Ruha Sarılan Zaman
  1. Anasayfa
  2. Hayatın içinden
Trendlerdeki Yazı

Ruha Sarılan Zaman

- 2022 KELİMELERİMİZ -

0

Ruha Sarılan Zaman

– 2022 Kelimelerimiz –

“Bu yol nereye gider bilmem ama yürüyorum işte…” Kulaklığımda yükselen o ses belki de 365’inci defa söylerken bu melodili sözleri ben de 365 gün daha yedim ömrümde. Ömrüme bir kabuk daha ördü zaman. 34 kat kabuk. Zamanın ağırlığı bu kabukların ağırlığından olmalı. Yaraların, korkuların, sancılı süreçlerin, yürünen engebeli yolların… Yaşamanın getirdiği ve zaman elbet sarar dedikleri kaçınılmaz tüm yara berelerin kabukları. Takvimin her sayfası bir kabuk parçası.

Belki de takvim sayfaları da zamanın kabuğu…

Kabuk; bir şeyin üstünü kaplayan ve onu dış etkilere karşı koruyan, bazı durumlarda besleyen, yapı gereği veya kendiliğinden oluşmuş sert bölüm. (tdk)

Bana kalırsa <<ki şu an bana kalıyor>> kabuğun bu tanımı biz insanlar için tam olarak geçerli olmayan bir tanım. Sonuçta bedenimiz ruhumuzun kabuğu fakat yine de bu işte bir tuhaflık var. Böyle bir durumu bitmek üzere olan 365 günümün 115’inci gününde yaşamıştım. Gölgemi bir cama vurmuş halinde gördüğümde gölgenin anlamının tamamıyla cansız varlıklar için geçerli olduğu apaçık ortadaydı. Karşımda duran ruhani suretten başka bir şey değildi. Bu sebeple gölgenin insan için tanımını ortaya atmış bulundum 34’üncü kabuğun 115’inci gününde (13. günün şafağında gibi oldu da neyse). Şimdi de piyango kabuk için çıktı fakat bu sefer ruh söz konusu. İkisini de burada kayıt altına alalım yeri gelmişken.

KABUK (ruh): Yaşamanın getirdiği ve kaçınılmaz olan tüm yara berelerin üzerine sarılan 365 gün. Ruha sarılan zaman.

GÖLGE (İnsan): Beden ile doğal ya da yapay ışık kaynaklarının engellenmesi sonucu karanlık yüzünün tersine düşen aydınlık. Ruhani beden.

365 günün bitmesine an itibari ile 3 gün kaldı. Aklımın hafızamda fazla fazla tuttuğu ve böyle zamanlarda “ben neler yaşadım?” sorusunun cevabına kolayca ulaşabilmem için gerekli tüm anılara yer açmamaya inat eden o gereksiz veriler sebebi ile her güne not yazar oldum. Ve not defterini “neler yaşamışım bu 365 günde?” diyerek açtım;

  • Ömrümün en radikal, en hızlı, en çok bir yerden bir yere yetişmeye çalıştığım ve bu esnada da “bi dk ya n’oluyor tam olarak?” diye aniden durup sorguladığım günlerinin olduğu 365 günü.
  • Ne olacaksa olsun deyip, çantamı dahi almadan kaçtığım, korksam da geri dönmediğim, ardımda insanlar bıraktığım, yeni insanlar bulduğum, ilk defa evet ömrümde ilk defa kendi ayak seslerimi duyarak yürüdüğüm yolda geçen 365 günüm.
  • Yaralarım var hâlâ ama geçecek” tıpkı hâlâ dinlediğim o sesin dediği gibi. Hafızam bana anılar çıkardı sakladığı kutulardan. Tozlu aile albümündeki resimler gibi tek tek, sayfa sayfa baktım geçen 365 güne.

Resimler de anıların kabuklarıymış meğer…

Her insan sürekli kendini arayarak mı geçirir zamanın çoğunu? Bu yetmez daha fazla, daha farklı olmalı der mi ömründe? Özünü anlamak, onu öğrenmek hatta onu görmek ister mi ömründe? Zamanın ördüğü kabukların altından çıksın diye kırmak ister mi o kabukları? Korkumuz o kabukların altındaki yaraların kanayacak olması mı? Her insan benim gibi yaşamak ama nasıl sorusunun cevabı için çırpınır mı ömründe? Zurnanın son deliğine gelene kadar bekleyip son delikte geri dönüşü olmadığını fark edince yaşayacağı pişmanlıktan korkar mı benim gibi?  Ve atar mı kendini öğrenmek için yeni yollara? Bilmediğim şeylerin peşinden koştuğum için bana deli diyorlar çoğu zaman ve galiba haklılar çünkü içimdeki cesareti onun sayesinde buldum. Bilmediğim şeyleri öğrenmeye başladığım 365 gün…

Karanlıklara gömülmekten korkuyorum. Ölüm değil bahsettiğim. Işıksız kalmak. Lambaların sönmesini değil yanmalarını istiyorum artık. Gürültücü ve bir tutam ışık vermekten başka meziyeti kalmamış o cam şişeden kurtulmak ve ışığın kaynağının var olmasını istiyorum her yerde. Özellikle tüm vicdanlarda, akıllarda ve de bu topraklarda. Her yıl sonu Dünya’nın ne berbat bir hale büründüğünden şikâyet etmek, kabuklar ekleyerek ya da o kabukları kırarak ömrümüzü geçirdiğimiz bu topraklarda yok olma korkusundan kurtulmak için mücadele etmek istemiyorum bildiklerimle. Bu yüzden koşuyorum şimdi tıpkı Big Spender‘ın dediği gibi “…bu bilindik zaman diliminde bir de bilmediklerimi yaşamayı denemeliyim…” (Şu an iç sesim şöyle konuşuyor; “Kendi yarattığın karakterle gönderme yapmak mı? Çok iyi değil mi sence de?”)

Ömrümün bu 365 günü biterken, Alâeddin’in sihirli lambasındaki cini oldum, neresinden tutsam elimde kalacak dediğim hayatımın. Dilek hakkımın sonsuzluğunun keyfini çıkarıyorum tüm deliliğimle ve de kabuklarımın ağırlıklarıyla.

Bu yılın konusu benim için radikal ya da değişiklik olarak belirlenmişti fakat her zaman olduğu bazı şeylerin farkındalığı benim için tam anlamıyla yaşarken gelir, bu sebeple benim 2022 kelimem “Kabuk” oldu.

Bu yazıya başlarken aklımda bir kelime toplama arayışı yoktu. Fakat bu yıl son birkaç yıla göre çoğumuz için biraz daha farklı bir yıl. Bu sebeple bu yıla bize ifade ettiği ya da bize anlamlı gelecek hikayemizi hatırlatacak bir kelime ile veda etmek ve bu kelimeleri “Bizim 2022 Kelimelerimiz” şeklinde kayıt altına almak, toplamak istedim. Beni kırmayıp kelimelerini paylaşan herkese çok teşekkür ederim. 2023 yılının 2022 yılından daha uğurlu olması dileğiyle. Artık daha kötü günleri bekliyoruz demek yerine “daha iyi günler yaşayacağız” deme zamanı. Herkese mutlu yıllar.

İşte “Bizim 2022 Kelimelerimiz”

 

Ruha Sarılan Zaman

Yazarın (Venüsyalı Biri) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

– Ruha Sarılan Zaman

Bence sadece yaşamalıyız ama nasıl? Yaşamaktan başka gaye değil de nasıl yaşamak lazım diye çok sorum var ölmeden bir kaçına cevap bulmak dileğiyle günleri geçiriyorum.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir