Özgürlüğüne Hasretim
  1. Anasayfa
  2. Hayatın içinden
Trendlerdeki Yazı

Özgürlüğüne Hasretim

0

Özgürlüğüne Hasretim

Gün ışıyınca işe gitmek için kalkar evde ayak sesleri duyulurdu. Banyodan gelen şırıl şırıl su sesleri sonrasında odama gelir, perdemi ve ardından içeriye ayazın girmesine sebep olacak camı açardı. Artık istesem de uyuyamazdım. Böldüğü uykum için agresifleşir sabaha tersimden başlardım. Soğuk beyaza bürünmüş günlerde de kıyamaz camı açmadan yüzümle oynayarak uyandırırdı. Her ikisinde de evde bir ses bir nevi şenlikti.

Babam öfkesi çetin bir adamdı. Heybetli, kalıbına dolgun, sert bakışlara sahip ama kimi zaman da pek sevimliydi. Yeri gelir yakar geçerdi ama limanı terk etmezdi. Çocukluğumdan hatırlıyorum merdivenleri çiçeklerle çıktığı günler oldu. Elinin boş olduğunu hiç görmedim. Çikolatalı gofreti de eksik etmezdi. Ufak dokunuşlarıyla bazı şeyleri ne kadar tamir etmeye çalışsa da pek başarılı olamazdı. Ama bu çabalarından ise hiçbir zaman vazgeçmedi. Asla kaçırmadığı tereyağlı, salçalı yumurtası olan pazar kahvaltıları vardı. Ardından kovboy filmi ve aksiyon filmleriyle tüm gün eşref saati yapardı. Akşamları ise babam saz çalar annem babamın yazdığı türkülerden söylerdi. Türküleri biriktirdiği kocaman, kalın, yaprakları altın sarısı olan bir defteri vardı. Elfida’yla başlar Kara Tren’le bitirirdi. Koltukta oturduğu yeri hiç değişmedi. Uyumaya yakın istediği battaniye hep aynıydı. Namazını hep aynı noktada kılardı. Değişikleri pek sevmez ama tebdili mekânda ferahlık vardır lafını ağzından düşürmezdi.

Babam ailecek vakit geçirdiği günleri severdi. Yeşilliklerde piknik yapmaya, semaver çaylarına, mangala bayılırdı. Yürümek ona hiç koymazdı. Adımları büyük büyük olunca beni arkasında koşturur gibi olurdu. Ama elimi tutmayı ihmal etmezdi. Elleri hep ıslaktı, sürekli terlerdi. Ama çok güzeldi. Babamın elini tuttuğumda, onunla yan yana bir yola koyulduğumda benden güçlüsü benden havalısı yoktu. Yanına geçtiğim her seferinde boyumu kıyaslar biraz daha uzadığımı söylerdi. Uğradığı mesleki deformasyonuyla resmiyeti, siniri saman alevi gibiydi. Korkuturdu ama bilirim severdi. Yıllarca söyleyemedi ama öyle bir gün oldu ki yazmaya başladı…

Babam gitti. Babam aylardır yok. Limanı terk etmedi ama onsuz kaldık. Gittiği gün yoktum, nasıl götürdüler bilemedim. Oldubittiye geldi ama babam geri gelmedi. Ona en çok ihtiyaç duyduğum zamanlarda hasret kaldım. Koltukta ki yerini ben aldım. Battaniyesine sarıldım. Ama saz çalmayı öğrenemedim.

Gelecek diye beklediğim her vakitte gelemeyeceğini öğrendim. Gelmek istemediğinden değil, bırakmadıklarındandı. İlk zamanlar ayda bir olsa da sarılma fırsatı buldum. Aynı şehrin içinde uzun bir yol kat ettikten sonra bedenime dokunan eller ardından buhrana kapılmış kalın demirleri iterdim. Onunlayken zaman çok çabuk akar ve sonra gözyaşlarım da akıntıya katılırdı. Hep gelecek ayları bekledim. Derken şehrimden de çıktı, çok uzaklara düştü yolu. Ayda bir görmek son derece imkânsızlaştı. Aylar yerini yarım yıllara bıraktı. Artık sarılmayı umduğum kollarına değil mektuplarına, fotoğraflarına, ona benzeyen her detayıma sarıldım. Mektuplarında beni sevdiğini söylediği her cümlenin altını çizdim. Varlığında hasrettim ama yokluğunda hep birdik. Yine de yüreğim özgürlüğüne hasret kaldı.

Halen gelmesini bekliyorum. Saçlarına düşmüş aklarıyla, bana bir sürprizle geldiğini hayal ediyorum. Kış günlerinde siyah kabanlarımızla yürüdüğümüzü ve elimi daha sıkı tuttuğu günleri hayal ediyorum. Geçen günleri kapatabileceğimizi, aynı hataları tekrarlamayacağımızı umuyor; bu hasretin bir onur meselesi olduğunu düşündükçe böyle bir babanın kızı olduğum için gurur duyuyorum.

Beni sev baba, seni seviyorum…

 

Yazarın (Feza) diğer yazılarını da okuyabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Özgürlüğüne Hasretim

Okumaya Devam Et
İlginizi Çekebilir
Anı: Garip Bir Hayat

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir