1. Anasayfa
  2. Deneme

Bu kez karamsarlığa düşünce yüreğim, yüreğimin karamsarlığını yazdı kalemim


0

Bu kez karamsarlığa düşünce yüreğim, yüreğimin karamsarlığını yazdı kalemimDeneme: Bu kez karamsarlığa düşünce yüreğim, yüreğimin karamsarlığını yazdı kalemim

Susacaksın arkadaş. Zaten hayat bazen bütünüyle anlatamadıklarından ibaret. Seni anlamayışlarından…

Susacaksın ve usul usul bırakacaksın kendini suya. Karadeniz’in hırçın dalgalarına ya da Akdeniz’in sıcak sularına yahut dingin bir okyanusun ortasına… Ama illa ki suya bırakacaksın kendini. Sen susacaksın, yalnız kendini ve yalnız suyun, dalgaların sesini duyacaksın. Huzuru orada bulacaksın. Yetmeyecek sadece sığınmak, kendini kaybetmek isteyeceksin bir de.En çok da uzun, devrik, hani hep virgülle kesilen, derinleşen, noktaya vuslatın zaman aldığı cümleleri arayacak ruhun. Eriştiğin vakit o cümlelere tam olacak huzurun. Kaybolacaksın illa ki o satır aralarında ve yahut mısralarda. Bir hülyadan başka bir hülyaya kulaç atacaksın o deryada. Mesela suya bırakacaksan kendini muhakkak ki Sait Faik’in Stelyanos Hrisopulos gemisi ile açılacaksın kıyadan ama sen onun gibi batmayacaksın, gelmeyeceksin öyle kötü çocukların oyununa ya da hiç olmayacak ki öyle kötü çocuklar. Çünkü hep söylerler ya onlar melekmiş gibi doğarlar, melekler ki bu dünyada en günahsızlar… Ömer Seyfettin ile demleneceksin sonra. En çok Gizli Mabed’ de Loti’nin biz Türkler için gönlünün bir köşesinde kurduğu saf ama belkide hiç de saf olmayan dünyamıza güleceksin. Evet evet, sen güleceksin, Loti yüreğiyle gülümsetirken yüreğini. Ama çoğusu bilmeyecek Loti’yi, Türkler için kurduğu saf, adil, asil dünyayı, yüreğini ve tam burada sen düşüneceksin gülümsemeni kursağında keserek; Loti bir değerken, tıpkı nice değerler gibi bu değerden de yoksun,bu değeri de tıpkı niceleri gibi değersiz kılan dünyamızı. Sonra öğreneceksin ki düşünmekte yetmeyecek sana. Konuşmaktan hiç anlaşılmadan, farksız olmayacak düşünmen. Sen de bunları bir yana bırakıp Tanpınar’ın eşsiz musikisine bırakacaksın kendini o zaman. Sanatı yaşayacaksın onunla. Kat be kat artacak ruhunun huzuru sonunda. Ne kadar çok virgül açmış Tanpınar huzura. Mesela kaybolacaksan eğer kaybolacaksın onun Huzur’unda. Dahası mesela, İstanbul’ u iki gerçek yüzüyle alacaksın avuçlarına. Seyredeceksin. gerçek bu ya, ikisine de hak vereceksin ve hayran kalacaksın sonunda. Başka bir gizem onda ki. Sen de en çok onda sır olacaksın aynı senden öncekiler gibi. Dalgalar mısraları sürükleyecek senin kıyına sonra, “Ey zulümler sâhası…” diyecek zulmünü, acısını belli ki iliklerinde hissetmiş Tevfik Fikret.

“Ey zulümler sâhası… Evet, ey parlak alan,

ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha!

Ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan,

Doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!

Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden

sefahate susamış bağrında yaşatan.

Ey Marmara’nın mavi kucaklayışı içinde

sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.

Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak,

ey bin kocadan artakalan dul kız….”

Büyüyecek dalgalar, aşacak boyunu. Tam o vakit yok olacaksın sen de, kaybolacaksın dalgaların ruhuna kattığı serinlikte ve yine tam o vakit “Hayır…” diyecek Yahya Kemal, o hâlâ ümitvari. Kabul etmeyecek Tevfik Fikret’i.

“… sen yakındasın;

Hâlâ dağılmayan bu sisin arkasındasın.

Sıyrıl, beyaz karanlık içinden, parıl parıl

Berraklığında bilme nedir hafta, ay ve yıl.

Hüznün, ferahlığın bizim olsun kışın, yazın,

Hiç bir zaman kader bizi senden ayırmasın”

Umut dökülecek Yahya Kemal’in mısralarından avuçlarına, dalgalar yüreğine sürükleyecek bu mısraları. Hep bir özlemi çarpacak dalgalar kıyına. Sen ki o özlemde kaybolacaksın bir başına. İstanbul olacaksın, tarih kokacaksın. Kızacaksın, Tevfik Fikret olacaksın. İnkar edilmez bir gerçek ya büyülü şehir, sen de büyüleneceksin. Seveceksin, özleyeceksin, Yahya Kemal olacaksın. Denizse, satırlar, mısralar, İstanbul ise mesele; damarlarında akan kan ki deli, durmayacaksın. Denize bırakacaksın kendini,  oda yetmezse okyanusa akacaksın. Dalgalar satırları, mısraları dökecek avuçlarına. Sen onlarda yok olacaksın ve nereye sürüklenirsen sürüklen her kıyıda İstanbul’u yaşayacaksın. Sen dönüp dolaşıp yine özünde kaybolacaksın.

Ama en evvel susacaksın. Bugün herkesin bir şeyler konuştuğunu ama kimsenin kimseyle aynı dili konuşmadığını, kimsenin kimseyi anlamadığını hatta kimsenin kimseyi anlama gayreti içinde bile olmadığını, herkesin sadece konuştuğunu ve yalnızca kendi konuştuğunu haklı çıkarma çabası içinde olduğunu anlayacaksın. Herkes seni tüketecek. Sen de en evvel susmaktan yana olacaksın ve herkesten soyutlayıp kendini, suya teslim edeceksin sessizliğini. Yol alacaksın satırların, mısraların aralarında ve kaybolacak bedenin serin dalgaların kucağında, kulaç atacaksın daima sonsuzluğa, huzura…

Yazarın (eceeskiköy) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz. Bu kez karamsarlığa düşünce yüreğim

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz. Bu kez karamsarlığa düşünce yüreğim

Yazar-Çevirmen Fransızca Öğretmeni

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir