Selim’e
  1. Anasayfa
  2. Deneme
Trendlerdeki Yazı

SELİM'E

"İnsanlığın ölüm haberini hatırlıyor musunuz?"

0

Selim’e

Hayat koşturmasından nefes nefese kaldım. Bir banka oturup soluklanmak istedim. Deniz kenarını seçtim. Deniz’i severim. Rüzgârdan dağılan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Çiçek yoktu kulağımın arkasında… Sahi, kim çekip alıyor benden hayatla yaşam oyunumu?

Ben galiba biraz yoruldum. İsimleri önemsiz olan bir yığın insan sürüsü yormadı elbette. Onlar kimdi ki? Hiç kimse! Ben yordum kendimi. Çok güzel yoruldum ve yaşlandım. Cesaretimin olmadığını söyleyenler var. Oysaki bin kere düşsem, yine aynı yerden daha sağlam kalkacak ve yeni bir hayata milyon kere başlayacak cesaretim var. Zaten yeniden başlama cesaretim bana sevgiyi, hayatı kazandırmadı mı? Yaşamdan kaçıp saklanmadım ben, ben yaşamla yersiz bir savaşa da girmedim. Ben yaşamı keyfime göre yaşadım: çocuk oyunlarımla, mucizelerle, açan çiçeklerle, gökteki yıldızla, doğan güneşle, gülümseyen ayla, tesadüflerle ve yaşanmayan hayattan yazarak aldığım intikamla… Bir yangına gözü kapalı atlayacak cesaretim yok doğru, gece ıssız bir yolda tek başıma yürümeye de, tanımadığım biriyle yolculuk etmeye, ya da bir kavgaya gözü kapalı girmeye, ama inadına yeniden başlamaya ve içimden geldiği gibi abartarak duygularımı söylemeye cesaretim var. Deliliğe ve deliliklere cesaretim var. Sizin var mı? Korkusuzca sevginizi göstermeye, sevmeyi sanat gibi yaşayıp mübalağa etmeye var mı? İnadına iyiliklere inanmaya, kötülüğü tercih etmemeye cesaretiniz var mı? Sanmıyorum. Ziyanı yok. Ben aranızda güneş gibi parlıyorum bu vesileyle. Galiba siz biraz cesaretsizsiniz insanoğlu. Pardon aşağılık demeyi unutmuşum, Selim kızacak yakında.

İnatla mucizelere inanmaya ve yaşamı coşkuyla yaşamaya devam edeceğim zira bir kere o aşağılık insanoğluna benzersem bir daha yakamı kurtaramam. Bunlar Selim’i ölüme sürükleyen insanoğulları değiller mi Olric? Yanımda olsaydın “ta kendileri efendimiz” derdin, ben de durup dururken efendi olurdum. Şu hayatımda bir de efendi olmuş olurdum iyi mi?

İyi!

İnsanlığın ölüm haberini hatırlıyor musunuz? Bir zahmet az gelişmiş dünyanızdan çıkıp “Tutunamayanlar” kitabını okumuş olsaydınız hatırlardınız. Ama ne gezer… Gazeteyi elime aldığım gün dün gibi hatırımda, koca koca puntolarla yazıyordu. Siyah büyük puntolar gazeteden ayrılıp gözüme giriyordu. İNSANLIK ÖLDÜEvet, insanlık artık aramızda yok. İnsanlıktan uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat, insanlık aleminin bu büyük kaybı, birçok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık insanlık olmadığına göre bir alemden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeğe başlamışlardır…” Yazıyordu. Merhumun cenaze namazına katılmayı düşündüm. Vazgeçtim. Onlar Selim’e gelmişler miydi? Sanmıyorum. Hangi yüzle geleceklerdi? Düşmanlığımın sebebini anlamayan riyakâr gözlerle bakmayın bana! Yalandan masum tavırlarınız beni deli ediyor. Niçin düşman oldum size insanoğlu biliyor musunuz? Elbette biliyorsunuz. Koskoca insanoğlusunuz, insan ne yaptığını bilmez mi? Bilir! Siz de biliyorsunuz.

Selim’i öldürdünüz. Gözünüzü kırpmadan hain ve küstah tavırlarınızla Selim’i adım adım ölüme sürüklediniz.

Ah Selim, canım dostum, güzel insan, aklıselim, kendi insanlığa ışık; insan Selim Işık dostum. Oğuz Atay’ın yaşamayı en çok hak eden baş tutunamayanı…

“Ölüm Selim Işık için bir kaçış değil bir zaferdi.” diye yazıyorlar çoğu yerde. Çünkü o size benzememek için öldü. Sizle olmaktansa hiç olmamayı tercih etti ve aşağılık insanoğluna karşı zafer kazandı. Selim ve Selim gibilerini koruyup kollamayan dünya… Bat dünya bat!

Kötüsünüz ahali. Doğduğunuz ilk günden beri katran karası bir kalbiniz var ve herkesi kendiniz gibi aşağılık olmaya zorluyorsunuz ama hayır efendim! Bu sefer o kadar kolay olmayacak. İnsanlık artık bir kalbi olduğunu hatırlayacak. Bizzat zorlayacağım. Gerekirse omuzlardan tutup sarsacağım, sarsma sırasında kötülükler dökülecek sağa sola… Döküntüleri gördükçe daha da sarsacağım. Sonra duracağım. Saçılan kötülüklerden üstümü temizleyeceğim. Bedenimdeki çiçeklere su vereceğim ve çiçekli gövdemi ne bir perde arkasına ne bir duvar dibine saklamadan göğsümü gere gere şehrin ortasında dolaşacağım: saklayacak bir şeyim yok benim. Sevgiyle suladığım görkemli çiçeklerim var. Ve utandıracağım sizi. Haydutlar bir köşede beni izleyecek. Bense çiçekli bedenimle durmadan dans edeceğim. Benim karşımda kaybetmenin acısını yaşayacaklar.

Size benzemeyeceğim insanoğlu, hevesimi ayaklarınızın altına almanıza izin vermeyeceğim, inadına daha büyük bir coşkuyla karşılayacağım doğan günü, kahkaha atacağım ve beni üzenlerin hayatında bir kere öleceğim, kendi dünyamda bin kere doğacağım çünkü buna yapabilecek cesaretim var. Oğuz Atay’ın yaşayamayan bütün karakterlerinin yaşama olan kırgınlığına inat yaşayacağım.

Coşkuyla!

Rüzgar dindi, ayağa kalktım. Kulağımın arkasında bulamadığım çiçek, ayağımın dibine düşmüş. Eğildim, yerden aldım, kulağımın arkasına yeniden taktım. Çünkü ben sevilince böyle çiçekli şeyler yaparım.

Yaptım.

Selim'e

Yazarın (Simay Kurtoğlu) diğer yazılarını da okuyabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

– Selim’e

Sait Faik zamanında; "yazmasam deli olacaktım” demiş. Ben de o vesileyle yazıyorum. Yazmak benim ben olmamı sağlayan bir unsur.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir