birleştirmişti… O’nun tüm güzellikleri etrafımı sarmıştı. Yıllardır hiç bıkmadan yürüdüğüm bu yolda, şimdi yeniden yürüyordum. Bu köhne ancak diri “İstanbul sokakları…”
Evime gitmek için çıkmıştım okuldan. Karış karış her yerini bildiğim Sultanahmet’ten gidecektim otobüs durağına. Başka seçeneklerim de vardı ama yürümeyi seviyordum, hâlâ da seviyorum… Nerdeyse bütün hayallerimi bu yolda yürürken kurmuştum, bu yol kendimi sorgulamak için büyük bir fırsattı. Aynı zamanda bana geçmişimi ve geleceğimi anlatıyordu. Koca çınarlar, turistlerin ayakları altında ezilen Yerebatan Sarnıcı ve her şeye rağmen dimdik ayakta duran Ayasofya… Bir orduya “Direnin!” diyen komutan gibiydi. Yıllardır bu yolda yürümeme rağmen alışkanlık yapmadı bende. Her zaman etkileyebiliyordu beni. Melodika çalan çocuklar; mendil satan teyzeler, amcalar… Lüks lokantalar ve vasat mekanlar iç içe girmiş. Beyazıt tramvay durağından sonra yolun ancak sağ ve sol kanadından yürüyebilirdim. Çünkü orta yoldan tramvay geçiyordu. Gülhane’ye doğru yürüyordum şimdi. Yolun sol tarafı güneşi daha çok alıyordu ve daha kalabalıktı.
Nihayet varmıştım duraklara. Ne kalabalık! Oturdum bir köşeye, bekliyordum. Arkamda koca bir meydan var. Meydanın orta yerinde satıcılar, büfeler… Bazı insanlar meydanın ortasında ayakta, bazıları bir köşeye oturmuş gözlerini ve midelerini doyuruyor. Onları dışardan izlemek de hoşuma gidiyor doğrusu. Ne safım! Ben de dışardayım ve beni de izleyen birileri var.
İki çocuk gözüme ilişti. Biri (ki bu kız olanı); yanındaki çocuktan daha kısa ve belli ki yaşça da küçüktü. Öteki ağabeydi sanırım. İkisinin de ayakları çıplaktı, berbat görünüyorlardı. Acıyordum o hallerine, acımamak elde mi? Oturan insanlara ellerini uzatıyor, bir şeyler bekliyorlardı. Yahu elini uzatıyordu çocuk! “Allah’ım, ne olur benim yanıma gelmesinler” dedim içimden. Beş kuruş para yok üzerimde. Sadece akbilim var, bir binişlik… Biri sağ tarafa, diğeri sol tarafa geçti. Yardım istiyorlardı insanlardan. Başımı çevirdim, göğsüme eğdim düşünüyordum artık izlemiyordum onları. Ne düşündüğümü ben de hatırlamıyorum şimdi. Derken “Abla!” diye bir ses duydum, kafamı çevirdiğimde gördüğüm o küçük kız çocuğuydu. Derin bir acı yaşadım. Onları bu kadar izlemeseydim (bir müddet bekler giderlerdi biliyorum) daha rahat olabilirdim. Haftanın son günü, beş parasızım. Birden aklıma annemin çantama koyduğu çikolatalar geldi. Çikolatayı çok severdim. Ne zaman evde bulunsa zorla koyardı annem.
– Sana çikolata vereyim mi?
– Hayır. (Nedense önce istemedi.)
– Adın ne senin?
– Zeynep.
Nasıl sevinmiştim anlatamam, bir heyecan hissettim kalbimde. Benimle aynı ismi taşıyordu, inanamadım. Neden sevindim bilmiyorum, bu normal bir şey ama ben yine de sevinmiştim.
– Gerçekten mi?
– Evet, abla.
– Benim de adım Zeynep, biliyor musun? deyip gülümsedim. Gözleri parladı. “Rabbim” dedim, “Ne kadar güzel gözleri var, ne de güzel gülüyor.” Ağabeyini çağırdı birden ama neden çağırdı bilmiyorum. Şimdi ağabeyi de yanımda.
– Adı Zeynepmiş, dedim. Önce bana baktı sonra küçük Zeynep’e dönüp:
– Adını neden söyledin? diye kızdı.
– Benim de adım Zeynep, dedim.
Rahatladı çocuk, yüzünü bana döndü. “Senin adın ne?” diye ona da sordum. “Abdülkerim.” dedi.
– Üzerimde para yok, size çikolata versem olur mu? dedim. Önce gülümsedi sonra;
– Olur, dedi. Zeynep’e döndüm; “Sen de ister misin?” dedim, gülümseyerek “Evet” dedi.
– Abdülkerim, neden okula gitmiyorsun, okula gitmek ister misin? diye sordum. Sanki elimden bir şey gelecekmiş gibi!
– Hayır, dedi.
Çok şaşırdım. Bir çocuk neden okula gitmek istemesin ki.
– Neden?
– Bilmiyorum, dedi. Okul nerede bilmiyorum, orada neler öğretiyorlar bilmiyorum, bilmediğim için gitmek istemiyorum.. diye ekledi.
Havsalam almadı. Küçücük çocuktun sen ne ara büyüdün, anlamadım. “Peki” diyebildim sadece. Küçük Zeynep güldü. Allah’ım bu ne güzel bir gülücüktü! Gözlerimi alamadım gözlerinden… “Görüşürüz” dediler, gittiler yanımdan. Bense hâlâ Zeynep’in gözlerindeyim.
Onların gitmesiyle çevremdekilerin bana tuhaf tuhaf baktıklarını gördüm. Bir film seyrediyorlarmış gibi bana bakıyorlardı. Tabii ki sebebini anladım. Gülümsedim, acıdım onlara ve dedim ki içimden;
– Hepiniz bedbahtsınız. Siz göremediniz, ben gördüm o gözleri..!

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz.

İlginizi Çekebilir
Nihal Abla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir