1. Anasayfa
  2. Öykü

Kar Kokusu

Yazan: Feyza KURT


0

Kar Kokusu

“Dolapta başka bir şişe daha olacak sevgilim, getirebilir misin?”

İkinci şişeye geçmiş ve üstelik daha bitirmemişken… Yalandan, yapış yapış bir gülümseme… Yüzümü ellerimin arasına aldım. Tanrım, ne zamana kadar? Niye? Hangi günahımın bedelini ödüyorum, hangi yalanımın karşılığını alıyorum, hangi yarım bıraktığım davanın bitimi bu?

“Baha… Sence de yetmez mi artık? Sen duşa girsen ben de sana bir kahve yaps…”

Bakışlarının etkisiyle koltuğumdan kalktım, yerlerdeki camlara basmamaya çalışarak mutfağın yolunu tuttum. Uzun koridorda devam ederken en sevdiğim tablonun artık duvardaki çivisinde değil de yerde boylu boyunca halı deseni gibi uzandığını gördüm. Dizlerim titremeye başladı. Sol elimle boyası yavaş yavaş aşınan duvara tutunarak tablomun dibine çöktüm. Creation of Adam… Basit ve özensiz bir tablo… Üstelik böyle bir evde ve böyle bir duvarda… Kaşı patlamış gözümden küçük bir yaş süzüldü. Ben böyle olsun istememiştim. Ben bu hale gelmek istememiştim. İçerden O’nun ikinci şişenin dibine vurmuş homurtuları yükseliyordu.

Yüzümü tekrar ellerimin arasına aldım. Zaten yaptığım çok da bir şey yoktu bunun dışında. Kaçmak istediğim zaman, kaçamadığım zaman… Homurtular daha da yaklaşırken ses yön değiştirdi ve çelik kapının çarpılmasının ardından kesildi. Kesilen sarhoş sesin yerini şimdi kırık hıçkırıklar almıştı. Sağ elim çaprazındaki patlamış kaşa gitti. Kuru ve girintili-çıkıntılı sert bir kabuk… Yavaşça kazımaya başladım. İlk önce ucu çıktı sonra yarısına geldim. Sıcak kanın akışının hissetmiştim. Artık kuru ve sert değildi. Islak ve kırmızıydı. Kabuğu soymayı yarıda bıraktım. Arafta kalmış kabuk, kaşımdan sallanırken tekrar tabloma döndüm. Acaba annemin on lirayı bantla yapıştırmaya çalıştığı gibi ben de bir Japon yapıştırıcısı veya bir bant…

İşte yine kendimi zorluyordum. Düzelebilecekmiş gibi, düzelebilecekmişçesine… Kırık bir tablo tekrar yapışmaz, yapışsa yaratanına saygısızlık olmaz mı? Kaşım zonkluyordu. Kalp atışlarımı kaşımda hisseder gibiydim. Küçük bir yaranın bu kadar acıması beni hayrete düşürmüştü doğrusu. Acaba diğer yarısını da aniden çekip koparsa mıydım ya da çıkmış kabuğu yaraya yama mı yapsaydım? Ama o zaman yaratanına saygısızlık olmaz mıydı?

Burnuma yüzümü buruşturan ve kaşlarımın çatılmasına neden olan boş şişe kokuları doldu. Çatılan kaşlarım yüzünden kaşım daha hızlı zonklamaya başladı. Doluların kokusunu da almaya başlamıştım. Ne pis kokuydu bu böyle! Uyarıların süresi uzadıkça duyarlılık azalır diye acaba dört yıldır bu pis kokuyu alamıyor muydum ben? İçime kokuyu iyice çekerek kalktım ve ceketimi alıp dışardaki karı koklayamaya çıktım. Kar kokusu ve sessizliği… Hem koklamaya hem duymaya bayılırım. Evin anahtarını karların içine bıraktım ve yavaşça yürümeye başladım veya devam ettim.

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz. 

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir