Ihlamur Kokuyorsun Anne
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Ihlamur Kokuyorsun Anne

Yazan: Özlem D. P.

0

Ihlamur Kokuyorsun Anne

Telaşla geçirdiğim günün yorgun bakışları pencereye dalmışken kalbim, çoktan seferine başlayıp huzur dolu sokaklara akmıştı bile. Ne güzel, ne dolu bir kelimeydi huzur. Mutluluk, sevgi, güven, saygı her şey vardı içinde. Sonra çıtır çıtır yanan soba, hava azıcık soğuk, kollarını önünde bağlayıp annenden kalma krem rengi örgü hırkayla pencerenin önünde, yoldan geçenleri izlemek, adımlarını karıştırarak onların yollarına… Arada kucağına uzanmış kitabın sayfalarını çevirmek, bir kediyi okşar gibi… Sarı yapraklarının nedense sana ıhlamuru hatırlatması… Sakince kalkıp sıcak suyu kupaya dolduruşun ve bir avuç ıhlamurun kendini bırakıvermesi suya… Oda dolusu ıhlamur… Huzur ıhlamur kokuyordu hele de kışları, gerçi sonbahara da yakışır hani. Sakin, sitemsiz, müşfik, mütebessim… Ne yumuşak bir çaydın sen. İçime ipekler salan. Eve gidince ilk işim sensin ıhlamur, evimi huzura çeviren…

Sahi ben ıhlamurumu içiyorken onlar ne yapıyorlar acaba? Kahvaltıda ne yemiş olabilir benim minik kurbağam? Şimdi arasam gelmek isteyecek buraya biliyorum. Ah; ne zor, ne çok zor bu ayrılık… Beyaz peynir, domates, salatalık, ha bir de yumurta tabi. Yese ne güzel olur. Belki sadece süt içmiştir. Olsun, ben döndüğümde her şeyi sunarım ona, yediririm. Selim ne yapıyor acaba şimdi? Bir telaş sarmıştır onu eminim. Çocuğu aç göndermek istemez, bizimki naz yapar, inat yapar. Klasik bir kriz çıkmıştır belki de. Allah’tan saçını bağlamayı öğretmiştim. Salkım saçak göndersin istemiyorum miniğimizi. Hem yokluğumu belli etmesin hem yerimi almasın.

Ihlamurum, annemi sokuyor hayallerimin arasına. Hep elinde çaydanlık, sobanın üstüne bırakırken “ıhlamur yaptım, için mutlaka” deyişi. Mutlaka ama! Mutlaka! Yani kaçarı yok. Bitmemişse ve üzerine hastalanmışsanız ya da ne bileyim bir kırıklık var üzerinizde ve ağzınızdan kaçırıp serzenişte bulunduysanız gardınızı iyi alın. Çünkü hak etmişsinizdir içmeyerek o ‘mutlaka’ya asi olarak. Ama yine de en çok ağrıyan yanınız olmayı başarır o mutlaka.

Şimdi kızımdan ayrı geçireceğim beş gün bana annemi getiriyor hep. Kızıma ağlarken, anneme sarılıyorum. Hırkasında bir sıra atlamış. Kim bilir neler düşünüyordu o sırada. Bir insan hep mi bir şeyler kurar kafasında? Belki de çok sonra fark etti de “Amaaaannn kim sökecek şimdi, zaten kendim giyeceğim” demiştir. Başkasına, hele de bizim çeyizlere örse acımaz sökerdi. Acımazdı parmaklarına, gözlerine, zamanına. İp azaldıkça saklıyordu acıları ilmeklere. Örgü olup akıyordu boynundan. İpi bitince kollarımızı uzattırır sarar da sarardı, dilinde hiç bilinmedik bir türkü. Daha nelerini bilmiyorduk annemin? Sanki çatlamış tırnağından başka bir kadın türerdi bazen. Hele de eski, epeski biz yokken ki resimlerine baktığımızda.

Fotoğraf çektirmek için kuaföre gider mi insan? Hani vesikalık falan değil, kuzeniyle öylesine çekilmiş bir fotoğraf. Şıkır şıkır giyinmiş, fıkır fıkırdı içi belli ki. Biz güler, o ise kınalı elini başına dayar ve başını pencereye çevirirdi. O an ona da bir ıhlamur kokuyor olmalıydı. Anneannem sobanın üzerine bırakmış mıdır çaydanlığı? Hiç sanmam. Bahsederdi annem yoksa. Anlatılmayan masalların kahramanları oluyorduk yavrularımıza belki. Hissedemediğimiz duyguları içimizde büyütüp, yavrularımızın sinelerine serpiyorduk. Bilmediklerimizi nasıl da öğretiyordu hayat?

Şimdi sarılıp annemin hırkasına, burnumda tüten yavruma dolmuşken gözlerim, burnunda tüttüğüm annemin gözünden akıyorum. Avucumda sıcak bir ıhlamur, gözümde karnı anneme hep aç bir hasret, dudağımda beş günlük bir özlem sitemi. Beş gün… Yüz yirmi saat… Yedi bin iki yüz dakika… Dört yüz otuz iki bin saniye…

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz. 

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Ihlamur Kokuyorsun Anne

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir