0

-An-Deneme: An

Bir sabah…

İnsanoğlu sancılarıyla ana rahminden doğruluyordu.
Karşısına aldığı Tanrı ile göz göze geliyor;
Söz ver, diyordu bir ses…
Tanrıları dize getiren efsaneler bir yalanı mı sayıklıyordu?

Büyük sözlerin altını ruhuyla imzalıyor,
bir adımla ana rahminin eşiğinden dünyaya varılıyordu…

Hatırlamak istemedi önceleri topraktan bir can olduğunu, o canın bir gün yine toprakta son bulduğunu…
Uzun bir döngü belki de bazıları için kısa, sürecin çok önemli olmadığı bir düşüncenin uçurumunda sallanıyordu.

Kapılar, dedi

Bizi bağlıyor mu?

Düşündü…

Bağlar, dedi.

Kordonu dolanmadan çıkmalıydı. Bir el uzandı, içinden bir yere dokundu.
Kordonu kesip atarsan kaçabilir misin verdiğin sözlerden?

Bir insanı diğer bedene, bir insanı dünyaya, bir insanı olaylara yüklediği anlamlar bağlıyordu; üstünden geçtiğiniz her anlamda biraz daha sıkı, biraz daha geride kalmaz oluyordu. Yanlış bağların kuvvetlenmesi yanlış seçimlere oradan yanlış amaçlara ulaştırıyordu, dönüşüm bir kitap isminden çok aynadaki yabancınız oluyordu.

Beden…

Beden değişirken ruhu içimizde kim besliyordu?

Bir sabah…

Kendisiyle göz göze geldi.

Aynadaki aksine kim bu, diye sordu.

Doğurduğum gecelerden sabahlara ulaşan bu kaçıncı beden, kaçıncı ruh eksilttiğim kendimden? İnsan kendi içindeki yolculuğunda yokuşlarından geri dönüyor. Tekeri patlarsa yolda kalır ruhunuz. Karşılaştığınız sadece adı çaresizliğinizin, elinde vicdan bıçağıyla dolaşan insanlığınız yardımınıza koşar belki, kaçıncı baskıda affı olunur ihanetlerin?

Af!

Ah!

An!

Kağıt kaleme değdikçe damlaları sayıyordu, tenine geçmiş tırnakları zamanın çekiştirdiği benliğine yapışıyordu, kan damlıyordu an be an…

Teninin altında sanrıları insanların fark etmeden filizleniyor, unutma gereksiz, diye bilinçaltına gömdüğün her günah bilincini yarıp yeryüzüne çıkıyor. Üstüne bastığın ayakların bir anlamı da zor günlerinde ayakta durmanın sana gösterdiği saygıdandır hayatın…

Bir sabah…

Herkes ayakta…
Tüm ruhların mahşeri…
Ana rahminde başlayan tüm hikayeler beyaz bir kağıtla gömüldü.

Ve o sabah, İsrafil Sur’a üfledi…

 

Konuklarımızın diğer yazılarına da göz atabilirsiniz.

Bizleri instagram üzerinden de takip edebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir