Yeni Kurallar – Bölüm Bir: Karar
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Yeni Kurallar – Bölüm Bir: Karar

0

Yeni Kurallar – Bölüm Bir: Karar

Büyük salonda inanılmaz bir kalabalık vardı ve salonda konuşulan dillerin haddi hesabı yoktu: Dile kolay, 195 ülkenin her birinin lideriyle beraber iki de temsilcisi bu tarihi toplantıya katılıyordu. Toplantının tek bir gündem maddesi vardı ve bilinen bütün kurallar, bürokratik saçmalıklar askıya alınmıştı: Bu salonda hukukçular vardı ancak hukuk yoktu; 585 insan vardı ancak insan hakları askıya alınmıştı. Tek bir gündem maddesi vardı: Küresel ayaklanma sonucunda ne kadar hızlı aksiyon alınacaktı?

İngiltere’deki katliamın üzerinden 25 gün geçmişti. Amerika’da asker, polis, vatandaşlar, muhalif siyasetçiler hep beraber ortalığı yangın yerine çevirmeye devam ediyordu. Güney Afrika’da siyasetçilerin ölüm haberleri ardı ardına geliyordu. Hiçbir ülkenin diğerinden farkı yoktu. Eylem biçimleri değişse de sonuçlar birbirine benzerdi ve neden ortaktı: Dünyanın dört bir yanından sızdırılan belgeler ilk kez bu kadar büyük yankı uyandırmıştı. Belgelerden birinde bugüne kadar 18 çocuğa tecavüz eden bir iş adamının polis eliyle nasıl olaydan sıyrıldığı açıkça anlatılıyordu. Amerika’da eylemler, belgenin haberlerde yayınlanmasından sonra başlamıştı. Fransa’da eylemlerin başlamasına neden olan belgede ise bazı siyasetçilerin de aralarında bulunduğu bir ekibin on dört senedir nasıl insan kaçakçılığı yaptığı yazıyordu. Çeşit çeşit suçlar vardı: Uyuşturucu, çocuk pornosu, taciz, tecavüz, yetkiyi kötüye kullanma… Halkların siyasileri yolsuzlukla suçladığı günler adeta güzel günlerdi, suçluların cezalarını çekmesi için hapse gönderildiği günler geride kalmıştı. Küresel bir güven kaybı vardı. Artık hemen hiç kimse hukuk kurallarına güvenmiyor, kurulları samimi bulmuyordu ve küresel tek bir talep söz konusuydu: Bazı suçluların tecrit edilmesi ve kendi haline bırakılarak dünya halklarından izole edilmesi, hapishanelerinse basit suçlar söz konusu olduğunda rehabilitasyon merkezi olarak kullanılması… Onlarca dil, milyarlarca insan, tek bir talep! “Tecrit veya rehabilitasyon.”

 Artık insanlar hapishanelerin koca bir şaka olduğuna inanıyordu: Ortaya çıkan belgelerin birinde, bir hapishane müdürünün nüfuzunu ve bağlantılarını kullanarak neler yapabileceği açık seçik ortaya koyulmuştu. Müdür yakın dostunun ricası üzerine, dostunun cinayet işleyen arkadaşının kendi hapishanesine gönderilmesi adına gerekli temasları kuruyor ve “hapse giren” kişi hapishaneye uğramadan “cezasını çekiyor”… Yetkilerini ve bağlantılarını kullanarak olayı idare eden müdür, ortaya çıkan belgeler ve konuşma kayıtlarıyla yakayı ele verince Belçika’da çeşitli hükümet binalarına silahlı saldırılar düzenleniyor… Yüzlerce, binlerce suç… Yüz binlerce düzenbaz… Benim görevim size toplantıda, öncesinde ve sonrasında olup bitenleri anlatmak. Tarih bir olayı altın harflerle yazacaksa, şunu bildirmeliyim ki, bu olayı okuyorsunuz.

Elbette ülke liderlerinin çoğu durumdan habersizdi ancak hiçbir ülkenin vatandaşı da güvenilmezliklerini gösteren bir belge olmamasına rağmen liderlerine güvenemiyordu. Çoğu olayda alt seviye bürokratlar, milletvekilleri, çeşitli devlet kurumu yetkilileri veya nüfuzlu iş adamlarının satın aldığı alt seviye görevliler doğrudan suçluydu. Ancak her şeyin başı olduğuna inanılan liderler kesin şekilde güvenleri kaybetmişti: Öyle ki halkıyla beraber eylemlerde yer alan Hollanda liderine bile kimse güvenmiyordu. Bu nedenle hızlıca temsilciler seçilmiş, dünya liderlerini “kontrol etmeleri” için liderlerin peşlerine takılmıştı. Liderler hızla kuklaya dönmüştü ve her liderin kukla ustası kendi halkıydı. Toplantıdan çıkacak kararı bırakın, hangi ülkenin karar sonucu ne kadar harcama yapacağı bile belliydi: Dev ekonomilerin başını çekeceği harekette, suçluların sevkiyatını da bu devletler sıra sıra üstlenecekti.

Halkların talebi şuydu: Tecavüzcüler, planlayarak adam öldürenler, organize suç örgütü liderleri ve bu örgütlere bilerek-isteyerek katkıda bulunanlar, birden çok taciz eyleminde bulunanlar, çocuk pornocuları, pedofililer, yolsuzluk yapan hükümet yetkilileri, görevini kötüye kullanarak onarılamayacak hasarlara neden olan yetkililer toplumdan tecrit edilecekti. İnsanlar sayısız belgede o kadar çok şey okumuştu ki bütün hukuk kuralları tekrar düzenlenene dek askıya alınmıştı. İnsan hakları beyannamesinden bahsedenlerin yüzüne tecavüze uğrayan on binlerce çocuğun ve tecavüzcülerinin fotoğrafları, isimlerinin yazılı olduğu kâğıtlar fırlatılıyordu. Bombalı saldırıları, ayaklanan halkları durdurmanın tek yolu vardı: Tecrit ve rehabilitasyon taleplerini kabul etmek.

Toplantı bir saat kadar sürdü. Ekonomik yükü sırtlayacak devletler ve görev paylaşımları açıklandı. Kararın 195 lider ve temsilciler tarafından oy birliğiyle kabul edildiği duyuruldu ve plan ortaya konuldu. Planda sadece dört madde vardı. Bütün bürokratik saçmalıklar ve detaylar es geçilmişti çünkü insanlar detaylarda boğulan hukuk kurallarının hantallığının neredeyse suça ve suçluya kalkan olduğunu düşünüyordu. Maddeler şöyleydi:

-Tecavüzcüler, planlayarak adam öldürenler, organize suç örgütü liderleri ve bu örgütlere bilerek-isteyerek katkıda bulunanlar, birden çok taciz eyleminde bulunanlar, çocuk pornocuları, pedofililer, yolsuzluk yapan hükümet yetkilileri, görevini kötüye kullanarak onarılamayacak hasarlara neden olan yetkililer toplumdan tecrit edilecek.

-Tecrit için ayrılan arazinin etrafı elli metrelik duvarla kaplanacak, tecrit için alana bırakılan suçlulara hiçbir suretle yardımda bulunulmayacak.

-Tecrit için her ay sorumlu ülkeler, askerlerini diğer ülkelere yollayıp, tecrit alanına suçluları taşıyacak.

-Hapishaneler sadece geri kalan suçlarda rehabilitasyon adına kullanılacak, tekrarlayan bir durum olursa kişi tecrit edilecek.

Liderler uzun yalvarmalar sonucu halkları tamamen kurak olmayan bir tecrit alanı seçilmesine ikna edebilmişti: En düşük düzeyde insani yardıma hiçbir vatandaş yanaşmıyordu. Gerçekten benim de kanımı donduran hikâyeler vardı… Benim denk geldiğim en çarpıcı hikâye şöyleydi: Portekiz’de zengin dört iş adamı ve bir siyasi altı yıl boyunca aynı kadına tecavüz ediyorlar. Kadın defalarca çocuk doğuruyor ve doğan çocuklardan bazıları satılıyor, bazılarına ise iş adamlarından biri tecavüz ediyor. Altı yıl boyunca… Altı koca yıl… Böyle bir ortamda en ufak bir insani yardım talebi olduğu anda insanların suratına acı hikâyeleri ortaya koyan belgeler fırlatılıyordu ve bir karşı yanıt almak mümkün olmuyordu. Yüzünüze bu olay çarpıldığında, ne diyebilirsiniz ki?

Nihayetinde karar alınmıştı. Tecrit alanında hayatta kalmak ise oldukça zor olacaktı. Nispeten yağmur alan bir bölge olduğundan ve çeşitli besinler doğal olarak yetiştiğinden belki birkaç bin insan hayatta kalabilirdi, peki ya sayı arttığında ne olacaktı? İnsanlar buna kafa yormuyorlardı çünkü ortaya çıkan belgeler kan dondurucu düzeydeydi. İnsanların sloganı ortaktı: Ya adalet, ya savaş! Bu savaş insanların savaşıydı ve düşman da ortaktı. Dolayısıyla hiçbir yetkili dünya halklarını karşısına alamadı.

Kararın çıkmasıyla birlikte meydanlar tekrar insanlarla doldu ancak bu sefer insanlar delicesine kutlama yapıyordu. Silahlar yerini çiçeklere, bombalar yerini içki şişelerine bırakmıştı, artık bağırış çağırışa feryatlar değil, kutlama müzikleri eşlik ediyordu.

İnsanlar mutluydu.

Şimdilik…

Yazarın (antropolog) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz. (Yeni Kurallar)

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. (Yeni Kurallar)

Yeni Kurallar – Bölüm Bir: Karar

İlginizi Çekebilir
Öykü: Bir Saatte

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir