1. Anasayfa
  2. Deneme

Meşhur Sofra

Göz alabildiğince büyük bir bahçe, masmavi bir gökyüzü, rengarenk çiçekler, durmadan çalan akordeon, sonsuza doğru uzanan bir masa, sürekli artan sandalyeler, tabaklar, kadehler ...


0

Meşhur Sofra – Nam-ı diğer Ferit, şu an olduğun yer bu dünyadan daha güzel. Dünya iyice kötü bir yer olmaya başladı Tarık. Meşhur Sofra…

Nam-ı diğer Ferit, şu an olduğun yer bu dünyadan daha güzel. Dünya iyice kötü bir yer olmaya başladı Tarık. Öyle bir an geliyor ki “Bir insan bir insana kötülükten başka ne yapabilir ki” diye düşünmeye başlıyorum. Tarık, bir deniz boyu dertleşesim var seninle. İnsanları seçimleri mi bu hale getirir, yoksa seçilmiş oldukları mı? Bilmiyorum fakat muhakkak sen bilirsin…

Bir ziyarete gelsem orayı diyorum. Kapatsam gözlerimi, bir rüzgâr esse görsem seni, sarılsam sana. Nazım Hikmet’in elini öpsem. Aziz Nesin’e yürekten selam versem. Oğuz Atay’la dertleşsem… “Turgut Özben ile Olric’in kimseye söylemedikleri gizli yer burası mı?” diye sorsam. Hakkını vererek yaşayamam korkusuyla hiç yaşamamayı seçen can dostum Selim’i arasa gözlerim. Sonra elinde papatyalarla içeri girse Selim. Malum Selim en çok papatyaları sever. Adile Naşit’in hazırladığı kocaman sofranın ortasına koysa papatyaları. Adile abla gülüverse, “Hadi kuzucuklarım sofra hazır” dese. (Göz alabildiğince büyük bir bahçe, masmavi bir gökyüzü, rengârenk çiçekler, durmadan çalan akordeon, sonsuza doğru uzanan bir masa, sürekli artan sandalyeler, tabaklar, kadehler… Masanın başı da sonu da belirsiz. Bense sadece bir noktasındayım ve belirli bir yeri görebiliyorum.) Hep birlikte otursak güzelce… Baş konuğumuz Mustafa Kemal olsa. Sen yanımda olsan canım Tarık. Tanju Okan biraz bize şarkı söylese. Ben de kalkıp Hulusi Kentmen ile dans etsem. Cem Karaca “Deniz üstü köpürür hey canım rinnan nay rinna rinna nay” diyerek yanımıza yaklaşsa büyük bir coşkuyla. Müzeyyen Senar ayağa kalksa birden, kadehini kaldırsa ve o güzel sesiyle, “Şarkılar seni söyler, dillerde nağme adın” dese. Sabahattin Ali yeni bir şiir yazsa… Sonra Turgut başlasa Cemal ile tatlı tatlı atışmaya. Edip girse araya, yaş değiştirme törenini kutlasa karşılıksız aşkının. Sonra Tomris belirse uzaktan o güzel naifliğiyle. Başıyla selam verse bana ve usulca eşinin yanına otursa. Sonra Barış Manço katılsa aramıza dese ki “Güzel sevmeyene adam denir mi?” Barış Akarsu da eşlik etse. Kayahan belirse uzaklardan gitarıyla. Münir abinin mutluluktan gözü dolsa. Ne de olsa eski ekip ilk filmdeki gibi bir arada. Kim bilir belki de dünyada bu kadar sık rast gelmiyorlardı. Neşet Ertaş alsa eline sazını ve Tuncel Kurtiz’e hadi başlayalım deyip göz kırpsa. “Neredesin sen” söylemeye başlasalar. Halit ile Kemal kahkahalarla senin yanına otursa, sonra Halit munzur gülüşüyle o meşhur repliğini söylese ve Ayşen ablayı kızdırmaya kalksa, “Tuzluğu uzatır mısın Feride ABLA” deyip abla kelimesini bastırsa, gülmeye başlasalar hep birlikte. Zeki Alasya telaşla gelse. Beni kenara çekip Metin Akpınar’ı sorsa. “Dikkat et kırmasınlar bir daha onun gönlünü” dese. Ahmed Arif bir şiir okusa bize. Yaklaşsam yanına “Bir daha hiçbir cihan bulamaz sizin gibisini” desem. Birden Füruğ gözüme çarpsa, heyecanla oturduğum yerden fırlasam, Füruğ’nun yanına gitsem. “Sahiden gitmek miydi sizin payınıza düşen” desem. Hafif bir tebessümle gözünün önüne dökülen saçlarını geriye doğru atsa ve büyük gözleriyle gözlerim buluşsa “Bazı insanlar tepeden tırnağa yollar boyu upuzun gitmelerden yapılır, ben onlardandım” dese ve tam giderken bana dönüp “Unutma güneşi sardunyaların gurbetine konuk etmek mümkün bir pencere yeter sana.” Gidişini izlerken, Sait Faik beni yanına çağırsa, şapkasını olağanca sakinliğiyle düzelterek naif baş selamını verse ve “Genç bayan, ne olursa olsun unutmayın lütfen; yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Sizin olduğunuz yerde her şey bir insanı sevmekle bitiyor. Kalbiniz yanınızda olanların dengi değil. Dengenizi bozmayınız lütfen ve denginizi bulunuz. Yıllardır bir inancınız var herkesten gizlediğiniz o vakit bundan asla vazgeçmeyiniz. İyi eğlenceler diliyorum size, meşhur sofraya katılamayacağım. Balık tutmaya gideceğim.” dese ve uzaklaşsa. Tekrar canım Tarık’ın yanına otursam, yemekler yense, kadehler tokuşsa, kahkahalar uçuşsa, şiirler, şarkılar konuşulsa, edebiyattan bahsetsek, ülke meselelerinden konuşsak, sanattan konuşsak, tiyatrodan bahsetsek doya doya ne güzel olurdu…

Çok erken gittiniz Tarık. Bizi Tanrı’nın bile yanında istemediği insanlar arasında bırakıp gittiniz. Ne olursa olsun, ne zaman olursa olsun sen hep buradasın. Hep kalbimde…

Bütün muhteşem ışıklar o güzel yüzüne yansısın.

 

Yazarın (Simay Kurtoğlu) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Meşhur Sofra

Sait Faik zamanında; "yazmasam deli olacaktım” demiş. Ben de o vesileyle yazıyorum. Yazmak benim ben olmamı sağlayan bir unsur.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir