Piknik
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Piknik

0

Piknik

  • İçerisinde; kuyu, sıcak, sincap ve gözlük kelimelerinin geçtiği bir öykü kaleme alın.

“Sincapların saklayıp bulamadıkları yiyeceklerle doğaya yeni ağaçların katıldığını biliyor muydun?” diye sordu yaslandığı ağaçtan. Gözleri ışıl ışıldı. Ne zaman böyle ilginç bilgiler verse gözleri ışıldar, çocuksu bir heyecan belirirdi yüzünde. “Hayır, şimdi senden öğrendim.” diye yanıtladım sorusunu. “Çok ilginç değil mi? Hepimiz bir yapbozun parçaları gibiyiz. Birimiz olmadan bütünlük sağlanamıyor.” diye devam etti. Ali’yle sohbetlerimiz hiç kesilmezdi, çocukluğumuzdan beri böyleydi bu. Uzun zamandır yaptığımız bu piknikler arkadaşlığımızın en büyük armağanlarından biriydi. İkimizin de böylesine yakın olduğu başka bir dostumuz yoktu, her şeyimizi birbirimizle paylaşırdık. O kadar uzun süredir arkadaştık ki birbirimizden öncesini hatırlamıyorduk.

2 haftada bir Ada’ya gelir, bu çok sevdiğimiz koyda pikniğimizi yapar, hayatımızdaki gelişmeleri birbirimize anlatırdık. Soracaklarımız varsa birbirimize danışırdık, konu tükenirse Ali böyle ilginç bilgilerle sohbet açardı. “Eşref amcayı hatırlıyor musun Derya?”, hatırlıyorum tabii, dememe fırsat vermeden devam etti Ali, “Çocukken ne eğlenirdik onunla. Kuyudan su taşımamız karşılığında fırından çeşit çeşit kurabiye verirdi bize. O kuyunun suyu da nasıl güzeldi… Koşturup terleyip, kuyunun başına gider serinlerdik. Eşref amca… Ne iyi adamdı. Kim yanında siyaset konuşsa sustururdu büyük heyecanla. Karışık dönemlerdi tabii o zaman. Ne yapsın adam? Çocukların dilinden bir o anlardı. Ondan başkası bize hiç öyle sevgi dolu yaklaşmazdı. Geçen sene cenazesi öyle kalabalıktı ki… Sen gelememiştin. Çok üzüldüm çok. Fırının önünden geçerken içim cız ediyor hâlâ.” Çok duygusal, vefalı biriydi Ali. Ben cenazeye gidememiş değil gitmemiştim. Evet, çok severdim Eşref amcayı. Ama cenazeye gidip derin bir hüzne boğulmak istememiştim doğrusu. Bencillikti belki bu bilmiyorum… Ali her zaman kendinden önce başkalarını düşünürdü. Ben de hep onu bu konuda eleştirirdim, o da beni taş kalpli olmakla suçlardı. Taş kalpli miydim sahiden?

Sırtımda hissettiğim güneşi, saatin 12’yi geçmesiyle yüzümde hissetmeye başlamıştım. Sıcaklık öyle güzel hissediliyordu ki biraz artsa denizden gelen esinti o fazlalığı alıp götürüyordu. Gözlüğümü taktım. “Heh, şapkan ve gözlüğünle tam bir Fransız leydisi oldun şimdi!” diyerek güldü Ali. Gülümseyip maviliğe doğru uzattım bakışlarımı, deniz çarşaf gibiydi. Gökyüzünde hiç bulut yoktu. Etrafta bir iki aile, koşturan birkaç çocuk vardı. Denizin arada bir yükselen dalga seslerinin dışında, çok sessizdi ortalık. Uzandım. Ali fotoğraf makinesi çıkarttı. Klik klik sesleri eşliğinde uykuya daldım. Uyandığımda güneş tepeden inmiş, batmaya doğru gidiyordu. “Ooo günaydın matmazel! Kalk bak neler çektim göstereyim sana.” dedi Ali. Fotoğraf gözü çok iyiydi. Uzun uzun sergi açma hayallerinden bahsederdi bazen. Bir noktada sıkılsam da büyük bir gayretle dinlerdim onu yine de. Bazen yüzümden sıkıldığımı anlar, susar, yüzünde muzip bir gülümsemeyle bana bakardı.

Fotoğraflara baktık, hepsi çok güzeldi. Beni uyurken çekmeyi de yine ihmal etmemişti. Son çaylarımızı içip etrafı topladık. Arabaya doğru yürürken: “2 hafta sonra görüşürüz!” diye koya bağırdı Ali. Boşlukta sesi yankılandı.

Bunun son pikniğimiz olduğunu bilmiyorduk o gün. Bilseydim daha uzun kalmak, Ali’yle daha fazla vakit geçirmek isterdim. Pikniğimizden 3 gün sonra, apar topar iş için Belçika’ya gitmek zorunda kaldım. Çocukluğuma vedalaşamadan gitmiştim. Telefonda konuşuyoruz elbette ama zamanla bu aramalar da azaldı. 5 yıldır Ali’yi göremedim. Görüşmek için fırsat bulamadık ya da yaratmadık, bilmiyorum. Ali çok vefalı, bense biraz taş kalpliydim. Belki bir gün yine o koyda buluşur, yılların acısını çıkarırdık. O zamana kadar günlüğümün sayfalarını doldurmaya devam edeceğim. Sevdiklerimden uzak kalmanın yarattığı boşluğu ancak böyle dindirebiliyorum çünkü…

Yazarın (Zeynep Çelebi) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz. Piknik

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. Piknik öyküsü

İlginizi Çekebilir
Müfit ve Son Rakı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir