İpi Göğüsle
  1. Anasayfa
  2. Deneme

İpi Göğüsle

Yamuk yumuk bir el yazısıyla yazıyorum bunları. El yazısı, karakterini yansıtırmış insanın. Doğru tespit etmiş bilenler.

0

İpi Göğüsle

Dokunmak hükmünü yitirdi benim kurak kıtamda. Dokunmak kutsanmış bir ekmek gibiydi oysa… Sarılmanın tüm sıcaklığı, bir sonbahar gecesi çöpe atıldı. Çöp alev aldı ve yandı öylece… Dışındaki mavi boya karardı ve bir süre sonra yaprak yaprak döküldü. Paslandı… Çürüdü…

Ben bu sahilde tek başıma çok yürüdüm. İçtiğim sigaraların izmaritleri hala gömülüdür. Eşelesen elbet biri çıkacaktır karşına. Sahilleri hüzünlü bırakıyor insanlar. Ya da sahiller insanları hüzünlendiriyor. İkisinden biri veya ikisi de benim uydurmam. Ben hep bir şeyler uyduruyorum zaten. Hep olmadık şeylere inanıyorum. Yaram kabuk bağlamışken henüz, hiç acımadan tekrar kanatıyorum!

Ama sen geldin. Sen bu sahilde defalarca gezmiştin. Adım attığım her sokaktan sen de geçmiştin. Belki, bir sokakta yan yana yürümüştük. Ya da birbirimizin yanından geçip gitmiştik. Ne ben seni gördüm, ne de sen beni gördün… Göremezdin de zaten. Çünkü ben yürürken başımı yere doğru eğerim. Ve sen beni o güzelliğinle fark edemezsin hiçbir zaman. Zaten fark edilen biri olmadım bu hayatta. Belki öldüğümde arkamdan, “geç fark edilen, erken kaybettiğimiz” gibisinden sözler söylerler. Garip değil mi? İnsanın arkasından, hep bir şeyler söylüyorlar. Ama kimse kimsenin yüzüne gerçekleri anlatamıyor! Sen de öylesin. Anlatmıyorsun… Oysa insan, en ince ayrıntısına kadar anlatmalı kendini. Herkes her şeyi bilmeli! Ancak bu şekilde bütün savaşları bitirebiliriz. Aşka böyle ulaşabiliriz.

Ben çocukça inanıyorum bazı şeylere… Ama bu kötü bir şey mi bu sence? Dünyanın en masumu, en günahsızı değil mi çocuklar? Bırak çocuk kalalım, bırak büyümeyelim. Büyümek iyi bir şey değil ki… Bırak onlar büyüsün, bırak onlar her şeyi zapt etsinler. Kuşatılsın her şey. Ben hiçbir şey istemiyorum kendi payıma. Yazacak kâğıt kalem olsun. Sen yanımda ol. Kahve içelim karşılıklı, gerektiğinde rakı da elbette! Yıldızları sayalım birer ikişer. Taş sektirelim denizin üzerinden. Köpeklerimiz olsun. Onların yaramazlıklarına kızalım birlikte. Sonra şapşallıklarına kanıp affedelim. Affedelim yaşanan her şeye rağmen bütün insanlığı… Bütün kötülükleri, aklına gelen her şeyi affedelim. Affetmek, bize sevmekten sonra bahşedilen en büyük lütuf olsun…

Ama ben biliyorum. Bu sahilde yürümeye başladığım ilk gün anlamıştım. Uçurtmamı ilk ve son kez uçurduğumda hissetmiştim. Hiç tam olmadığımı ve olamayacağımı biliyordum. Yani olacakların farkındaydım. Hep gördüm yarını, hep bir adım öndeydim. Bunu çoğu insan ister, ama kötü bir şey aslında biliyor musun? Bu lanet bir his… Bilmek mutsuz kılıyor çünkü. Bir süre sonra, mutsuzluk genel bir hal alıyor. Alışıyorsun. İnsan her şeye alışır çünkü! Bu bize dayanma gücü sağlıyor. Alışamasaydık eğer değişen durumlara, dünya bugünden daha da çekilmez olurdu inan…

Yamuk yumuk bir el yazısıyla yazıyorum bunları. El yazısı, karakterini yansıtırmış insanın. Doğru tespit etmiş bilenler. Doğru olmayan, olmayacak bir hikâyeyim nihayetinde. Yüreğim ağır geliyor bedenime… Hiç anlamayacak bu çağda yaşayan insanlar beni. Aslında bakarsan insanların, başka insanları anlamak gibi bir derdi de olmadı hiç! Hiçbir çağ, insanları mutlu etmedi. Katledilen tüm güzel şeylere bir bak. Hadi bu gece; anlaşılmamış, hikâyeleri hiç anlatılmamış insanlara dokunalım. Hissedelim onların hissettiklerini. Gözyaşlarımızı dökelim onlar için. Ama değmez değil mi? Bizim daha büyük acılarımız oldu hep. Hep kendi çıkarlarımızı düşünmeliydik! Yırtmamız, sıyrılmamız, zirvede olmamız gerekliydi. Tüm bu sınav, bu yarış bu yüzdendi. İpi göğüslememiz için amaca giden her yol mubahtı! Bir kere çamura batsak, kirlensek bir kerecik ne olurdu ki? Sonuçta iyi bir hayat bizim olacaktı öyle ya! Eskide olan, eskide kalırdı. Biz önümüze bakmalıydık…

Hayatı zirvede yaşayanların yalnızlığını bilmez bizim gibiler. Ama onlara özeniriz hep. Onların arasında olmak en büyük düşümüzdür. Yatıp kalkıp onlardan biri olmak için çabalar dururuz. Anlamak acı verici bir his yaratır. Bu hayatın zirveden ibaret olmadığını anladığımızda, iş işten geçmiştir. İş işten geçince, artık önemi de yoktur hiçbir şeyin… Ben anlatmaya çalışmaktan sıkıldım artık. Çünkü boşa kürek çekiyorum. İyisi mi, ben bu sahile sigara izmaritlerimi gömmeye devam edeyim. Sen de dolanma buralarda. Bir zirve mücadelesi seni beklemekte… Hadi koş on bin metre engelli koşu… İpi göğüsle, hakkını ver bu hayatın. Güzel, mutlu yaşantının fotoğraflarını paylaş çarşaf çarşaf… Ve hazırla yastıklarını, geceleri yalnız başına sarılıp ağlamak için…

İpi Göğüsle

Yazarın (KorsanKalem) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.
İnstagram hesabımızı da takip edebilirsiniz.

İpi Göğüsle

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir