Kırık
  1. Anasayfa
  2. Deneme
Trendlerdeki Yazı

Kırık

0

Kırık

Bu karmaşık yazıyı tek seferde, herhangi bir filtreleme, düzenleme işlemine tabi tutmadan, zihnimden geçtiği şekliyle yazıp paylaşmayı o kadar çok istiyordum ki, anlatamam. Dolduğumu ve taşmak üzere olduğumu 24 Haziran 2021 tarihi itibariyle fark ettim, 25 Haziran 2021, saat 01:52 itibariyle de bu yazıyı yazıyorum. Kendimle konuşmam gerektiğini fark ettim, konuşmam gerekiyor çünkü konuştukça hafiflediğimi hissediyorum. İçimde bir yük var, ne zaman ağzımı açsam sanki biraz hafifliyorum, balonun içinden süzülen hava gibi dışarı süzülüyor o yük, bir miktar hafifliyorum. Yazmak ve konuşmak benim için aynı kapıya çıkıyor, hafifliyorum. Kalıcı bir hafiflik değil bu, farkındayım ancak yapabileceğim en iyi şeylerden biri bu: Yazmak. Yazıyorum, konuşuyorum, koşuyorum, bisiklete biniyorum, bir şekilde günün sonunu getirip hayata devam ediyorum. Çok uzatmadan derdimi anlatmaya başlamak istiyorum.

Biriyle yollarınızı ayırmanın en boktan tarafı, şayet gerçekten seviyorsanız, geçmişin gülümseten anılardan ziyade can yakan anılara dönüşmesiyle beraber bugünün ve yarının yok olmasıdır. Kimimiz kolunu çatlatır, kimimiz tamamen kırar, kimimiz kolunu sadece incitir; ancak hepimiz biliriz ki kırığın acısı büyüktür ve iyileşmesi zaman alır. Sevdiğim insanla yollarımın ayrılmasıyla birlikte bir kırılma yaşadım. Beraber yürüdüğümüz yolda, farklı yerlere yürünmesi gerekti. Bilemiyorum, yollar ayrıldı ama büyük ihtimalle yolu ayıran okyanusu da yüzerdim, duvarları da yıkardım. Bunun nedeni karar iletildiğinde hala seviyor olmamdı şüphesiz, öyle veya böyle olan oldu ama, ben hiç de öyle hissetmiyordum. Çok tuhaf, birkaç gün önce içtiğim biranın kapağını saklıyordum. Denizden topladığım taşlar hala masamın üzerinde duruyor. Bilirsiniz, sevgililer birbirleri için özel şeyler yapar. Dışarıdan bakan insanlar bu şeylerin anlamına dair bilgi sahibi olmadığı için o meseleler sadece sevgililer için bir şey ifade eder. Müzik listeleri hazırlamak, denizin kıyıya taşıdığı taşları toplamak, bira kapaklarını atmayan bir insana dönüşmek… Bütün bunları geride bırakmak zorunda kalmak acı verici, çünkü bir kırık söz konusu. O kadar çok şey kırılıyor ki… Geçmişe bakışınız kırılıyor, koşup yuvarlandığınız parkı hatırladıkça gülemediğinizi, acı bir gülümsemenin yüzünüze oturduğunuzu hayal edin… Çok sevdiğinizde ve çok eğlendiğinizde, sonu geldiğinde çok farklı hissediyorsunuz. Üzüntüyü unutun. Üzüntünün dışında bir şeyden bahsediyorum. Geleceğinizin kırıldığını düşünün.

Şöyle ki, geleceğimin kırıldığını hissediyorum. Ufaklığın Batu abisi, Rohan’ın babası, eşi olabilme ihtimali, abilerin “len Batu”su, bahçedeki sevimlilere yemek veren insan, ailesiyle konuşabilmek için bir dile hafiften de olsa merak salmak… Bütün bunlar kırıkla birlikte ulaşamayacağınız bir yere gidiyor, bir anda ihtimaller imkansızlara dönüşüyor ve yapabileceğiniz hiçbir şey kalmıyor. Ne kadar acı, yüzebileceğim sonsuz okyanuslar söz konusu olsa yüzerdim, üzerinden sıçramak zorunda kalacağım gökdelenler olsa bir şekilde sıçrardım, ama biten bir şey için ne yapabilirsiniz ki? Farklı şeyleri sonuna kadar, yoğun şekilde hissedebildiğiniz biri söz konusu olduğunda, geleceğiniz kırılıyor. Bunu lütfen bir drama çevirmeyin, bundan nefret ediyorum. Olay “geleceğim kırıldı ve asla mutlu olamayacağım” basitliğinde değerlendirilsin istemiyorum. Olay “güzel hayallerim vardı ve geleceğim kırıldığı için bu hayallere ulaşamayacağım” olarak algılansın istiyorum, durum tam olarak bu. Bazen dışarıdan bakanların “ne ki bu, çöp adam işte” diyebileceği basitlikte bir çizim yaparsınız da çok hoşunuza gider ya, benim durumum da buna benziyor. Çoğu insanın sıradan, alelade göreceği şeyleri çok özel biriyle yaşama hayallerim vardı. Hayallerimin kırıldığını ve geleceğimin değiştiğini görmek bana çok farklı şeyler hissettiriyor. On iki yıl sonra mutlu bir akademisyen olabilirim, yirmi beş yıl sonra aldığım evde kahkahalarla film izliyor olabilirim, zaman akacak ve göreceğiz, ama ben o çöp adamı ve hayallerimi seviyordum. Rohan’ı, yeğenin abi diyeceği insan olmayı, benzeri birçok hayali ve güzellikleri seviyordum. Sıkı sıkıya tutunmuştum, bırakmakta zorlanıyorum. Mesele “mutlu olamayacağım”, “her şey bitti”, “nasıl yaşayacağım” meselesi değil. Açlığın pençesinde dahi gülen ve eğlenen insanları görmek mümkündür. Ben sadece geleceğim kırılmadan evvelki hayallerimi çok seviyordum ve onlar beni mutlu ediyordu.

Kırılma hissi aşağı yukarı böyle bir şey. “Eş olmak”, “baba olmak”, “abi olmak” gibi hemen herkesin olduğu ve olabildiği şeylerden bahsediyorum. Buradaki problem, birçok insanın sırf evlenmek için evleniyor olması ve bunları aslında istemediği, sevmediği insanlarla deneyimliyor olması. Benim şanssızlığım, gerçekten sevdiğim biriyle bunları deneyimleme şansımı kaybettim. Böyle bir gelecek ihtimali içimi sıcak tutarken, beni de mutlu ediyordu ancak o kararla birlikte bu gelecek kırılmış oldu. Tekrar ediyorum, bir şekilde hayat devam edecek ama, ben çok da dillendirmediğim bu geleceği çok sevmiştim.

Farklı bir his. Yemek yiyebiliyorum ama özellikle istemiyorum. Müzik dinleyebiliyorum ama Come on Eileen dinlerken dahi sıkılabiliyorum. Sohbet edebiliyorum ama anlam yükleyemiyorum. Bütün bunlar geleceğimin kırıldığına dair hissiyatımla alakalı olsa gerek. Çok farklı, kendimce bir sevgiyi çok özel şekilde hissediyordum. Kendimce hissettiğim sevgiyi ilk kez açıklayabilmiş olmak da beni mutlu ediyor. Anlattım. Bunu asla ama asla anlatamayacağıma inanıyordum. İnanır mısınız, anlattım. Anlaşıldım da. Sevdim. Gerçekten çok sevdim. Parklarda yuvarlandım. Öpüştüm. Çok sevdim. Nasıl sevdiğimi ilk kez anlattım. Dinlendim. Edepsizlikler yaptım. Sevdiklerimle tanıştığını gördüm. Beraber uykuya daldık. Heyecanlarını gördüm. Heyecanını hissettim. Kalbine dokundum. Kalbime girmesine izin verdim. Kilometrelerce yürüdüm. Hatalar yaptım. Yanında ve arkasında durdum. Yanımda ve arkamda durdu. Sevdim. Sevildim. Seviyorum, ve gelecek kırıldı.

Bu yazıyı yazmama izin veren şefe de çok teşekkür ediyorum. Ne dediğimi, ne anlatmaya çalıştığımı anlayamayan birçok insan olacaktır. Açıkçası ilk kez kimin ne anladığıyla ilgilenmiyorum. Hissettiklerim bunlar. Bunları yazmak zorundaydım, çünkü sevdim. Sevildim. Acıdır ki çok sevdiğim ve huzur veren gelecek hayallerim kırılmayı yaşadı. Geleceğe dair şu an bir hayalim yok, o güzel hayallerle vedalaşmanın zorluğunu yaşıyorum. Yazıya burada bir son vermem gerekiyor ve veriyorum.

Kırık

Yazarın (antropolog) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Kırık

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir