Kontör
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Kontör

0

Kontör

Bir varmış bir yokmuş zamanlarmış. Dört yanında doğanın, hikâyeler köşe kapmaca oynuyorlarmış. Çocuklar varmış rüyalar gören. Rüyalar biriktiren çocuklar… Hikâyelerin peşlerinden koşuyorlarmış.

Karın diz boyu tuttuğu ve aralıksız yağmaya devam ettiği bir günmüş. Çocuklar uyandıkları zaman pencereden gördükleri manzara onları çok heyecanlandırmış. Bu heyecanlarının üzerine bir de televizyonda yapılan açıklama çocukları sevinçten deliye döndürmüş: Sömestr tatili yoğun kar nedeniyle bir hafta daha uzatıldı. Bu durumda Binnur Hanımlar bir hafta daha Selma Hanımlarda kalmaya karar vermişler.

Binnur Hanım Canan, Barış ve Oya’nın anneleriymiş. Selma Hanım ise Kübra ve Ilgaz’ın anneleriymiş. Canan, Barış, Oya, Kübra ve Ilgaz dayı-hala çocuklarıymış. Birbirlerinden hiç çok uzun süre ayrı yaşamamışlar. Tek bir aile gibilermiş. Çocuklar bir arada olmanın, karın, tatilin sevincini yaşarlarken Kübra ve Ilgaz’ın babaları; Canan, Barış ve Oya’nın enişteleri Selim Bey, çocukları daha da sevindireceğini düşündüğü bir karar almış. Bir gün sonra, yani Pazar günü, çocukları da alıp Belgrad Ormanı’na gitmeyi planlamış. Zaten Selim Bey için her Pazar ormana gitmek neredeyse bir gelenek halini almış. Spor yapmaya elverişli olduğu için ormanı seviyormuş. Aynı zamanda haftalık içme suyu ihtiyaçlarını ormandaki Neşet Suyu’ndan karşılıyorlarmış. Ailece evdeki bütün su bidonlarını ve piknik malzemelerini toplayıp, dört mevsim hafta sonlarını ormanda geçiriyorlarmış. Yani bugün yağan, yarın da yağmaya devam edecek olan ve çocukların tam dizlerine kadar biriken kar o hafta sonu da ormana gitmelerine engel değilmiş.

Çocuklar Cumartesi günlerini keyifle geçirmişler. Televizyon seyretmişler, oyun oynamışlar, Canan ve Kübra iki yıl sonra lise sınavına gireceklerinden ders çalışmayı da ihmal etmemişler ve ertesi gün erken kalkacaklarından erkenden uyumuşlar.

Pazar sabahı gün doğar doğmaz kalkmış ve yola çıkmak için hazırlanmışlar. Karlı, güzel bir orman yolculuğu onları bekliyormuş. Ormana vardıklarında öncelikle kır lokantasında kahvaltı yapmışlar. Kahvaltılarına yanlarındaki masada oturan genç arkadaş grubunun çalıp söylediği şarkılar eşlik etmiş. Çocukların ve Selim’in keyfine diyecek yokmuş. Kahvaltı ve müzik keyiflerinin ardından koşu parkurunda yürümeye başlamışlar. Kara bata çıka yürüyor, birbirlerine kartopu fırlatıyor ve şahit oldukları muhteşem manzaraları fotoğraflıyorlarmış. Derken akıllarına kocaman bir kardan adam yapma fikri gelmiş. Karları yuvarlamaya başlamışlar. Sonunda boylarını geçen bir kardan adam yapmayı başarmışlar. Bugün hiçbirisinin hatırlamadığı bir sebeple ismini Kontör koymuşlar ve elbette biricik Kontörlerini aralarını alıp fotoğraf çekilmeden duramamışlar. Sonrasında Kontör’ü orada bırakacaklarını ve üstelik Güneş açtığında Kontör’ün büsbütün yok olacağını düşündüklerinde çok üzülmüşler ama yapacak bir şeylerinin olmadığını da biliyorlarmış. Bugün düşününce, çocuklar aslında farkında olmadan yapmaları gereken en güzel şeyi yapmışlar. Birlikte mutlu olmayı ve mutlu hatıralar biriktirmeyi, üstelik sadece bu hikâyelerinde değil, hayatlarının her anında başarmışlar. Tabii teknolojinin faydasını da görmemişler değil! İyi ki o gün yanlarında anlarını ölümsüz, anılarını hep canlı kılacak bir fotoğraf makineleri varmış! Böylelikle o zaman eriyecek diye üzüldükleri sevgili kardan adamlarını bugün bile sanki hâlâ yan yanalarmış gibi düşünüp hatırlayabiliyorlarmış.

O gün çocuklar Kontör ile oynamaya, karda batıp yuvarlanmaya devam ederlerken Selim Bey bidonları doldurmayı unutmamış. İki su dolu koca bidonu arabaya yükledikten sonra yeniden çocukların yanına gelmiş. Henüz günün keyfine doyamadan akşam olmak üzere olduğunun farkına varmışlar. Artık eve gitmeleri gerektiğini düşünerek toparlanıp arabanın yanına gelmişler. Dönüş yolculuklarının onlar için bir kâbus olacağından habersiz yola koyulmuşlar. Orman yolunu henüz bitirmemişlerken tekerleklerin patinaj zincirlerinden biri kırılmış ve karın yolu kapatması nedeniyle de arabayı bir zaman çalıştıramamışlar. Ağırlık olmaması için Selim Bey doldurduğu suları bile dökmek zorunda kalmış ancak yine de bu, arabayı karla kaplı yolda hareket ettirebilmek için yeterli olmamış. Orman yolu ıssız olduğundan onlara yardımcı olacak hiç kimse de yokmuş. Çaresizliklerini kabul edip önlerinde uzanan yolda belki kendilerine yardımcı olacak birilerini bulurlar diye yürümeye başlamışlar. Çocuklar yaşadıkları bu olay karşısında epey korkmuşlar. Üstelik artık çok yorulmuşlar ve üşümeye başlamışlar. Barış neredeyse ayaklarını hissetmiyormuş. Oya nasıl olduysa ayakkabısının tekini kara saplamış. Zaten kalınlığı yaklaşık boyu kadar olan karda bir an gömülüp kalmış. Çocuklar Oya’yı ayağa kaldırmak için önlerindeki yığın karla bayağı cebelleşmişler. Onu kaldırmayı başarmışlarsa da ayakkabısının tekini bir süre bulamamış, aramak için yeniden kara batıp çıkmışlar. O sırada ileride bir jandarma aracı fark etmişler. Jandarma da onları fark edip yanlarına gelmiş. Çocuklar nihayet ayakkabıyı bulup Oya’ya giydirmişler. Bu arada Selim Bey de jandarmaya durumu izah etmiş. Jandarma çocukları araca alıp ana yola çıkarırken, Selim Bey’e de arabasını ana yola çekmek için yardım etmiş. Çocuklar ve Selim Bey ana yola ulaştıklarında onlara yardımcı olan askerlere teşekkür etmişler ve jandarma aracı kendi yoluna devam etmiş. Selim Bey zinciri yeniledikten sonra ana yol daha açık olduğundan kolayca yollarına devam edebilmiş, evlerine sağ salim dönebilmişler.

O gün Kontör çocukların eğlencelerinin başkahramanı olsa da asıl günün kurtarıcıları ve çocukların kalplerinin kahramanı jandarma olmuş. Selim’in tek şikâyeti dökmek zorunda olduğu sularmış. Çocuklar ise yaşadıkları o günü hayatları boyunca hiç unutmayacak; biraz üşüyerek, biraz korkarak ama en çok da kahkahalar eşliğinde, hep hatırlayacaklarmış.

Yazarın (eceeskiköy) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Yazar-Çevirmen Fransızca Öğretmeni

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir