Cavide
  1. Anasayfa
  2. Öykü

Cavide

Yazan: Özlem D. P.

0

Cavide

İnşallah Serpil’e söylemez Cavide’nin uyuduğunu. O da benden bilmese bari. Niye söyleyeyim canım. Kimseyle takışacak dermanım yok. Dışarda tabak çanak sesleri… Bulaşıkları yıkayacaklar. Serpil odasında, sesi geliyor. Kapının tokmağında ılık bir el… Sami, uyku oyuncağını sınıfa bırakmaya gelmiş. Cavide, tıpkı bir kedi gibi geriniyor. Bir saat on dakika olmuş uyuyalı. Ben bir on beş dakika sonra geliyorum, diyor. Gidiyor. Tam kırk dakika geçti gideli. Mola saatinin üzerine tam elli dakika ekledi Cavide. Öğle uykusunu uyudu yavruların yanında kıvrıldığı paspasında… Rüyasını gördü, gerindi, mırıldandı, süt niyetine kahvesini içti.

Onun yokluğunda sekiz çocuğun altını değiştirdim ben. Üçünün kakası beline uzanmış. Bebek değil artık onlar. Ekşimiş süt gibi kokmuyor bokları. Bok işte. Senin nasıl kokuyorsa onunki de öyle. Kussam diyorum tam şu halıdaki C harfinin üzerine kocaman bir ce çizsem. Cavideyi oturtsam ortasına…

Sarı saçlarını kulağının arkasına alarak giriyor kapıdan, bir elinde az sütlü ama şekersiz kahvesiyle… Alnın ortasına iki çizgi eklenmiş. Terrible two bebeleri gibi bakıyor gözleri. Fırtınaya hazır gibi belertmiş. Ağzından çıkacak her şeyde o haklı, avaz avaz bağıracak, gözyaşları tıpkı çizgi filmlerdekiler gibi fışkıracak etrafa ve topuğunu vura vura anlatacak.

“Sağol ya, hemen yetiştirmişsin Serpil’e, şurada iki dakika kestirdiğimi!” diyor. Gözlerimi dikiyorum, o uzun burnu çarpıyor bakışlarıma. “Yanlıştı, tamam,” diyor. “Ben söylemedim,” diyebiliyorum sadece. Eteğimdekilerin dökülmesindense onun kalbinden dökülecekleri yeğliyorum.

Son uyarılarıymış, “Çalışmazsam ne yaparım,” diyor. “İki çocuk, liseye gidiyor. Kocam evde bir yıldır. Kanser. Otobüs şoförüydü ama çalışamıyor artık. Neyse ki aileler destek oluyor biraz.” Ağlıyor. Sarılıyorum ona. Çok üzgünüm diyebiliyorum. Üzgünüm sahiden de. “İşte bu yüzden,” diyor. “tembelliğim, uykusuzluğum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor!”

Oysa duyduklarım bambaşkaydı. On yıldır burada çalışıyordu ve hep böyleydi. İki aydır onunla çalışıyorum ve sadece üç kez çocuklara şarkı söylediğini duydum. Saydım tam üç kez. Hep sınıftan çıkmaya çalışmalar, beni benimle ve on yavruyla bırakmaya çalışmaları. Serpil görüyor, Serpil’e birileri söylüyor tabi. Benim de boğazıma gelmiyor değil ama seviyorum da onu. Gitmesini, hele de benim sebep olmamı, hele hele de kocası hastayken zor duruma düşmesini kim ister? Ama onun yaptığı işlerin sorumluluğunu paylaşıyor ve hatta büyük bir kısmını alıyor olmak da çok yorucu…

“Cavide,” diyorum. “Beni de düşün. Her gün seni soruyorlar. Uyudu mu Cavide, niye gelmedi Cavide, sana söylemedi mi Cavide nereye gittiğini? Seni ele vermek istemiyorum ama yalan da geçsin istemiyorum kursağımdan.”

Pencerede anahtarla bir tık tık sesi. Lacivert şapkasıyla saçlarını gömmüş kocası. Ilık ılık bakıyor. Elini kaldırıyor Cavide. O an yüzüne azıcık kan geliyor. Omzuma minik bir dokunuş konduruyor. Boşlukları dolduruyorum. Haklısın demek istedi belki, belki özür diledi. Boş ver dedi ya da kocaman bir amaan çekti içinden. Yeşil hırkasını kapısının arkasından alıp sarı saçlarını toplayarak uzaklaşıyor sınıftan. Serpil bana bakıyor. Ne olur bana sorma diyorum. Ben yarın Cavide’siz günümü düşünüyorum Cavideli ama onsuz.

Efendim, diyorum. Sabahın sekiz buçuğu. “Cavide gelmedi işe” diyor Serpil. “Kızı aradı. Hastanedeymiş. Onun yerine sabah sen gelir misin?” Tabi, diyorum. Ne olmuş? “Kocasıyla birlikte ilaç içmişler, mideleri yıkanıyormuş.”

Sitemizdeki diğer öykülere de göz atabilirsiniz. 

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir