Çözemezsin
0

“Yalnız Bir Opera – Murathan MUNGAN


Bana Zamandan söz ediyorlar
Gelip size Zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

…  ”

 

Güz telaşının içindeki koyu bir karanlığa dahil olan umudun,
kış önü sancısıyla dikildim yola…
Belki evdeki bir eksiği bahane edip attım ilk adımı
Ama attım işte,
önemi buna yükledim.
Kendim için de insanlık için de küçük bir adım,
Fazla önemsememekten hayatı
kibir kuyularından sağ salim
KURTULDUM!
Tam oldu sanılan işlerin kırıklığıyla savrulan ruhumu,
Zehir zemberek telaşlara boğdurdum!
Dikildim yola!
Yol ki uçsuz bucaksız,
Virajlı, yokuş…
Kolayını kabul etmez ki bünyem
Alışmamış, yaşamamış hiç!

Öylece anlatmak isterdim içimdekini. Koşulsuz ve tereddütsüz herkese. Ama anlamını yitiren her şey gibi, cümleler de yıpranmış artık. “Keşke”lerime sığınıp, “ama”larımla geçiyor zaman. Geçiyor ve ben öldüremediğim şeylerle yaşamaya koyuluyorum. Belki bir şiir yazabilseydim ya da adım adım takip etseydim düşümü, olağan akışında uygun bir rotada karar kılabilirdim. Yokuşun başında durup yolun sonunu kestiremeyen her yolcu gibi ben de sadece geride bıraktıklarımla ilgilendim. Geride kalanlar, geride yananlar olmadı hiç. Oralarda bir yerde; bir abide, bir heykel gibi dikildiler. Ama bir mezar taşına dönüşmediler. Belki onların şahsiyetleriyle alakalı değildir bu durum. Bu sadece benim katliamlara karşı tavrımla açıklanabilir. Öldüremem ben sevdiklerimi. Onlar beni hiç düşünmeden harcasa bile hem de…

Şimdi, kışa hazırlık yapan bir köylünün bedenine bürünüp yaşam için verilen fiziksel mücadeleye sarılmak istiyorum. Oysa çok uzağım bu gerçeğe. Sahip olduğumuz hayatların ağır vebalinde sürüyor yaşamlarımız. Arzulamadığımız günleri, ayları, evleri sırtlamak zorundayız. Mahkûm kılınmış ruhumuzla, kanırtıyoruz göğsümüzü. Kayıp giden yıldızlardan bihaber, yitiriyoruz günden geriye kalan geceleri de.

Aslında; mükemmel bir düş, yaşanan gerçeğin berbatlığıyla doğru orantılıdır. Matematik burada devreye girer. Çok para, çok mutsuzluğa gebedir. Az para da öyle… Paranın yitimi, dengenin bozumu ve sistemin alt üst oluşuyla özgürleşebilir bedenlerimiz. Tek arzum, tutunduğum tek umut da budur aslında. Son model lüksler, sahte bir tatmini karşılar. Sahteliklerle kurulan oyunların sonunda ise sadece hüsran vardır. İnsanın hüsrana uğrayan yaşamı, bir döngüyle süregelmiştir. O döngü ki, olmasını istediklerinin olmadığı ya da kısmen olduğu bir yapıdadır. Döngünün hızı baş döndürücü bir sürate sahiptir. Hızın tehlikesinin farkında olmayanların akıbeti, savrulup başka döngülere sürüklenmesiyle sonuçlanır. Her döngü başka bir döngüden daha iyi ve daha kötüdür. Ama döngüler mekanizması, kurulmuş sistemin beslediği sonsuz bir süreçtir.

Ne yapabilirim, nasıl yapabilirim bilemiyorum. Kimsenin de bildiğini sanmıyorum. Sadece düşününce bunca telaşı, bunca acının yaşandığı bu yerde aklıma sahip olmam gerektiğini biliyorum. Benden önce kördüğüm olmuş bir ipi çözmeye çalışmak delice geliyor. Çözümüm ise basit. Koparıp atmak o düğümü! İnsanın yaptığı hata çözmeye çalışmak. Sıkı sıkıya atılmış bir düğümü çözemezsin…

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir