Her Şey Çok Güzel Olacak
  1. Anasayfa
  2. Hayatın içinden

Her Şey Çok Güzel Olacak

0

Her Şey Çok Güzel Olacak

  • Bugünü yazın.

Tramvaydan inip Kaleiçi Camii’ne gitmek üzere yürüyerek sahil yoluna çıkıyorum. Gökyüzündeki siyah bulutlar batıya doğru ilerliyor. Rüzgâr iyice hissettiriyor kendini. Dalga kıranları döven dalgalar içimde korkuyla beraber huzursuzluk hissi yaratıyor. Hiç sevmiyorum böyle havaları. İnsana karamsarlıktan başka hiçbir şey bahşetmiyor.

Babaannem “Allah’ın işine karışılmaz; her şeyin en iyisini o bilir,” derdi hep. Küçüklüğümden beri zihnimin bir köşesinde var olan bu düşünce, bugünkü buhranlı havayla beraber bir kez daha yankılanıyor zihnimde.

Sahil yolundan çıkıp caminin bulunduğu sokağa varmam yarım saatimi alıyor. Sokak boyunca belirli aralıklarla dikilmiş olan zeytin ağaçları, çevresindeki büyük taş yapılarla beraber büyük bir tezatlık oluşturuyor. Ama yine de bu gürültülü ve sıkıcı şehir içinde huzur bulduğum tek yer burası…

Küçükken babamla beraber bayram namazlarını kılmak üzere Kaleiçi Camii’ne gitmek için bu sokaktan geçerdik hep. Bayram namazının ardından da babam beni lunaparka götürür, bayram harçlığımın tamamını da çarpışan arabalara binmek için harcardım. Bugün bu sokakta bir kez daha çocukluğuma özlem duyuyorum…

Caminin avlusuna adımımı attığımda avludaki güvercinler bir hışımla uçmaya başlıyor. Bir süre güvercinleri izlemekle meşgul oluyorum. Sonrasında da avludaki bir banka oturup namaz vaktini beklemeye koyuluyorum. Biraz güneş ışığı şehre ulaşmayı başarıyor. Bir müddet sonra o da kayboluyor. Minareden yükselen ezan sesiyle beraber oturduğum banktan kalkıp öğle namazını kılmak üzere camiye giriyorum. Çerçevelenip duvara asılmış olan Arapça yazılar her zamanki gibi yerli yerinde. Buhranlı havanın içimde yarattığı huzursuzluk da öyle…

Namaz boyunca babaannemin çocukluğumda bana öğrettiği bir duayı tekrarlıyorum sık sık.

Allah’ım bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazabına uğramışlarınkine değil…”

Öğle namazının ardından Hicaz Kahvehanesi’ne uğruyorum. Kahvehanenin duvarları yeni boyanmış. Kapıdan içeriye girer girmez içerideki tiner kokusu genzimi yakıyor. Umursamamaya çalışarak boş bulduğum bir masaya yerleşiyorum hemen. Kahvehanenin sahibi Murat da bir hışımla yanıma geliyor. Beni başıyla selamladıktan sonra masadaki boş sandalyelerden birine oturuyor. Çırağına iki çay getirmesini söylüyor. Gelen çaylarla beraber muhabbete koyuluyoruz Murat‘la. Geçim sıkıntısından dert yanıyor sık sık. Askerlik anıları, siyasi tartışmalar derken zaman su gibi geçiyor.

Kahvehaneden ayrılıp eve varmam yarım saati buluyor. Eve vardığımda da salondaki masanın üzerine bıraktığım, zahmet edip bir türlü bitiremediğim kitabı alıyorum elime. Kitap oldukça sıkıcı… Ama yine de okumaya devam ediyorum. Ablamın odasından gelen müzik seslerini işitiyorum ara sıra.

Kitabı bitirdiğimde odama çekiliyorum. İçerideki rutubet kokusu rahatsız edici… Pencereyi açarak temiz havanın içeriye girmesine müsaade ediyorum. Gök gürültülerinin ardı arkası kesilmiyor. Pencereyi kapatıp yatağa uzanıyorum. Gözlerimi duvarda asılı duran İstanbul manzaralı resme dikiyorum bir müddet. Resme dair pek çok düşünce birbiri ardına zihnimden geçerken uykuya dalıyorum.

Ablam odama gelip beni uyandırıyor. Üşenircesine kalkıyorum yataktan. Duvarda asılı duran saat 20.33’ü gösteriyor. Ağır adımlarla koridordan geçerek mutfağa gidiyorum. Annem akşam yemeğini çoktan hazırlamış. Yer sofrası, Hatay’da geçirdiğimiz günlerden kalma bir alışkanlık. Mercimek çorbası ve çoban salatası var; tatlı olarak da sütlaç… Aceleyle oturuyorum sininin başına. Büyük bir iştahla yiyorum tabağımdakileri.

Akşam yemeğinin ardından balkona çıkıyorum. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyor. Çocukluk anılarım düşüyor aklıma. Sonrasında da bir şarkı mırıldanıyorum. Gök gürültülerine yenik düşüyor sesim. Her şey çok güzel olacak diyorum kendi kendime… Her şey çok güzel olacak…

————————————Editör Notları——————————————–

Konuk yazar olarak çokça yazını okudum ve okumaya devam ediyorum. Tasvirlerin, cümleleri sıralayışın gayet ustaca ve kendinden emin. 

Saat yazımında 20;33 şeklinde bir kullanım yapmışsın. Buna benzer olarak 20:33 olarak kullanım da yapılıyor. Ancak doğrusu 20.33 olmalı. 

Bildiğin kadarıyla caminin yazımında kesin bir kural yok. Ben Kaleiçi Camii, Muğdat Camii şeklinde kullanıyorum. Özel isim dışında ise “camiye gittim”, “camiden geldim”, “cami varmış” şeklinde kullanım yapmaktayım. O yönde hikâyende düzenlemeye gittim. Bu tarz kesin olmayan tavırlarda yazarın kendi tarzını belirlemesi doğru olacaktır. 

Umut dolu bir yazı olmuş, umarım bu umut büyüyerek tüm dünyayı sarar…

Her Şey Çok Güzel Olacak

Yazarın (Mustafa Aslan) diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Korsan Edebiyat’ı instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

Her Şey Çok Güzel Olacak

1990 Manisa doğumlu. Adnan Menderes Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, Yiyecek İçecek İşletmeciliği Bölümü lisans mezunu.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
Cark

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir