Tak! Tak! Tak!
Aşıktım.. sanırım..
Vaz caydım..
Dedim kendime..
Yalan..!
Dua ederek gözlerime,
Bir kez daha
Saklaması için bu yarayı..
Seyre dalmışken bu boşlukta
Ruhu kırık,
Hisler zaten üstü kapalı
Üst üste geldin
Her şey gibi
Geldin ve gittin..
Bu böyle tekrar etti
Üç kere, beş kere, birkaç kere..
Yenik düştü tekrara
Düştü seferler de
Yenilgilerce…
Seçmeli değildi sessizlik
Üst üste geldin ve gittin
Tekrarınla, yenilgiye düştü ummak…
Alkışladılar çokça
Ağaçtaki yapraklar gibi silkelendi elleri
Yağmur suyu değmişçesine
Bir o kadar da parlak gülüşleriyle,
Bitmek bilmez neşeleri ve keyfe keder kahkahalarıyla,
Yenik düşürdüler sükûtu
Saygısızlık bu
Hasımlık..
Apaçık…
Zira zamanın birinde esseydi bir meltem
Ve düşseydi bir varak, nehre
Değseydi şayet suyun en yumuşak yüzüne
Duyulsaydı bir güzel nağme,
Yankılanıp da uçsuz bucaksız ormanlarda;
Duyulmazdı kimselerce,
Kimseciklerden bir ah…
Ve gıyabında tek bir sakat düşünce misali şikayetname..
Huzur-u mahşer gibi zamanın bu anında işte
Tam aksine ötelerden
Toplayıp da getirir
‘İnsan denilen’
Kapısına ulaşamadığı tokmağa vururcasına
Tak tak tak..!
Girmesin ne hüzün
Kaybolmasın neşeler de hiç…
Sanki sevmek sakattı,
Keder hiç yaşanmazdı..!
Konuşacaktım işte
Tutun ki bir ah misali..
İstemezsiniz bilirim..
Aşıktım.. sanırım
Vaz caydım..
Dedim kendime, yalan!
Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.
Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.
Haftalık bültenimize ücretsiz abone olup gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.